Bunca yıl sonra yeniden Türkiye-Arjantin kıyaslaması yapmak zorunda kalmak
Bundan 100 küsür yıl önce Arjantin dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahipti. Tarıma dayalıydı Arjantin ekonomisi ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ihracatı patlamıştı. Ülke çok zenginleşmişti.
Fakat aradan onca zaman geçti, Arjantin ekonomisi bugün hala tarıma dayalı. O yüzden 70’lerde dünya çapında yaşanan petrol krizi ve onun getirdiği yüksek enflasyondan beri, Türkiye gibi bir türlü kendilerine gelemediler.
Türkiye bundan 100 yıl önce dünyanın en fakir ülkelerinden biri olarak, tarıma dayalı bir ekonomiyle kuruldu ama kuranlar sanayinin öneminin farkındaydı, Türk ekonomisi arada yeterince olmasa da dönüştü; Arjantin ise kendi iç şartları nedeniyle bu dönüşümü yaşayamadı, o yüzden sürekli siyasi çalkantılar, darbe dönemleri, ağır popülizm dönemleri vs yaşadı.
Şu anda Arjantin bir kez daha baştan aşağı sarsılıyor. Çünkü iki yıl önce yaşanan kuraklık ülke ekonomisini derinden sarstı, ihracat düşünce dolar açığı oluştu, aynen bizim gibi büyük ölçüde dolara dayalı bir para ekonomisi olan ülke çok ciddi bir krizde. Enflasyon önlenemiyor, döviz krizi korkusu gündelik bir şey.
Bunun sonucu tabii siyasi çalkantı. Son yapılan seçimde, iktidardaki popülist Peronist adayların daha da popülisti, dışarıdan bir aday çıktı ve seçimde büyük başarı elde etti. Arjantin’de iktidar değişecek gibi duruyor. Bugün 10Haber’de Arjantin’de yaşananları anlatan Galatasaray Üniversitesinden Atakan Çiftçi’nin güzel bir yazısı var, okumanızı öneririm.
Arjantin’de 13 Ağustosta yapılan ön seçimin galibi anarkokapitalist ve aşırı sağcı Javier Milei’nin zaferi, beni ister istemez bir kez daha Türkiye-Arjantin kıyaslaması yapmaya zorladı. Oysa biz Türkiye’de son 20 yıldır kendimizi Arjantin’le kıyaslamayı çoktan bırakmış, en fazla Brezilya ile kıyaslar olmuştuk. Ne var ki Brezilya kendi krizinden sosyalist Lula’yı yeniden seçerek çıktı, o göreve başladığından beri de uçuşa geçmiş durumda. (Brezilya ile ilgili de The Economist dergisinin kapsamlı analizini kısa süre önce 10Haber’de yayınladık, kaçıranlara tavsiye ederim.)
Peki neden Arjantin ile Türkiye’yi kıyaslıyorum?
Basit bir sebeple: Biz seçimimizi daha birkaç ay önce, Mayıs ayında yaptık. Bu seçime damgayı ekonomik kriz ve o krizin etkilerini hafifletmek için uygulanan ağır popülizm vurdu. O kadar ki, seçimi kazanan Tayyip Erdoğan, enflasyonun ve krizin etkilerini gizlemek için 1 trilyon liraya yakın para dağıtırken rakibi Kemal Kılıçdaroğlu da onunla para dağıtma vaadi yarışına girdi. Yani popülistin alternatifi yine popülist oldu bizde.
Tayyip Erdoğan, şimdi önünde bir seçim daha olduğu için popülizmden vaz geçemiyor; çünkü ona seçim kazandıran sihirli bir formül bu para dağıtma işi. Ama ortada dağıtacak para da kalmadı. Vaziyeti idare etmeye çalışıyoruz. Bakın bugün 10Haber’de Barış Soydan yazmış, şirketler kesimi bağırmaya başlayıp şikayetlerini Mehmet Şimşek’e değil doğrudan Tayyip Erdoğan’a söylemiş; Mehmet Şimşek şimdi yeniden kredi musluğunu açmaya çalışıyor, bakalım hangi parayı dağıtacak.
Bu arada seçimden bu yana yüzde 40’ı aşan bir devalüasyon yaşadık, enflasyonun yüzde kaça çıkacağını hiçbirimiz bilmiyoruz, Merkez Bankası bile yüzde 58 diyor.
2024 Mart ayındaki seçim bittiğinde popülizmin sona erip ansızın kemer sıkmaya ve enflasyonu düşürmek için yapısal dönüşümlere başlayacağımızı umanlar hayal kuruyor. Çünkü o seçim bittiği anda 2028 Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanı seçimi için çalışma başlayacak. Aslında şimdiden başladı bile.
Ve bence 2028 Mayıs ayındaki seçimde yapılacak popülizm yarışı bize 2023’ü de aratacak. Çünkü o arada geniş kitleler refahlarını çok daha fazla kaybetmiş olacaklar ve onlara bu refahlarına yeniden kavuşacakları yalanını söyleyecek siyasetçiler.
Bizim Mayıs ayında yaşadığımızı, Arjantin’in şu anda yaşamakta olduğunu 2028’de yeniden yaşayacağız; bir popülizm diğeri ile yarışacak.
Nasıl Arjantin’de halk bıçağın kemiğe dayandığını hissettiğinde geleceği değil o günü düşünüyor ve kendisine en çok para vereni tercih ediyorsa, Türkiye’de de aynısı oldu. Geçmiş istikrarlı büyüyen Türkiye hikayelerini anlatan Ali Babacan’a kimse yüz vermedi Türkiye’de.
İçimizde bazıları 22 yıl önceye dönüyor, Türkiye’nin ‘Kemal Derviş anı’nı hatırlıyor ama yanlış hatırlıyor: Kemal Derviş Türkiye’de neredeyse hiç kimseden siyasi destek görmedi, zaten biliyorsunuz herhangi bir seçime girip kazanmadı da…
O ‘Kemal Derviş anı’ Türkiye siyasi ve ekonomik tarihinde bir anormallikti, normal bir durum değildi, bunu kabul etmekte fayda var. Bir daha yaşanması da pek olası değil.