Beklenen oldu, IMF heyeti eylül sonunda sessiz sedasız geldi ve dönüşte de raporunu yayınladı. Rapor, “IMF, yetkililerin seçimden bu yana uyguladığı politika değişikliğini memnuniyetle karşılıyor” cümlesiyle başlıyor. Raporda Türk ekonomisi için bir dizi tavsiye de var.
Beklenen oldu; Uluslararası Para Fonu IMF’nin yolladığı heyet Eylül’ün sonunda sessiz sedasız Türkiye’ye geldi ve ABD’ye dönerek olumlu bir Türkiye Raporu yayımladı. Bu raporda Türkiye ekonomisindeki politika değişikliklerinin memnuniyetle karşılandığı, faiz artışlarının devam etmesi gerektiği belirtildi. Bu arada IMF Heyeti, Merkez Bankası’nın 2024 yılı sonu için belirlediği yüzde 33’lük enflasyon hedefi yerine yüzde 46’lık bir tahminin de yer aldığı, kendi rakamlarını yayımladı.
IMF’in 6 Ekim tarihli Türkiye Raporu “IMF personeli, yetkililerin seçimden bu yana uyguladığı politika değişikliğini memnuniyetle karşılıyor” sözleriyle başlarken, politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal sektör önlemlerinin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların, riskleri azalttığı ve yatırımcı güvenini artırdığı, rezerv pozisyonunun iyileştirdiği belirtildi.
Raporda büyümenin 2023’te yüzde 4 iken 2024’te yüzde 3.2’ye düşmesi, cari açığın 2024’te GSYH’nin yaklaşık yüzde 3’üne kadar daralması öngörülürken enflasyonun bu yıl sonu yüzde 69 olacağı, 2024 sonunda ise düşeceği ama yüzde 46’ya inebileceği tahmin ediliyor.
Yönetimin ekonomik adımlardaki mevcut ivmeyi geliştirmesi gerektiğini belirtirken, “Bu, ön reel politika faizini daraltıcı bölgeye getirerek enflasyonla mücadeleye öncelik verilmesini, para ve kredi piyasalarının işleyişini iyileştirmek için mali düzenlemelerin serbestleştirilmesine devam edilmesini ve mali açığın kontrol altına alınmasını gerektiriyor” denildi.
IMF Raporunda finans piyasasındaki serbestleşme adımlarının riskler nedeniyle yavaş olmasının yerinde olduğu belirtilirken, önümüzdeki dönemde geriye doğru değil ileriye doğru endeksleme ile çalışan ve emekli maaşlarının belirlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
IMF’in Raporunda yeni ekonomi yönetiminin istediği ama bazılarını siyasi engel nedeniyle yapamadığı bilinen önlemlerin yer alması dikkat çekici. Faizlerin daha hızlı artırılması, emekli ve memur maaş artışının düşük tutulması, 2024 büyüme rakamlarının düşürülmesi gibi adımlar bunlara örnek olarak sıralanabilir.
James P. Walsh liderliğindeki bir ekibin son ekonomik gelişmeleri, görünümü ve politikaları görüşmek üzere 25-29 Eylül 2023 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret ettiği belirtilen raporda, başlıklarla Walsh’un şu açıklaması yeraldı.
“-Şubat ayındaki trajik depremlere rağmen büyüme dirençli kaldı ve bu yıl yüzde 4,0’a ulaşması bekleniyor. Politikaların daha az destekleyici hale gelmesiyle büyümenin 2024’te yüzde 3.2 olması öngörülüyor;
-döviz kuru baskıları hafiflese de geriye dönük ücret artışları ve beklentiler devam ettiği için enflasyonun 2023 sonundaki yüzde 69’dan 2024 sonunda yüzde 46’ya düşeceği tahmin ediliyor.
-Güven arttıkça, altına olan talebin azalması ve böylece dış cari açığın azalması bekleniyor (2024’te GSYH’nin yüzde 3,1’i, 2023’te yüzde 4,1).
