15-09-2023
İsmet Berkan

Mafya şikayetçi: ‘Konjonktür değişti…’ Sahiden değişti mi?

Mafya şikayetçi: ‘Konjonktür değişti…’ Sahiden değişti mi?

Günlerdir Ankara’da gözaltına alınıp sonra tutuklanan organize suç çetesi lideri Ayhan Bora Kaplan’dan, onun eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile olduğu öne sürülen ilişkilerinden, poliste verdiği biri resmi diğeri gayrıresmi iki ifadeden konuşuyoruz.

Bu sabah bu konudaki haber ve köşe yazılarını okurken Sözcü’de Saygı Öztürk’ün aktardığı bir ifade dikkatimi çekti. Geçen gün 10Haber’de de okudunuz, mafya babası Ayhan Bora Kaplan’ın yakın korumalığını eski bir özel kuvvetler mensubu olan emekli uzman çavuş Uğur Pekşen yapıyordu.

Ayhan Bora Kaplan, Esenboğa Havaalanı girişinde, yurt dışına, Almanya’da Köln’e gitmek üzereyken yakalandığında yakın koruması Uğur Pekşen de yanındaydı. Pekşen’in üzerinden iki tabanca çıktı.

Pekşen polisteki ifadesinde şöyle demiş Saygı Öztürk’ün aktardığına göre:

‘Günümüzde gerek adliye gerekse emniyet içerisindeki konjonktür değişimlerinden sonra Bora Kaplan, bu kurumlardaki bağlantılarının kaybolduğu, dolayısıyla etkinliğinin azaldığı düşüncesine kapılması sebebiyle kurmuş olduğu suç örgütünün geçmiş dönemlerde karışmış olduğu suça konu eylemlerinin açığa çıkacağı düşüncesine kapılmıştı…’

Polis diliyle yazılmış olan bu ifade son derece net: Ayhan Bora Kaplan’ı koruyan sistem değişince Kaplan endişeye kaçıldı ve Köln biletini aldı.

Hatırlayalım: Polis, Ayhan Bora Kaplan’ı gözaltına alırken bunu videoya da çekti. Yere ters yatırılıp sırtına basılarak elleri kelepçelenen Ayhan Bora Kaplan durumdan şikayetçi oluyor, polisler ise bu durumu umursamadan üstten konuşuyorlar.

Bu görüntüler polis tarafından medyaya servis edildi. Sosyal medya hemen görüntülerin Süleyman Soylu’ya yönelik olduğunu, onun döneminde yapılan kimi gözaltı uygulamalarıyla olan benzerliği duyurdu. Soylu da bu durumu reddetmedi, görüntülerin yayınlanmasını ve operasyonu ‘intikam’ olarak niteledi.

Polis, Ayhan Bora Kaplan’ın önce bir gayrı resmi ifadesini aldı. Bu son derece tuhaf bir uygulama ve her bakımdan son derece sakıncalı. Kaplan, gayrı resmi ifadesinde, herhangi bir hukuki yükümlülük altına girmeden (çünkü canı istediği an inkar edebilir) istediği kişilere iftira atabilir, istediği kişilere kendince mesaj verebilir.

Tuhaflık burada da bitmiyor. Kaplan’ın gayrıresmi ifadesini ‘mülakat’ adı altında alıp tutanağa bağlayan polisler, sonra bu ifadenin içinden kendi kafalarına göre seçtikleri bölümleri, cümleleri, kişilerle ilgili suçlamaları vs dışarı sızdırıyorlar. (Bu ‘mülakat’ın sızdırılmayan bölümlerinde neler var acaba? Ve neden sızdırılmadı?)

Ayhan Bora Kaplan’ın bir süredir Ankara’da palazlandığı, ‘içeriden’ aldığı destekle önünün açıldığı, yani polisin ona rakip çetelere operasyon yapıp onları ortadan kaldırırken Kaplan Grubuna dokunulmadığı uzun zamandır konuşulan konuların başında geliyordu.

Bu durum polis içinde de tepki çekiyordu; zaten o sayede yıllardır bir efsane gibi dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile uyuşturucu ticareti nedeniyle takipte olan Ayhan Bora Kaplan arasında bir telefon konuşmasının da resmen kaydedilip arşive kaldırıldığı yazılıp çiziliyordu.

Kaplan çetesinin bir nevi ‘resmi çete’ gibi olması, doğrudan Süleyman Soylu tarafından korunması o kadar çok dilden dile dolaşan bir efsaneydi ki, bu konu kimi gazeteci meslektaşlarımızın kitaplarında da açıkça yazıldı.

Kaplan’ın korumasının ‘Adliye ve emniyette konjonktür değişti’ demesi de tam buraya oturuyor. Değişen ‘konjonktür’ esas olarak Soylu’nun bakanlıktan uzaklaşması, yerine de Ali Yerlikaya’nın gelmesi.

Şimdi, medyamızın en azından bir bölümündeki genel beklenti, daha önce bazı bölümleri Sedat Peker tarafından da ifşa edilmiş olan Süleyman Soylu hakkındaki iddiaların saklanamayacak şekilde ortaya dökülmesi.

Kişisel olarak benim böyle bir beklentim yok. Ayhan Bora Kaplan meseleyi ne kadar büyütmek isterse istesin, ne kadar çok isimden resmi veya gayrı resmi ifadesinde söz ederse etsin, polis bu skandalı sınırlayacak, aynen Sinan Ateş cinayetindeki gibi tetikçi-azmettiriciden daha ileri noktalara gitmemesini sağlayacaktır. Boşuna hayal kurmamak lazım.

