Oğuz Atay’ın ilk kitabı, 50 yıl sonra yeniden yayımlandı
Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar' romanını yeniden İngilizceye çevirmek isteyen çevirmenlerden Max Lawton 10Haber'e konuştu. Günlerdir sosyal medyada tartışılan meseleyi kendi perspektifinden anlattı. Lawton "Atay’ın stilini koruyarak romanı İngilizcede hak ettiği yere getirmek istiyoruz" diyor.
Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ romanının İngilizce çevirisiyle ilgili sosyal medyada yaşanan tartışmanın tarafları onlar. Oğuz Atay’ı ve Türk edebiyatının en önemli romanlarından ‘Tutunamayanlar’ı çok seviyorlar. Bu romanı İngilizceye çevirmek, İngilizce bilenlerin sevdikleri bu romanı okumasını istiyorlar. Çevirmenler Max Lawton ve Ralph Hubbell’dan bahsediyorum.
‘Tutunamayanlar’ 2017’de, Oğuz Atay’ın romanı da ithaf ettiği Sevin Seydi çevirisiyle İngilizce yayımlandı. Lakin 200 adet yayımlandığı için kitabın İngilizcesine ulaşmak zor. Max Lawton ve Ralph Hubbell da yeni bir çeviriyle daha yaygın bir şekilde kitabın yayınlanmasını arzuluyor.
Hak sahiplerinden yeni bir çeviri için izin almaya çalışan çevirmenlerin, Sevin Seydi’nin çevirisiyle ilgili yaklaşımları tartışma yarattığı için sosyal medyada ‘Tutunamayanlar’ yeniden gündeme geldi. Başka çevirmenler, okurlar da dahil oldu işin içine. 10Haber’de önceki gün bu tartışmayla ilgili bir yazı yayınlandı. Bu yazı sonrasında Ralph Hubbell provakatif yaklaşım sergileyip hem gazeteciliğimize hem de Türkiye’deki gazeteciliğe üstenci bakarak tepki gösterdi. Max Lawton ise meseleyi kendi perspektiflerinden anlatmak istediğini, iletişime açık olduğunu duyurdu. 10Haber olarak biz de Max Lawton’a sorularımızı sorduk…
— ‘Tutunamayanlar’ın İngilizce çevirisi var. Siz neden yeniden çevirmek istiyorsunuz? Hikayenizi anlatabilir misiniz?
— Kitaba olan takıntımın birincil nedeni, Atay’ın bu romanının dünya edebiyatında bir başyapıt olduğunu bilmemdir. Şimdiye kadarki tüm hayatımı bu tür başyapıtları keşfetmeye, onları çevirmeye ve de onlara bir yuva bulmak için çalışmaya adadım. Ralph de öyle. Aynı çalışmayı Vladimir Sorokin, Jonathan Littell ve Michael Lentz için de yaptım ve yakın gelecekte Antonio Moresco ve Miquel de Palol üstüne çalışacağım.
Ralph’in ‘Korkuyu Beklerken’ için yaptığı usta işi çeviri önümüzdeki yıl NYRB Classics’ten çıkacak. Anglosferde kitap okuyan herkesin ‘Tutunamayanlar’ı tanımasını istiyoruz. ‘Tutunamayanlar’ üstüne ciddi anlamda bir çalışmaya ilk olarak Sevin Seydi’nin 2021’deki versiyonunun editörlüğünü üstlenmem istendiği sırada dahil olmuştum. Bu süreçte metinde çok sayıda düzeltme ve hatta yeniden çeviri ihtiyacı olduğu gördüm. Benden beklenen işin yoğunluğu artınca adımın çevirmenler arasına yazılması ihtimalini de değerlendirdik; çünkü basit bir edisyon işinden öte, yoğun bir çalışmaya girmem gerekiyordu, bunun maddi anlamda karşılığını almamın bir yolu da buydu. Ama sonuçta kitabın künyesinde sadece editör olarak görünmeyi kabul etmiştim.
Oxford’daki Türkçe dersimde Atay’ın birkaç kısa öyküsünü okumuştum ve her zaman onun bu dev, çılgın romanının derinliklerine inmek istemiştim. O derinliklerde bulduklarımın güzelliği ve melankolisi karşısında şaşkına döndüm. Seydi hakkında olumsuz konuşmak istemiyorum. Seydi, romana ilham veren kadındır, 15. Bölüm’de bulunan tek cümleyle romanın ‘Penelope’sidir. Ama Seydi’nin çevirisini sıradan bir ABD’li okurken çok yadırgayacaktır, maalesef kitabı İngilizceden okumak isteyenlere Türkçedeki tadı yansıtmakta yeterli değil.
— ‘Tutunamayanlar’ın 2017’de İngilizce çevirisi yayınlandı. Ama bildiğimiz kadarıyla 200 adet basıldı. Bu normal bir durum değil yayın dünyası için. Bu konuda sizin yorumunuz nedir?