-Bu, resmi kaynaklardan gelenler de dahil olmak üzere, daha iyi giriş beklentileriyle birlikte rezervler üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Brüt rezervler Eylül ayı sonunda 122,5 milyar dolara ulaştı ancak bilanço içi ve bilanço dışı kısa vadeli yükümlülükler hariç tutulduğunda negatif kalmaya devam ediyor.
-Risk dengesi aşağı yönlü. Yurt içi cephede temel risk, şu anda sürmekte olan politika değişikliğinin güçlü ivmesini kaybetmesi, güveni aşındırması ve artan döviz talebi ve rezerv akışına yol açmasıdır. Dışarıdan bakıldığında ise aşağı yönlü temel riskler; yüksek emtia fiyatları, ticaret ortaklarının talebindeki yavaşlama ve küresel sistemik finansal istikrarsızlıktır.
-Olumlu tarafı, beklenmedik dış finansman kaynakları ortaya çıkabilir veya yatırımcı güveni tamamen toparlanırsa verimli bir giriş döngüsü ve daha güçlü bir döviz kuru, büyümeyi artırırken enflasyonu beklenenden daha hızlı düşürebilir.”
Ekonomi yönetimini diğer niceliksel önlemlerle birlikte finansal koşulları önemli ölçüde sıkılaştıran politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 30’a çıkardığı için tebrik eden Walsh bunun güveni artırdığını, TL üzerindeki baskıyı azalttığını, iç talebi soğutmaya ve negatif reel faiz oranlarının yarattığı çarpıklıkları hafifletmeye başladığını yazıyor. “Enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesi için daha fazla politika faizi artışına ihtiyaç duyulduğunu” kaydeden Walsh, “Bunun yanı sıra para ve kredi piyasalarında fiyat sinyallerinin rolünü artırmak için niceliksel önlemlere daha az güvenilmesi gerekmektedir” diyor raporunda.
Bunun piyasa fiyatlı bir getiri eğrisinin sabitlenmesine yardımcı olacağını, piyasaların daha yüksek politika faizine dayalı sermaye tahsisine izin verilmesinin fonların en verimli şekilde kullanılmasını sağlayacağının altını çiziyor. Böylece aynı zamanda TL’nin destekleneceğini, geleneksel olarak Türkiye’de güçlü seyreden döviz kuru kanalıyla enflasyonun düşürülmesini kolaylaştıracağını belirtiyor.
Raporda, yüksek faiz oranların bankalar üzerindeki etkisinin şu ana kadar yönetilebilir göründüğü, bankaların, özellikle de özel bankaların, esas olarak varlık süresini azaltarak daha yüksek oranlara hazırlanmış göründüğü kaydediliyor.
Döviz müdahalesinin, ciddi piyasa işlev bozukluğu durumlarıyla sınırlı olması kaydıyla, sürdürülmesi gerektiği belirtilen raporda, rezerv birikimi arzu edilir olsa da, kısa vadede döviz alımlarının fırsatçı olması ve enflasyonu düşürme hedefleriyle tutarlı olması gerektiği belirtiliyor.
Finansal piyasalardaki serbestleşmenin dikkatle yapılması istenen raporda, mali düzenlemelerin karmaşıklığı göz önüne alındığında, mevcut gevşeme hızının, istenmeyen sonuçların olasılığını azaltmak için genel olarak uygun olduğu belirtildi. Bununla birlikte, para aktarımını iyileştiren ve borç verme faiz tavanlarının kaldırılması gibi önlemlerin, anında faydalı olacağı, KKM’nin gevşetilmesinin muhtemelen daha temkinli ilerlemesi ve reel politika faizinin nötr seviyeyi geçmesini beklemek gerekeceğinin altı çiziliyor.
Enflasyonla mücadele hedefleriyle tutarlı olması için 2024 bütçe açığının OVP tahmininin altında olması gerektiği belirtilen raporda, bunun için “Geriye dönük yerine ileriye dönük emeklilik ve ücret düzenlemeleri getirilmesi ve genel enerji sübvansiyonlarının hedefe yönelik yardımlarla değiştirilmesinin gerekeceği” belirtiliyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor