Beklenen oldu: Putin ve Şimşek karşı karşıya geldi
Batı'nın gelişmiş ülkelerle kurduğu G7 ekonomi birliğine karşı gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu BRICS, daha fazla ülkenin katılmak istediği bir birlik haline geldi. Öyle ki söylenene göre en az 20 ülke sırada bekliyor. Gelişmekte olan ülkeler niye BRICS'e hücum etmeye başladı, inceleyelim.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS, Covid-19 salgınından bu yana ilk kez yüz yüze görüşmek için Güney Afrika’da toplanıyor. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında tutuklama kararı çıkarılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, üç gün sürecek kritik zirveye videokonferans aracılığıyla katılma kararı aldı, toplantıda Rusya’yı Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bizzat temsil edecek.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa zirveye bizzat katılacak. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan ile İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise zirvede gözlemci olarak bulunacak. Ramaphosa, 40’tan fazla devlet başkanının da aralarında bulunduğu 1200 delegenin toplantıya geleceğini söyledi.
Bugün Johannesburg’un finans merkezi Sandron’da yapılacak zirvenin gündemini, dünya nüfusunun yüzde 40’ına ve küresel ekonomik çıktının yüzde 30’undan fazlasından sorumlu olan birliğin genişlemesi oluşturacak. Zira aralarında Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri de bulunmak üzere 20’den fazla ülke bloğa katılmak için başvuru yaptı. Bununla birlikte BRICS üyelerinin birliğe yeni bir ülke kabul etmeden önce kriterler üzerinde anlaşması gerekecek.
Ayrıca Brezilya, Güney Afrika ve Hindistan pek öyle genişleme taraftarı da sayılmaz. Lula, dün bir sosyal medya yayını sırasında, “G-7, G-20 ya da ABD’ye rakip olmak falan istemiyoruz. Kendi işlerimizi yolumuza sokmak istiyoruz sadece” dedi.
Delhi’deki düşünce kuruluşu Observer Research Foundation’da uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Harsh Pant Hindistan’ın genişlemeye bakışı konusunda The Guardian’a verdiği demeçte, “Hindistan bu platformun açıktan açığa Batı karşıtı bir platforma dönüşmemesini sağlamaya çalışıyor ve hem Rusya hem de Çin’in gündemi bu konu olduğundan tehlike mevcut. Hindistan’ın ya da en az azından Modi’nin Hindistan’ın dış politikasını Batı karşıtı bir yönde şekillendirmek gibi bir niyeti yok. BRICS jeoekonomik bir platform olarak ortaya çıktı ancak jeopolitik bir konuma doğru sürükleniyor ve Hindistan’ın bu durumdan rahatsız olmamasına imkan yok” dedi.
Hindistan’ın eski Suudi Arabistan Büyükelçisi Telmiz Ahmed, “Suudi Arabistan BRICS’e girerse bu birliğe olağanüstü bir önem kazandırır” dedi.Analistler de zaten dünyanın en büyük ekonomilerinden bir kısmını içeren BRICS’in genişletilmesi konusunda daha bir anlaşmaya varılmasa bile Rusya ve Çin’in sadece bunu düşündürmesiyle birliğin vizyon bakımından G-7’ye karşı denge unsuru olarak manevi zafer kazandığını söylüyor.
Çin’in Güney Afrika Büyükelçisi Chen Şiadong, “BRICS’in genişlemesi şu anda en çok konuşulan konu haline geldi. Genişleme BRICS mekanizmasının canlılığını artırmanın anahtarı. Bu yılki zirvenin bu alanda yeni ve sağlam bir adım olacağını düşünüyorum” dedi.
Güney Afrika’nın Asya ve BRICS’ten sorumlu Büyükelçisi Anil Sooklal, ülkelerin birliğe katılmak için sıraya girmesinin nedenlerinden birinin Ukrayna savaşıyla daha da kutuplaşan bir dünyada ülkelerin taraf tutmaları için baskı altına alınması olduğumu söyledi. Sooklal, “Küresel Güney’deki ülkeler kendilerine kimi destekleyeceklerinin, nasıl davranacaklarının ve egemenliklerini nasıl yürüteceklerinin söylenmesini istemiyor. Artık kendi konumlarını savunacak kadar güçlüler” dedi.
Venezuela’nın eski Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı Ramon Lobo da İngiliz haber ajansı Reuters’a verdiği demeçte, “Küresel olarak var olan diğer birlikler, ABD hükümeti tarafından ortaya konan hegemonik vizyonla körleştirildi” diye belirtti.
Zirvede ekonomik işbirliği, sağlık, eğitim ve iklim değişikliği gibi artık klasikleşmiş konuları ele alınacak ama Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi Batı öncülüğündeki kurumlardan hizmet alamamak konusu en önemli tartışma başlıklarından biri olacak. Örneğin yaklaşık 2 milyarlık nüfusuna rağmen Afrika ve Güney Amerika’nın Güvenlik Konseyi’nde daimi temsilcilikleri yok.