— Belli ki bu çeviriye çok önem veren birileri, hiçbir yayınevi çeviriyi düzeltmeden basmak istemediği için, bu kadar az sayıda baskı yapılmasına izin vermiş. Oneworld’ün 2016’da hakları satın aldığını ve bilmediğim bir sebeple vazgeçtiklerini öğrenmiştim. Muhtemelen 2021’de birlikte çalıştığım yayınevi ile de aynı şey oldu. Önyargılı olmak istemem; ama daha büyük bir yayınevinin ilgisini çekmek için bu kadar az sayıda bir baskıya izin vermek normal bir durum değil. Eğer kimse bir çeviriyi istemiyorsa, bu genellikle yeni bir çeviri yapılması gerektiği anlamına gelir. “Günseli”ye (‘Tutunamayanlar’daki bir karakter) çok saygımız var ama önceliğimiz Atay’ın Türkçe metni. Bizim sadık olduğumuz şey bu.
— Romanın yeni çevirisini yapmak için hak sahipleriyle görüştünüz sanırım. Tam olarak kimle görüştünüz ve hak sahiplerinin yaklaşımı ne oldu?
— Burada profesyonellik adına kişilerin isimlerini ya da özel tartışmaları ifşa etmek istemiyorum. Selçuk Orhan’ın çok yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Ralph Hubbell ile birlikte kısa bir örnek sunduk, bu örnek Amerika’nın en ileri gelen yayınevlerinden biri tarafından onaylandı ve ardından Türkiye’deki karar verme sürecine dahil olan biri tarafından bize çok iyi olduğu (ve aslında Seydi’ninkinden daha doğru ve akıcı olduğu) söylendi. Amerikalı yayınevleri bir çeviriyi kabul ederken kısa bir örneği değerlendirme için yeterli bulur.
Ralph ve benim başka birçok çeviri işimiz olduğu için, sürecin sonucunun ne olacağını bilmeden aylarca ücretsiz olarak büyük bir parça çevirmeye girişemezdik (ayrıca ilgili hiç kimse bizden bu tarz bir şey talep etmedi). Bununla birlikte bize “hak sahibi” olarak ifade edilen ama ismi verilmeyen “kişilerin”, yeni bir çevirmene yaptırmaktansa, telif hakkı süresi dolana kadar (yaklaşık 2065’te) kitabın İngilizce yayınlanmasına izin vermemeyi tercih edecekleri de söylendi.
Bu “hak sahibi”nin kim olduğunu, kimin bunu söylediğini bir türlü öğrenemedik. Ralph ile bu yaz İstanbul’dayken Selçuk’un da yardımıyla karar verici olduğunu tahmin ettiğimiz kurum ve kişilerle irtibata geçmeyi denedik, ama tatmin edici bir yanıt alamadık. Herkesin topu birbirine attığı, yanıt vermekten kaçındığı, sessiz kaldığı sorunlu bir ortam… Atay’ın romanına hizmet etmeye çalışıyorduk ve çeviri haklarıyla ilgili kimin karar verdiği bize hiçbir zaman net olarak söylenmediği için kitabın peşinden gitmeye devam ettik; çünkü Amerika’dan harika bir teklifimiz var.
Max Lawton “Tutunamayanlar’a olan takıntımın birincil nedeni, Atay’ın bu romanının dünya edebiyatında bir başyapıt olduğunu bilmemdir” diyor.
— Romanı çevirmeniz kabul edilirse, İngilizcede yeniden yayımlanması için bir yol haritanız var mı? Anlaştığınız bir yayınevi ismi verebiliyor musunuz?
— Kitabı satın almaya hazır prestijli bir Amerikalı yayınevi var, ancak kim olduğunu profesyonel nedenlerle söylemeyeceğim. Bu yayınevi dünya klasiklerini sadece Amerika ve İngiltere’de değil, diğer ülkelerde de yaygın olarak okunan kitaplar arasına sokmakta çok başarılı. Bu kitabın herkesin dilinde olmasını, incelenmesini ve tartışılmasını istiyoruz.
–Yeni tartışmalar üzerine varolan çevirinin niteliksiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Çünkü size yönelik böyle iddialar var. Yorumunuz nedir?
— Niteliksiz olduğunu düşünmüyoruz, Ekici’nin de belirttiği gibi, son derece “yabancılaştırılmış” ve oldukça kelimesi kelimesine bir çeviri, bu da büyük bir Amerikan yayınevi tarafından asla basılmayacağı anlamına geliyor. Varolan çeviri büyük bir tarihsel değere sahip; ancak Ralph ve ben orijinalini okuma deneyimini yansıtan bir çeviri yaratmak istiyoruz. Yani bir Türk ‘Tutunamayanlar’ı okurken nasıl akıyorsa, nasıl keyif veriyorsa bir Amerikalı da buna yakın bir deneyim yaşasın istiyoruz. Her iki çeviri de aynı anda yayınlanabilir.
— ‘Tutunamayanlar’ın çevirmeni Sevin Seydi ile iletişiminiz var mı? İletişim kurduysanız sizin kitabı yeniden çevirmek isteğinizle ilgili yaklaşımı konusunda bir izleniminiz oldu mu?
