Bankalar KKM’den çıkış için ikna odaları kurdu
Kurların yükseleceği beklentisinin olduğu ve diğer yatırım araçlarının yeterince getiri sağlamadığı bir dönemde tasfiye yapılmaya kalkışılırsa KKM’den çıkan paranın çok büyük bir bölümü dövize yönelecek ve piyasalar daha da istikrarsız hale gelecek. Peki ne yapılmalı?
Kur korumalı mevduat (KKM) yeni bir finansal ürün olarak 21 Aralık 2021 tarihinde uygulamaya girdi ve 1,5 yıldan fazla bir süredir hayatımızda. KKM temelde, kişilerin bulundurdukları döviz mevduatı yerine, bazı döviz türlerinin TL karşısında vade sonunda belirlenen faiz oranından daha fazla değerlenmesi durumunda arada oluşan farkın devlet tarafından garanti altına alındığı bir bankacılık enstrümanı.
Dolar, euro ve sterlin şeklinde tutulan birikimler Türk Lirası’na çevrilip KKM hesabına dönüştürülerek değerlendirilebiliyor. Bunun yanında TL tasarruf sahipleri de paralarını dövize endeksleyerek bu üründen yararlanabiliyor KKM her ne kadar yeni bir finansal ürün olarak tanıtılsa da temel amaç; ülkede elinde döviz olanların TL’ye dönüşünü sağlamak, TL olanların dövize geçişini önlemek ve yurtdışından döviz girişi yaratmak.
KKM uygulamasında yatırımcılara yapılan getiri ödemeleri bankalar ve devlet tarafından birlikte üstleniliyor. Banka belirli bir faiz oranını öderken, o oranın üstünde oluşan kur farkı ise devlet tarafından karşılanıyor. Bu durum kurlardaki artışa bağlı olarak (ne kadar olacağı belirsiz) devletin sırtına bir ödeme yükü yüklüyor. Dolayısıyla kamu kaynaklarının bir bölümü bu şekilde sisteme katılanlara aktarılıyor. Kur farkı ödemelerinin bir bölümü bütçeden (halktan vergi olarak toplanan kaynaklardan), diğer bölümü ise Merkez Bankası tarafından karşılanıyordu.
En son yapılan değişiklikle devletçe karşılanacak kur farkı ödemelerinin tamamı Merkez Bankası’na bırakıldı ve KKM’ye ilişkin maliyetin tamamı böylece bütçe dışına çıkarıldı. Merkez Bankası bugüne kadar bu amaçla yaptığı ödemeleri açıklamadığı için bundan sonra devlet tarafından KKM için katlanılan maliyetin boyutu tamamen belirsiz hale geldi.
Dolayısıyla 2021 yılının sonlarında başlatılan KKM aradan geçen süre sonunda giderek içinden çıkılmaz bir duruma geldi. Başlangıçta belirlenen hedeflerin hiçbiri gerçekleşmezken, bankaların mevduatı içinde KKM önemli bir paya sahip oldu. Rakam büyüdükçe sistemin sona erdirilmesi de zorlaştı. 3 trilyon TL büyüklüğe yaklaşan KKM’nin tutarı dolar cinsinden yaklaşık 111 milyar dolar.
Halen kamuoyundaki yaygın görüş, KKM’nin tasfiyesi aşamasında dövize hücum olacağı şeklinde. Eğer gerekli koşullar oluşturulmadan tasfiyeye gidilirse bu görüş doğru.
Peki KKM nasıl tasfiye edilebilir?
Kurların yükseleceği beklentisinin olduğu ve diğer yatırım araçlarının yeterince getiri sağlamadığı bir dönemde bu tasfiye yapılmaya kalkışılırsa KKM’den çıkan paranın çok büyük bir bölümü dövize yönelecek ve piyasalar daha da istikrarsız hale gelecek. Bu nedenle dövizde artış beklentisinin kırılması ve başta faizli ürünler olmak üzere diğer yatırım araçlarının cazip olması çok önemli.
Önümüzdeki 2024 Mart ayında yerel seçimler olduğu düşünüldüğünde, bu döneme kadar alınacak önlemlerin cılız olacağı dikkate alınarak, KKM’nin bu tarihe kadar daha fazla artması önlenmeli ve seçim sonrası tasfiyeye yönelik altyapı oluşturulmalı. Seçimden hemen sonra Merkez Bankası faizlerini zirve noktasına taşıyarak TL’yi cazip hale getirip, 2024 sonuna kadar tasfiye edecek şekilde bir planlama yapılmalı.
1- TL bazlı mevduat ve diğer faize dayalı araçların faizlerinin mutlaka ve mutlaka enflasyonun üzerinde olması gerekiyor. Yani TL cinsinden birikim sahibine kesinlikle reel açıdan pozitif kazanç önerilmeli.
2- Tasfiye süreci başlamadan önce döviz rezervlerinin güçlendirilmesi bir gereklilik.
3- Sabit faizli, 3 ay, 6 ay, 12 ay ve/veya 24 ay vadeli fakat sadece bu üründen çıkış yapanlara satılmak üzere özel ve cazip faizli (örneğin piyasa faiz oranı +3 puan ilaveli) bono-tahvil ihraç edilebilir.
4- KKM sahiplerine yönelik enflasyona endeksli TL tahvil çıkarılabilir.
5- Altına endeksli (hatta ilave getirili) tahvil ihraç edilebilir.
6- Bir diğer ürün, bu hesap sahiplerine verilmek üzere cazip faizli eurobond olabilir.
Bu noktada en önemli hususlardan birisi, hesap sahiplerinin gönüllü olarak alternatifleri kabul etmesi. Zorunluluk asla olmamalı. Aksi taktirde çözüm üretmek yerine yeni sorunlar ortaya çıkabilir. Diğer taraftan KKM müşterisinin yukarıda belirtilen önerilerden bir veya birkaçını tercih etmesi sağlanabilir. Dolayısıyla bu sorun ancak gerçekçi adımlar atılarak, fazla hasar görmeden çözülmelidir.