TBB, Yargıtay üyelerinin görevden el çektirilmesini isteyecek
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Can Atalay kararını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nun daha geçen yıl aynı konuda aldığı karardaki içtihata da aykırı davrandığı ortaya çıktı.
Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay’la ilgili AYM’nin verdiği hak ihlali kararını tanımayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi “kendi içtihatlarının” olduğuna vurgu yaparak AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla başlayan süreçte sular durulmuyor. Yargıtay Başkanlığı’nın eleştirilere yanıt vermek üzere 10 Kasım tarihinde yayımladığı açıklamanın ardından, Can Atalay’ın avukatları tarafından 14 Kasım’da yapılan açıklamada Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı hatırlatıldı.
Ahmet Şık 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan genel seçimde HDP’den TBMM’ye seçildiğinde Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarları hakkında 2016 yılında açılmış davada sanık olarak yargılanmaktaydı.
Şık seçimden kısa süre önce 25 Nisan 2018 tarihinde İstanbul’daki 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı, ardından bu karara karşı Yargıtay’da temyize gitti. Seçildiğinde cezası henüz kesinleşmemiş olan Ahmet Şık, Can Atalay’dan farklı olarak o sırada tutuklu değildi, o sayede kürsüden yemin ederek milletvekilliği görevine başladı.
Sonradan kapatılıp görev alanı itibarıyla 3’üncü Ceza Dairesi’ne dönüşen Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi, 12 Eylül 2019 tarihinde aldığı kararda, diğer sanıkların bir bölümüyle birlikte Şık hakkındaki mahkûmiyet kararını bozdu. Bunun üzerine dava dosyası İstanbul’daki 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri geldi. Ahmet Şık’ın avukatları, müvekkillerinin milletvekili seçildiği için Anayasa’nın 83’üncü maddesi çerçevesinde dokunulmazlık kazandığını belirterek, yargılamanın durdurulmasını talep etti. Mahkeme bu talebi reddetti.
İstanbul’daki mahkeme, Ahmet Şık dahil sanıkların büyük bölümü hakkında verdiği cezalarda direndi. Birinci derece mahkeme kararında ısrar edince, dosya bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu oy birliği ile Ahmet Şık’ın dokunulmazlığı olduğu gerekçesiyle yargılanamayacağına karar verdi.
Yargıtay’da 12 tane ceza dairesi var. Ceza Genel Kurulu, her daireden iki üyenin katılımıyla oluşuyor. Ahmet Şık ile ilgili kararın verildiği oturumda 19 üye vardı ve karar bu üyelerin hepsinin oyuyla, oy birliğiyle alındı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu AYM kararlarının kendileri için de bağlayıcı olduğunu belirterek kararda şöyle ifade edildi:
“‘Bilindiği üzere Anayasanın 148. maddesi uyarınca herkesin Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi bireysel başvuruları inceleyen Bölüm kararları da yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin emsal nitelikteki bu kararı karşısında mevcut içtihatların yeniden gözden geçirilmesi gerekmiştir’ şeklinde açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve içtihadi anlamda yol gösterici niteliği tartışmasızdır.”
Yargıtay Ceza Gene Kurulu’nun Ahmet Şık’la ilgili kararını Sedat Ergin de köşesine taşıdı. Sedat Ergin “Burada ilginç olan nokta, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu değerlendirmesinde geniş bir şekilde Anayasa Mahkemesi’nin benzer milletvekili dokunulmazlığı başvuruları karşısında geliştirdiği içtihadı esas almasıdır. Örneğin, kararda 11’inci sayfasında konu değerlendirilirken önce AYM’nin HDP milletvekili Leyla Güven hakkındaki 2018/26689 başvuru numaralı kararından tespitlere yer veriliyor. Keza, daha sonraki sayfalarda AYM’nin CHP milletvekili Enis Berberoğlu ve HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkındaki dokunulmazlık kararlarına atıf yapılıyor” diye yazdı.
Son olayda tek ilginç ve kriz çıkarıcı nokta, 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi kararını ve aslında kendisi açısından da bağlayıcı olan Ceza Daireleri Genel Kurulu içtihadını uygulamayı reddetmesi değil.
3. Ceza Dairesinin kararı krize yol açınca Yargıtay Başkanlığı adına yapılan basın açıklamasında da Anayasa Mahkemesi suçlandı. Yargıtay Başkanı tarafından yayınlanan açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay’ın yerleşik içtihadını ve uygulamasını bozduğu öne sürüldü. Oysa AYM’nin son Can Atalay kararıyla Yargıtay içtihadı, anılan Ceza Genel Kurulu kararı sayesinde artık uyumluydu.
Yargıtay’ın içinde böyle iki tane ‘Genel Kurul’ var. Ceza Daireleri Genel Kurulu ve Hukuk Daireleri Genel Kurulu. Bu iki genel kurulun başkanları ise ‘Yargıtay Başkanvekili’ görevini de sürdürüyor. Ceza Daireleri Genel Kurulu Başkanı ise ‘Yargıtay 1. Başkanvekili’ kabul ediliyor.