Çin’in gelişmekte olan ülkelerle işbirliklerini takip eden China Global South Project’te analist olan Cobus van Staden, en büyük gündemin yerel para birimleriyle ticarete odaklanmak olabileceğini söyledi. Staden, BRICS’in dünyanın bazı bölgelerinde bölgesel ticarette dolardan sapma planını harekete geçirdiğini söyleyerek, “Bunların hiçbiri doları öldürecek kadar sivri bir kılıç değil. Amaç da o değil zaten. Büyük bir kılıç yarası olmasa da bedende açılan bir sürü kağıt kesiği gibi. Doları öldürmeyecek ama dünyayı daha karmaşık bir yer haline getireceği kesin. Doları yenmelerine gerek yok… G-7’yi de yenmelerine gerek yok. Yapmak istedikleri şey bu oluşumlara alternatif yaratmak. Bu da oyunu çok daha meşakkatli kılıyor” dedi.
BRICS ülkeleri tarafından 2015 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası’nın başındaki eski Brezilya lideri Dilma Roussef, yaklaşık 15 ülkeden gelen üyelik başvurularını değerlendirdiklerini ve muhtemelen dört ya da beş ülkenin kabulünü onaylayacağını söyledi. Ülkelerin isimlerini vermekten kaçınan Rousseff, önceliklerinin coğrafi temsili zenginleştirmek olduğunu söyledi. Financial Times’a demeç veren Rousseff, “Bu yıl 8 milyar ila 10 milyar dolar arasında kredi vermeyi planlıyoruz. Amacımız ödünç verdiğimiz her şeyin yaklaşık yüzde 30’unu yerel para biriminden sağlamak” dedi.
Yerel para biriminden borç vermenin yaygınlaştırılması, BRICS ülkeleri tarafından kabul edilen, ticaret ve finansal işlemlerde dolara alternatifin oluşturulmasını teşvik etmeye yönelik büyük resmin de bir parçası. Yerel para birimleriyle borç vermenin üye ülkelerdeki borçluları döviz kuru riskinden ve ABD’deki faiz oranlarındaki değişikliklerden koruyacağını belirten Rousseff, “Yerel para birimleri doların alternatifi değil, bir sistemin alternatifidir. Şimdiye kadar tek kutuplu yürüyen sistem yerini çok kutuplu bir sisteme bırakacak” sözlerini dile getirdi.
BRICS yetkilileri, bloğun Çin ve Rusya’nın etkisi altında Batı karşıtı bir yöne doğru gittiği yönündeki ithamlara karşı çıkarak, Küresel Güney’in çıkarlarını gözettiklerini söylüyor. Bununla birlikte BRICS’e üye ülkelerin tutumu, başta Rusya’nın Ukrayna işgali olmak üzere birtakım konularda ABD ve Batılı müttefikleriyle ters düşüyor.
ABD, zirve öncesinde Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika ile ‘yakın bağlarının’ olduğunu vurgulayarak Rusya ve Çin’e gözdağı vermeye çalıştı. Avrupa Birliği ise Şi, Lula, Modi ve Ramaphosa’yı zirve sırasında hem Rusya hem de Putin’i kınamaları çağrısında bulundu ancak bunun gerçekleşmesi pek olası görünmüyor. Bu ülkeler şimdiye kadar Rusya’nın Ukrayna işgaline ‘işgal’ demedi.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin Avrupa, Rusya ve Avrasya Programı’nda kıdemli araştırmacı olan Maria Snegovaya, geçen ay Afrika ülkelerine bedava tahıl sözü vermediği gibi bu zirvede de gelişmekte olan ülkelere bedava Rus tahılı sevkiyatı sözü verebileceğini söylüyor. AP’ye konuşan Snegovaya, “Bu sayede Putin, Ukrayna’yı sürecin dışında bırakırken, gelişmekte olan ülkelere de ‘iyi niyetini’ göstermiş olacak” diyor.
Şi’nin zirveye katılmak için Güney Afrika’ya gelmesi konusunda herhangi bir anormallik yok. Ancak göreve geldiğinden beri her BRICS toplantısına Covid-19 pandemi süreci hariç hep yüz yüze katılan liderin bu sefer sadece Güney Afrika’ya seyahat etmesi şaşırttı.
Bundan önceki BRICS zirveleri Şi için daha büyük bir uluslararası seyahatlerin bir parçasıydı. Mesela Şi 2013 yılında katıldığı ilk BRICS zirvesinde Güney Afrika’nın yanı sıra Tanzanya ve Kongo Cumhuriyeti’ni de ziyaret etmişti. 2018 yılındaki zirvede ise Senegal, Ruanda ve Mauritius’a resmi ziyaret düzenlemişti.
Bugüne kadar bunun tek istisnası Şi’nin BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü için sadece Rusya’yı ziyaret ettiği 2015 yılıydı. Şimdi yeni bir istisna daha ortaya çıktı. Dört günlük uzun Güney Afrika ziyaretinin ardından Şi hemen ülkesine dönecek. Çin’in kendisini ‘Afrika halkıyla birlikte duran’ bir ülke olarak lanse etmesine rağmen son yıllarda Afrika’yı diplomatik olarak ihmal etmesi epey dikkat çekiyor.
Çin her ocak ayında dışişleri bakanını ilk olarak Afrika’ya gönderirdi ama bu sene eski Dışişleri Bakanı Qin Gang’un yol üzerindeki Bangladeş’e uğraması 30 yıllık geleneği bozdu. Bunlar küçük ayrıntılar gibi görünse de Şi Temmuz 2018’deki Mauritius ziyaretinden bu yana hiçbir Afrika ülkesine ayak basmadı.