Özel ‘ittifak’ açıklamasında topu İYİ Parti’ye attı
Demirören Medya Grubuna ambargoyu kaldıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlerin ardından partisinde başlayan 'değişim' hareketiyle birlikte istifa beklentisine ilişkin olarak, “10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder mi? Evet, eder. Etmelidir” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Demirören Medya Grubu’na yönelik uyguladığı medya ambargosunu kaldırdı.
6 Şubat 2020’den beri Demirören Medya Grubu’na karşı boykot kararı alan Kılıçdaroğlu, CHP’nin Halk TV ile sözleşmesini feshettiği gün Hürriyet yazarlarının sorularını yanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na kızgın olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, istifa edip etmeyeceğine ilişkin “Dünyanın hiçbir yerinde 10 kez üst üste yenilgi almış teknik direktör 11’inci maça çıkmaz. İstifa çağrılarına ne diyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Ben Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor teknik direktörü olarak birinin diğerini yenmesini sağlamaya çalışmıyorum; tam tersine taraftarları birleştirmeye çalışıyorum. 10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder mi? Evet, eder/etmelidir. CHP Genel Başkanı olmasam da mücadeleyi asla bırakmam.”
Bu röportajla CHP, Demirören Medya Grubu’na koyduğu ambargoyu Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet yazarlarına verdiği yanıtlarla birlikte sonlandırmış oldu.
Kılıçdaroğlu’na sorulan sorular ve cevapları şöyle:
– Ahmet Hakan: 2015 seçimi, yüzde 48 / 52 dengesi… 2018 seçimi, yüzde 48 / 52 dengesi… 2023 seçimi, yüzde 48 / 52 dengesi… Bu açıdan baktığınızda Seçim sonuçlarını nasıl yorumluyorsunuz? Hiç değişmeyen bir dengeye takılıp kalındığı görüşüne ne dersiniz? “Arkamızda 25 milyon oy var” cümlesinin değerini, bu denge düşürmüyor mu?
“Önceki seçimlerin hiçbirinde gerçek anlamda yüzde 48 gibi birleşik bir oy oranımız olmadı. Muhalefet burada birleşmenin önemini kavrayamamıştı. Biz 2023’te sadece 6’lı masa kurmadık aslında; 25 milyondan oluşan bir masa kurduk. Farklı renklerin “zulme karşı, diktaya karşı birleşelim” ve “Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıralım” dediği bir masaydı bu. Tüm itirazlara rağmen ısrarla üzerinde durduğum bir hedefti bu. AK Parti’nin oyunun yüzde 49’lardan 35’lere düştüğünü de unutmamak gerek. Siyasi iktidar, andığınız seçim dönemleri dahil neredeyse tüm seçimlerde kamu kaynaklarını fütursuzca, hoyratça kullandı. Kamu otoritesini de tehdide, şantaja, kayırmacılığa, dezenformasyona varacak şekilde, seçmen ve muhalefet partileri üzerinde bir tahakküm aracı olarak kullanmaktan çekinmedi. Bunun sonucu da 2019 yerel seçimlerinde hemen tüm metropollerde seçimleri kaybetti.”
– Sedat Ergin: Şimdi geride bıraktığımız milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına baktığınızda, seçim sürecinde izlediğiniz stratejide, taktiklerde hangi hataları yaptığınızı değerlendiriyorsunuz? Bu sonuçlardan yola çıkarak neyi farklı yapardınız?
“Kampanyanın diline, üslubuna, ahlaklı ve namuslu iletişime ilişkin bir hatamız olduğunu düşünmüyorum. Ancak şunu samimiyetle söyleyebilirim ki yıllar öncesinden başlattığımız ve bize oldukça değerli, önemli kazanımlar sağlayan kanaat önderleri toplantılarını sayıca daha fazla yapmalıydık. Özellikle de siyasi iktidarın kendisi aleyhine ortaya çıkabilecek bir seçim sonucunu, “Darbe girişimi” olarak nitelendirmesiyle birlikte benim “Kentli modern muhafazakârlar” olanak nitelendirdiğim toplumsal kesimde bir korku yaşandı. Biz, onların yaşadığı bu korkuyu, onlarla daha sıkı bir ilişki kurarak giderebilirdik. Ancak bu seçim kampanyasının seyri içinde yeteri düzeyde mümkün olmadı.”
– Abdülkadir Selvi: İmamoğlu’na kırgın mısınız? “Oğlum Ekrem” demiştiniz İmamoğlu’ndan bu hareketi bekliyor muydunuz? Tekrar İstanbul’a aday gösterecek misiniz? Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’yı kaybederseniz istifa eder misiniz? Sayın İmamoğlu, gündeme taşıdığı değişim tartışmalarıyla ilgili bir internet sitesi de oluşturdu. Bunun için bir yorumunuz olur mu?