— Kendisiyle henüz iletişime geçmedik. Ralph ve ben onunla temasa geçmeyi çok isteriz. Sevin Hanım, eğer bunu okuyorsanız, size çok saygı duyuyoruz ve sizin çevirinizin de yayınlanabilmesi için bir anlaşma yapmak istiyoruz. Ayrıca çevirimiz için bir sonsöz yazarsanız bundan da onur duyarız.
— Twitter üzerinden ‘Tutunamayanlar’ın çevirisinin niteliği ile ilgili olarak başlayan tartışmada tarafsınız. Bu tartışmada yer alma amacınız, hak sahipleri üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturmak mıydı? Böyle bir itham var size yönelik…
— Hayır, bu doğru değil. Aslında tartışmayı başlatan Armağan Ekici’nin kendisiydi. Çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim; fakat yayınevinin veya ajansın özel danışmanı olan Ekici, her zaman bu vazifesini devam eden görüşmelerin en kritik anlarında birden beliren, Seydi’nin çevirisini öven açıklamalarla kullanıyor gibi gözüküyordu. Ancak bu bir tesadüf de olabilir, emin değilim. Bu yıl, yeni yayıncımız Türkiye’deki sorumlulara teklifiyle ilgili bir e-mail gönderdikten iki gün sonra, Ekici Twitter’da Seydi’nin çevirisiyle ilgili paylaşımlar yapmaya başladı. Ralph bunun üzerine saygılı bir şekilde yanıt verdi, bu noktada Ekici bize saldırmaya başladı. Çevirideki hatalarla ilgili pek çok örnek verdik, ancak o her seferinde çeviriyi yeterince iyi anlamadığımızı söyleyip durdu, sonra da alakasız konulardan dolayı bize saldırdı.
Bizim tek istediğimiz şey, Seydi’nin çevirisinin kalitesiyle ilgili açık ve entelektüel bir tartışma ortamı oluşturmaktı. Biz her zaman düşündüğümüzü söyleyen insanlarız, polemik yaratmak için inanmadığımız şeyleri ortaya süren kişiler değiliz. İşin olumlu tarafına odaklanmak istediğim için bu konuya çok fazla girmek istemiyorum, ancak bana öyle geliyor ki Ekici, özel danışmanlık pozisyonunu çok “uygun” anlarda kamuoyuna açıklama yapmak için kullanan biri. (En şok edici şey de, teklifi yapan Amerikalı yayınevinin ismini yayınladığı ve hala kaldırmadığı bir tweeti var. Bu Amerika yayım dünyasında duyulmamış ve anlaşmayı yok etmek isteyen birinin yapacağı bir şey.)
— ‘Tutunamayanlar’ sizin için nasıl bir roman? Bu romanı İngilizceye çevirmek için bu kadar tutkulu ve ısrarcı olmanızı Türkiye’deki kamuoyuna nasıl açıklamak istersiniz?
— ‘Oslo, 31 Ağustos’ adlı filmde, hayatına son vermek ile yaşamaya devam etmek arasında kalan bir adamın bir kafede oturduğu ve yanından geçen insanların hayatlarına kulak misafiri olduğu bir sahne vardır. Çok hüzünlü bir sahnedir. ‘Tutunamayanlar’, ‘Ulysses’ ile o sahnenin bir birleşimi gibi. Akıp giden hayat nehri ve içindeki tüm sesler hakkında – insan nehrinin konuşma dilindeki kaosu hakkında. Atay’ın stilini koruyarak ‘Tutunamayanlar’ı İngilizcede hak ettiği yere getirebileceğimizi biliyorum.
— Oğuz Atay Türk edebiyatı için çok önemli bir yazar. Peki siz onu edebiyat dünyasında nasıl konumlandırıyorsunuz?
— ‘Tutunamayanlar’ tüm zamanların en iyi Türk romanı. İnanılmaz derecede insani ve çok avangard. Joyce’un ‘Ulysses’inin estetik duyarlılıkları ile büyük okur kitlelerinin ilgisini çekebilecek daha duygusal bir romanın mükemmel bir evliliği niteliğinde. Aynı zamanda bana şu anda çevirdiğim ‘Schattenfroh’ romanını da andırıyor; çok kişisel bir hikayeyi pek çok farklı stil kullanarak anlatıyor.
— Son olarak söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
–Bu kitaba para ya da itibar için değil, gönlümüzü fethettiği için inanıyoruz. Çevirecek başyapıt ya da zamanımızı dolduracak başka şeyler kalmadığından değil (aile, geçimimizi sağlamak için ufak tefek uğraşlar, öğretmenlik), yabancı damatlar olarak benimsendiğimiz için derinden minnettarlık duyduğumuz Türk kültürüne, edebiyatına ve bu kitaba olan sevgimiz nedeniyle bu arayışa (uzunluk ve karışıklık açısından biraz Ortaçağ arayışına benziyor) muazzam miktarda zaman adamaya karar verdik. Umarız ki bu sohbet daha olumlu bir hale gelebilir. Bu Atay için büyük bir fırsat. Umarız ki boşa gitmez.