Okul kitaplarında yazan temel bilgiler yerine hurafelerle meşgul bir toplum
Bazı şeyler vardır, artık ilkokul ortaokul ders kitaplarında yazar ve onlar üzerinde tartışma olmaz. Onlar basit ve temel bilgiler olarak hepimizin aklının bir kenarında yer alır.
Lozan Barış Antlaşması, bundan 100 yıl önce yapılmış bir antlaşma olarak bizim okul ders kitaplarımızda anlatılı. Konu, bugünden bakınca o kadar karmaşık değildir zaten.
Ama hayır; ilkokul-ortaokul seviyesindeki bu bilgi bile bizde birileri tarafından tartışmaya açılır.
Son birkaç günde Ege’deki 12 Adaların Lozan Antlaşmasıyla Yunanistan’a verildiğini yazan kaç yazı okudum acaba? Çok.
Oysa bu konunun Lozan’la uzak yakın ilgisi bulunmuyor. Benzer şekilde, mesela Batı Trakya’nın da Lozan’la ilgisi yok.
Okul bilgilerinizi tazelemek için yazıyorum:
12 Adalar adı da verilen Ege’deki Türkiye’ye yakın adalar, 1911 yılında kaybedildi. Hayır, Yunanistan’a değil; İtalya’ya kaybedildi. Üstelik İtalya bu adaları Ege’de savaşarak da almadı, bugünkü Libya’da savaştıktan sonra bu adaları da Osmanlı ona vermek zorunda kaldı.
12 Adalar, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İtalyan egemenliğinde kaldı, Yunanistan değil. Ancak bu savaştan sonra adalar Yunanistan’a geçti.
Peki Türkiye’ye geçemez miydi? İddiaya göre 1943 yılında, İkinci Dünya Savaşı devam ederken İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Ankara’ya dönüp, ‘İtalyanlarla savaşın, onları adalardan kovun, adalar da sizin olsun’ dedi. Bunu kara kaşımız kara gözümüz için söylemedi. Türkiye’nin müttefik ülkelerin yanında savaşa dahil olmasını istiyordu, Türkiye Adalar’ı alabilirse Ege’de müttefik gemi ve denizaltıları çok daha rahat at oynatabilecekti.
Ankara savaşa girmemekte kararlıydı; Alman orduları Bulgaristan ve Yunanistan’ı işgal altında tutuyordu, yani sınırımızdaydı zaten. 12 Adalar savaşa girmemiz için ağzımıza çalınan bir parmak baldı ama bu balın tadının çok acı olabileceğini düşündü o zamanki İsmet Paşa yönetimi, savaşa girilmedi.
Dolayısıyla ‘Lozan’ı yeniden müzakereye açalım, adaları alalım’ demenin bir alemi yok; çünkü konunun Lozan’la ilgisi yok.
Peki ya Batı Trakya?
Osmanlı orayı da, bütün Makedonya’yı da, yani bir anlamda ‘ana vatanı’nı birinci Balkan Savaşı’nda, 1912’de kaybetti. Osmanlı çok daha önce Çanakkale üzerinden Trakya ve Balkanlara geçmişti ama tayin edici savaş Kosova Meydan Savaşı’dır. Bu savaş 1389 yılında yaşandı.
Dile kolay, 1389… O tarihten 1912’ye kadar da Selanik dahil Batı Trakya ve bugünkü Kosova ile Makedonya, hatta kısmen bugünkü Sırbistan’ın bazı bölgeleri Osmanlı’nın ana vatanıydı. Osmanlı Balkanlara Anadolu’dan önce gitmişti.
Osmanlı, Balkan Savaşı’nda Batı Trakya’yı Bulgaristan’a kaybetti; Yunanistan’a değil. Sonra Yunanistan burayı 1919 yılında Bulgaristan’dan aldı. ‘Meriç’in öteki yakası’ anlamında Batı Trakya’nın Lozan’la bir ilgisi yoktu; hiçbir zaman konuşulmadı. (Bölgedeki Türk müslüman azınlığın durumu, Yunanistan’la ayrıca yapılan nüfus mübadelesi anlaşmasının bir parçası olarak ele alınıp karara bağlandı. Bu anlaşma Lozan’la bağlantılıdır ama sadece nüfus ve azınlık hakları bakımından.)
Bu anlattıklarımın hepsi okul ders kitaplarında yazıyor eminim hiçbirini ilk kez burada okumuyorsunuz.
Bu basit, temel, tartışmasız bilgiler yerine hurafelere inanılmasını marjinal bir eğilim olarak makul görebiliriz belki ama o marjinal eğilimin TV’lerde konuşması, gazete köşelerinde bunları yazması, ülke yöneticilerinin bu hurafelere gerçek gibi inanması olacak şey değil.
Cehaletin saldırısı altındayız.