“Sayın İmamoğlu’na kızgın değilim elbette. Aksine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde gösterdiği performanstan çok mutluyum; gurur duyuyorum. Sayın İmamoğlu’nun aday olarak ismi açıklandığında, “Nereden buldunuz bu ismi?” diyenlere inat hep birlikte inançla yürüdük ve İstanbul’u kazandık. Sayın İmamoğlu kendisine güvenenleri ve kendisine güvenip oy veren İstanbulluları fazlasıyla memnun etti. Haliyle CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda bir aday arayışı yoktur; adayımız Sayın İmamoğlu’dur. Öte yandan şunu da söyleyeyim ki 2024 yerel seçimlerinde 2019 seçimlerinden çok daha iyi bir sonuç alacağız. Kimsenin şüphesi olmasın. Sayın İmamoğlu’nun oluşturduğunu ifade ettiğiniz internet sitesi ve benzer çabaları da değerli buluyorum. Partimize ve ülkemize ilişkin her çabayı değerli buluyorum.”
– Yalçın Bayer: Cumhuriyeti kuran CHP’nin ‘sol’ bir parti olması gerekip gerekmediği konusunda açık tavrınızı ortaya koyabilir misiniz? Yoksa aslını tümden inkâr mı ediyorsunuz? CHP’yi ‘helalleşerek’ başka bir ‘şey’ mi yapmak istiyorsunuz? O nedir?
“Partimin solculuğunu da milliyetçiliğini de vatanseverliğini de tartışmam. Atatürk’ün siyaset masasında aşırı milliyetçiler de vardı aşırı solcular da vardı; muhafazakâr kanaat önderleri de vardı liberal azınlıklar da. Zaten bu masayı kurduğu için, bu masadan bir vatan çıkardığı için Atatürk oldu. Siz Atatürk’ün Sivas’ta, Samsun’da, Diyarbakır’da sadece kendi görüşünden insanlarla oturduğunu mu düşünüyorsunuz? Biz yaşamın her alanında ve herkes için hakkın, hukukun ve adaletin hâkim kılınması için çaba gösteriyoruz. Bir grup insanın zenginleşmesi uğruna farklılıklarımızı bir silah olarak kullanan Saray çetesine karşı bunu siyasi bir hareket haline getiriyorsunuz. 25 milyon kişi el ele veriyor. CHP’yi tam olarak özüne döndürerek, Atatürk’ün yaptığı gibi Sivas’ı, Samsun’u, Diyarbakır’ı, Sakarya’yı masamıza katarak yürüyorum.”
– Sefer Levent: Son dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci tekrar gündem oldu. Bu süreç ekonomimizi nasıl etkiler?
“Eğer AB’ye üye olursak ya da üye olma sürecini ilerletirsek tabii ki büyük katkısı olur ama ben Erdoğan’ın AB’ye girmek istediğini düşünmüyorum. AB’ye girmeniz için gazetecilerin, siyasetçilerin, iş insanlarının, iktidara muhalif diye kimsenin tutuklu olmaması gerekir; Erdoğan bunu göze alamaz. Yargının bağımsız olması gerekir; Erdoğan bağımsız yargı istemez. Ekonominin şeffaf olması gerekir; Erdoğan istemez. Medyanın bağımsız olması gerekir; Erdoğan medyayı bağımsız bırakamaz. AB’ye girmeniz için ülkede çoğulculuk olması gerekir; Erdoğan, çoğulculuğu bırakın en ufak muhalif sese tahammül edemez. Bugünkü konuşmalarına aldanmayın, 2016’da Türkiye tarihinde AB’ye en yakın konumundayken “ey AB sen yoluna biz yolumuza’’ dedi; yarın yine aynısını söyleyecektir.
– Uğur Meleke: Dünyanın hiçbir yerinde 10 kez üst üste yenilgi almış teknik direktör 11’inci maça çıkmaz. İstifa çağrılarına ne diyorsunuz?
“Ben Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor teknik direktörü olarak birinin diğerini yenmesini sağlamaya çalışmıyorum; tam tersine taraftarları birleştirmeye çalışıyorum. Rakip taraftarların el ele tutuşmasını, helalleşmesini, derbileri el ele izlemesini sağlamaya çalışıyorum. Ve bunları yaparken karşımda sermaye, medya gücü, profesyonel sosyal medya ajanları, sahte montaj ekipleri vs. olan bir yapıyla savaşıyorum. 10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder mi? Evet, eder/etmelidir. CHP Genel Başkanı olmasam da mücadeleyi asla bırakmam.”
– Uğur Vardan: Bugünden geriye dönüp hayatınıza ve siyasi kariyerinize baktığınızda, bu öyküyü anlatan en iyi film hangisi derdiniz?
“Öncelikle sinema eleştirmenliğiniz benim için çok kıymetli. Çok sık sinemaya gidemesem de sizin vizyona giren yeni filmlere ilişkin değerlendirmelerinizi dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Sorunuza gelirsem; bu soruyu izniniz olursa çok şahsi bir durum olacağı düşüncesiyle yanıtlamayayım. Anlayışınıza sığınıyorum. Ancak şunu söyleyebilirim. Nuri Bilge Ceylan sinemasını çok beğeniyorum. Özellikle TRT 2’nin dünya sinemasından örneklere yer verdiği sinema kuşağını kaçırmamaya çalışıyorum. Lütfi Ömer Akad’ın “Gelin-Düğün- Diyet” üçlemesi benim için çok değerlidir.”