Ekrem İmamoğlu’nu durdurmak mümkün mü?
Ne zaman ‘Derin CHP’ mensubu Cumhuriyet Halk Partililerle konuşsam hep aynı şeyi hissediyorum: Herhalde bu insanlar tamamen başka bir ülkede, hatta belki tamamen paralel başka bir evrende yaşıyorlar.
Bir arkadaşıma bu gözlemimi aktardığımda o bana, ‘CHP’nin kendine ait bir sanal evreni olduğunu’ söylemişti. O zamanlar Facebook daha ‘metaverse’ kelimesini ticarileştirip hayatımıza tamamen sokmamıştı, ‘metaverse’ bilenlerin bildiği sanal evrendi sadece.
Bu sanal evren, anladığım kadarıyla zaman zaman çok genişleyebiliyor, zaman zaman ise son derece dar bir alana sıkışıyor.
Bugünler o dar alana sıkışma günleri. Artık ‘metaverse’de sadece bir kısım CHP’liler var, sanal gerçeklik gözlükleriyle dolaşan. Normal insanlar o gözlükleri çıkardı, gözlemim partililerin önemli kısmının da gözlüklerini kaldırıp rafa koyduğu şeklinde.
Şimdilerde parti içinde bir Kemal Kılıçdaroğlu-Ekrem İmamoğlu ‘yarışı’ olduğu söyleniyor ‘Derin CHP’ çevrelerinde veya bu ‘metaverse’de.
Oysa ben ne CHP’liyim ne de onların o ‘metaverse’inde fazla vakit geçirdim; o yüzden dışarıdan daha rahat gözlem yapabiliyorum ve bana göre ortada bir ‘yarış’ filan yok.
Akıl, izan, basit ve temel sağduyu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun herhangi bir konuda yarışamayacağını, yarışmaya kalkarsa da kaybetmesinin bazı fizik yasaları kadar kesin olduğunu söylüyor.
Amerikalı komedyen Jerry Seinfeld’in çok acımasız bir esprisi var, yarışlarda ikinci gelenlerle ilgili. Olimpiyatta gümüş madalya verilmesine kızıyor Seinfeld ve ‘Neyin madalyası bu? Sen ikinci geldin, yani kaybedenlerin şampiyonusun, madalyası bu’ diyor.
Kazanmayı yücelten Amerikan bakış açısı diyebilirsiniz, nitekim öyle zaten ama kaybetmenin yüceltilecek bir tarafı var mı? Nitekim Kılıçdaroğlu bunu bildiği için son dakikada kazanmak için kendi ilkelerini yerle bir edip ırkçılığa kadar her silahı kullanmadı mı? ‘Irkçılık yapacağıma şerefimle kaybederim’ dediğini duydunuz mu CHP liderinin? Kazanma ümidiyle İçişleri Bakanlığını, hatta MİT Başkanlığını bile bir marjinal partiye vaat ettiği ortaya çıkmadı mı?
Seçim gününden beri Kemal Kılıçdaroğlu’nu dikkatle izliyorum. Henüz ‘Adayım’ demedi ama ‘Aday olmayacağım’ da demedi ve zaman zaman aklı aday olup kazanmaya veya yerel seçim geçene kadar parti genel başkanlığını sürdürmeyi istemeye kayıyor sanırım.
Belki de Kılıçdaroğlu bu belirsizlik alanını mahsus bırakıyor; parti içinde kaos olmasını engellemek ve kurultaya kadar sağ salim CHP gemisini yanaştırabilmek için bir nevi kendini feda ediyor ama tabii eğer bilinçli bir belirsizlikse bile bu Kılıçdaroğlu ile CHP’yi çok yıpratıyor, onu da söylemek lazım.
Kılıçdaroğlu seçim sonrası şöyle dört başı mamur bir seçim analizi de yapmadı, özeleştiri de. Tek söylediği, ‘Kırsal alanlarda hayat pahalılığı yeterince hissedilmediği için kaybettik’ demek oldu; oysa sadece kırsal alanda kaybetmedi kendisi. Deprem bölgesinde de deprem mi hissedilmedi?
Ama bakın aradan bunca zaman geçtikten sonra depremde evi yıkılan vatandaşın doğru tercihte bulunduğu anlaşılıyor: O bölgeyi bir gezin bir tane CHP’li yardım organizasyonu görecek misiniz? Beğenmediğimiz ve şikayet ettiğimiz devletten başka kimse yok ortada. İşe aldığı depremzedeleri işten atan, depremzede çocuklara verdiği eğitim bursunu kesen CHP’liler biliyoruz.
Neyse, konumuz deprem değil CHP.
Bu partiye dışarıdan bakan biri olarak gördüğüm şudur: Ekrem İmamoğlu’nu şu an için bu partide durdurabilecek, onun genel başkan olmasının önüne geçebilecek bir güç yok.
Zaten o yüzden CHP’nin ‘metaverse’inde durmaya devam eden birkaç kişi dışında herkes İmamoğlu’nun arkasında hizalanmaya şimdiden başladı.
Kılıçdaroğlu yarışmaya kalkarsa, kendi siyasi kişiliğine ilişkin bunca yıl biriktirdiği sermayesinin son parçalarını da kaybedebilir.
Hayat, ‘metaverse’de gözüktüğü gibi değil.