Ayhan Bora Kaplan’ın gözaltı gerekçesi bir kişiye işkence etmesi. Ama herhalde savcılık onun hakkında organize suçtan da soruşturma yürütüyor. Tahmin ediyorum Kaplan’ın ve avukatlarının bütün çabası, savcılık iddianamesinin sınırlı bir alandaki suçlamalarla yetinmesini sağlamak yönünde olacaktır. Kaplan kısa bir süre hapis yatacak, sonra da ‘yeni konjonktüre’ uyum sağlayacaktır.

Eğer Kaplan, mesela Sedat Peker gibi yapar, ‘Madem ben yanıyorum, sizi de yakarım’ diye düşünecek olursa meselenin gereksiz yere siyasallaşacağını polis de savcılık da gayet iyi bilir çünkü.

Kaplan’ın korumasının söylediği ‘konjonktür’ kelimesi, Latinceden geliyor ve bütün Batı dillerinde var. Aslında, bir biriyle ilgisiz gibi gözüken şeylerin aynı yerde kesişmesi, yolların birleşmesi gibi anlamlara geliyor. Daha çok uluslararası siyasette ve ekonomide kullanılıyor.

Türkçede sık sık yanlış anlamlara kullanıldığına tanık oluyoruz, koruma da aslında yanlış kullanıyor, söylemek istediği şey ‘Statüko değişti.’

Ben de merak ediyorum, sahiden değişti mi? Yoksa statükonun artık yeni temsilcileri mi var?

Statükonun temel değiştiğini ummak istiyorum ama henüz bu yönde bir şey görmedim.

Türk futbolu bunca transferin parasını nereden buldu?

Türk futbolu bunca transferin parasını nereden buldu?

Bu yıl Türk futbolunun ‘üç büyükleri’nde çok alışılmadık bir transfer sezonu geçti. Geçen yılın şampiyonu Galatasaray da, Ali Koç göreve geleli beri şampiyon olamayan Fenerbahçe de, ağır borç yükü altında ezildiğini her fırsatta dile getiren Beşiktaş da bu yıl inanılmaz çok transfer yaptı.

Fenerbahçe neredeyse takımını yeniden kurdu. Galatasaray bir takımı gönderdi, yenisini aldı. Beşiktaş görece daha mütevazı gibiydi ama son günlerde o da çok sayıda oyuncu aldı.

Peki ama hepsi büyük banka borçları altında ezilen ve borç yapılandırma anlaşmaları yapmak zorunda kalan, TV yayın gelirleri kurdaki aşırı artış nedeniyle çok düşen bu üç kulüp bunca transfer için parayı nereden buldu?

Evet, Galatasaray ve özellikle Fenerbahçe sattığı oyunculardan hiç fena olmayan bir gelir elde etti ama bu gelirin üzerinde harcamalar da yaptı. Galatasaray, gelecekte beklediği Şampiyonlar Ligi gelirini şimdiden harcadı.

Beşiktaş’ın durumu en zor olanı. Futbolcu satışından öyle önemli bir gelir elde etmedi, beklediği yüksek bir geliri de yok ama yine de gider yarattı.

Lincin, katliamın zaman aşımı

Lincin, katliamın zaman aşımı

O günü Türkiye’de yaşı yetip de hatırlamayan yok: Sivas’ta Madımak Oteli’nin kapısında toplanan kalabalık, saatlerce kimse müdahale etmeyince en sonunda oteli ateşe verdi, 35 insan orada bu toplu linçle katledildi, yakılarak öldürüldü. Canını kurtarabilenler ise arkadaşlarının ölümünden sorumlu tutuldu, ‘Siz de tahrik etmeseydiniz’ dendi.

Bu korkunç olayın yargılaması ise aradan geçen 30 yılda hala tamamlanamadı ve o yüzde dün Sivas Katliamı Davası adı verilen dava zaman aşımına girdi ve düştü.

Türkiye’nin bu büyük utacının davası ping pong topu gibi yerel mahkemeyle Yargıtay arasında gitti  geldi, önce idama mahkum olanların cezaları düşürüldü, ardından pek çoğu serbest kaldı. Bu son aşamada bile firari sanıkları vardı davanın ve dün dava resmen sona erdi, firardakiler kaçarak kurtulmuş oldular.

Türk yargısı bir kez daha herkesin birden vicdanını yaralayan bir kararla tarihe geçti. Maalesef bu davayı gelecekte de hatırlayacağız, çünkü adalet yerini bulmadı.

Tıbbi teşhis yardımcısı olarak yapay zeka

Tıbbi teşhis yardımcısı olarak yapay zeka

Amerikalı bir kadın, son üç yıldır çocuğunu 17 ayrı doktora götürdüğü halde çocuğuna tutarlı bir teşhis konamaması üzerine akşam evde oturmuş, çocuğuyla ilgili bütün verileri ChatGPT adı verilen yapay zeka sohbet robotuna girmiş, sonra da ‘Benim oğlumun neyi var’ diye sormuş. Yapay zeka da, bugüne kadar gidilen 17 doktorun koyamadığı teşhisi koymuş.

ChatGPT tıbbi yardım için yapılmış bir yapay zeka değil, gündelik konuşmalar için üretildi o. Bir de sahiden tıbbi yardım için üretilmiş bir yapay zekayı hayal edin, neler neler yapacak kim bilir.

Yapay zekanın daha şimdiden akciğer röntgenlerini ve kimi Tomografi ve MRI sonuçlarını doktorlardan daha iyi kontrol ettiğini biliyoruz zaten.

Yakında her doktorun bilgisayarında bir teşhis yardımcısı yapay zeka robotu çalışmaya başlarsa kimse şaşırmasın.

Evet, tıbbın pek çok alanında insan doktorlar olmazsa olmaz ama dediğim gibi yapay zekadan yardım da almanın bir sakıncası yok o doktorlar için.