Londra, Milano ve Paris'le birlikte dört büyük moda haftasının ilki olan New York Moda Haftası devam ediyor. Yaprak Gerçek 7-13 Eylül arasındaki etkinlikte bugüne kadar öne çıkanları yazdı.
New York’un ilk sırada olması tesadüfi değil, hiyerarşide en altta geliyor Amerikan modası. Ama uzun yaz rehavetinden sonra bu dinamik şehirde insan hızla kendine geliyor. Önemli defileleri izlemek için Avrupa’yı beklemek gerekli. Yine de New York’tan da eli boş dönülmüyor. Defilelerinin ünlüsü bol, partileri renkli ve sokak modası benzersiz.
“Modada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenler şimdilik yanıldı gibi. Moda tamamen dirildi, hatta enerjisi ile ölü olduğu günlerin acısını çıkartmakta. Öte yandan yeni nesil, sürdürülebilirlik, adil üretim ve kapsayıcılık gibi sosyal konularda ciddi değişim bekliyor markalardan. Büyük markalar da, müşteri ne derse peki diyor, sonra bildiğini okuyor. Tam bir kavşaktayız; bakalım yolumuz nereye çıkacak?
Naomi Campbell’la başlayalım. İki genç İngiliz moda tasarımcısının markası ‘Pretty Little Thing’e kreatif destek verdi. Kadının politik doğruculukla hayatı boyunca işi olmadı. Kendisine değişik beden tiplerinin podyumlarda yer alması sorulunca “Bunlar hiç sevmediğim etiketler” deyiverdi: “Bazıları yapmış olmak için yapıyor, ben işime bakarım.” Seksi gece elbiselerinden oluşan koleksiyon orijinallik barındırmasa da Naomi’nin samimiyetine puan veriyorum.
Değişik ırk, beden tipi ve yaştan kadınlara hitap edebilen kıyafetler sunmak aslında New York moda haftasının başarılı olduğu konulardan. Bu biraz da şehrin kozmopolit doğasından geliyor. Yine de Victoria’s Secret gibi ‘meleklerine’ takıntılı bir markanın dönüşüme uğraması kolay değil.
Melekleri en son 2018 yılında izlemiştik. Firma gerçekçi olmayan vücut tiplerini özendirmekten tutun #metoo’ya pek çok konuda eleştiri almış ve satışları sürekli gerilemişti. ‘Kimliğimizi tamamen yeniledik’ iddiasıyla bir lansman partisi yaptılar. Davette defile yapılmadı onun yerine Amazon Prime’da yakında gösterime girecek ‘The Victoria’s Secret World Tour’a (Victoria’s Secret Dünya Turu) ait 12 dakikalık bir fragman yayınlandı. Film dünyanın farklı yerlerinden kadın sanatçılara ısmarlanmış kısa filmler ve VS kapsül koleksiyonlarından oluşmuş bir seçki. Belli bir bütünlüğü olmasa da çok emek ve para harcanmış bir film en azından bazı bölümleri ilgiyle izlenecektir diye düşünüyorum. Ama sanatçılara iş ısmarlayarak marka kendini nasıl dönüşüme uğratacak orası çok anlaşılır değil. Partide bunu göremedik, bakalım ileride görebilecek miyiz?
Gelelim resmi açılışa. New York moda haftasının açılışını Ralph Lauren yaptı. Denim ile başlayan koleksiyon, dore ve bana 80’leri çok çağrıştıran turkuvaz, mor, turuncu bir palet ile devam etti. Bunca yıl sonra hala podyumda seyircisini selamlayan Ralph Lauren’e hayranlık duymamak elde değil. 2019 yılından beri New York’ta defile yapmamış olması da bu açışı daha özel kıldı. Yine de söze ‘ama’ ile devam etmek zorundayım. Koleksiyon bir çok Ralph Lauren klasiği barındırıyor, ben de tasarımcının mucidi olduğu Amerikan tarzını seviyorum, ama ‘zengin Teksas’lı kadın estetiği’ çok bu devirde çok yersiz geldi.
Proenza Schouler yeni monogramlarını tanıttıları defilede minimalist ve siyah beyazın ağırlıklı olduğu bir koleksiyon sundular. Açılış kıyafeti beyaz oversize ceket ve siyah bol pantolondu. Hemen ardından 90lar esinli drapeli tül bir straples elbise çıktı. Koleksiyondaki maskülen feminen ikiliği başarılı bir denge yarattı. Sakin, giyilebilir ama farklılık da barındıran bir koleksiyondu.
Coach defilesinde 90’lardan esinlenen bir başka markaydı. Açılışı o yılların vazgeçilmezi kombinezon elbisenin deri versiyonu ile yaptılar. Oversize ceket ve montlar defileden hatırımda kalan parçalar oldu. Defilede podyum basma olayı da yaşandı ki moda haftalarının klasiğidir. Hayvan hakları savunucuları Coach’u özellikle deri markası olarak bilinmesi ve popülerliği dolayısıyla hedef aldılar. Akşam haberlerine çıktılar. Ön sırada oturan ve marka yüzü olan Jennifer Lopez biraz gerilmiştir herhalde. Ama her şey hızlıca normal seyrine döndü. Çıkan sonuç: Protestocu bile olsan podyumda kendini yenilemen lazım yoksa görünmez oluyorsun..