09-12-2023
İsmet Berkan

Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’e verdiği güçlü destekle ilgili iki istihbarat

Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’e verdiği güçlü destekle ilgili iki istihbarat

Türkiye 2018 Mayısından 2023 Haziranına kadar beş yıl boyunca tarif edilmesi çok zor bir akıldışı ekonomi yönetiminden geçti.

Bu dönem boyunca bugün hatırlaması da anlatması da insana acı veren çok feci uygulamalara tanık olduk.

O uygulamaların sonunda da Türk ekonomisi inanılmaz büyük hasar aldı, gelir dağılımı feci şekilde bozuldu, enflasyonun neden olduğu hayat pahalılığı vahim seviyelere ulaştı.

Ekonomi yönetimine hakim olan bir dizi akıl dışı uygulamanın en vahim sonuçlarından biri ülkede bütün piyasaların birden normal olmaktan çıkmasıydı.

Bütün bu uygulamaların ardında önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirdiği damadı Berat Albayrak ve onun etrafındaki ekip vardı. Albayrak ve ekibine sonsuz kredi açmış gibiydi Erdoğan, onların her yaptığını kamuoyu önünde de savunuyor ve destekliyordu.

2020 sonunda Albayrak’a güvenini kaybedince bir süre için Naci Ağbal-Lütfi Elvan ikilisiyle akılcı politikalara dönmek istedi ama üç ay sonra vaz geçti, önce Merkez Bankası’na Berat Albayrak ekibinden Şahap Kavcıoğlu’nu getirdi, bir süre sonra Hazine ve Maliye Bakanlığına da yine Berat Albayrak ekibinden Nurettin Nebati’yi atadı.

Esas bozulma da onların atanmasıyla başladı. 2021 sonunda enflasyon patladı, bugün dahi yüksek olmaya devam ediyor.

Enflasyon bu akıl dışı politikaların en fazla dışa vuran sonucuydu ama bu akıl ve piyasa dışılıklar sadece enflasyon yaratmıyordu. Zincirleme etkiyle ekonominin tamamı (konut fiyatından otomobil fiyatına, dolar ve TL fiyatından domates ve soğanınkine, Hazine bonosu faizinden kredi faizine kadar) akıl ve normal dışına çıktı.

28 Mayıs 2023’teki seçimden galip çıkan Tayyip Erdoğan bu akıl dışı dönemi sona erdirmeye karar verdi ve bir zamanlar çok ağır dille eleştirdiği eski Hazine Bakanlarından Mehmet Şimşek’i göreve getirdi. Şimşek’ten beklenen ekonomiyi yeniden ‘normal’e getirmesi ve elbette enflasyonu düşürmesiydi.

Haziran 2023’te göreve başlayan Mehmet Şimşek için hep bir güvensizlik rüzgarı esti; onun ve Merkez Bankası’nın başına gelen Gaye Erkan her adım attıklarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteğine gerçekten sahip olup olmadıkları, Erdoğan’ın onların bu ‘normal’ uygulamalarına ne kadar tahammül edeceği, Cumhurbaşkanı’nın ne zaman eski akıl dışı politikalara geri dönmek isteyeceği konusu hep gündemde tutuldu, hep bir güvensizlik unsuru oldu.

Şimşek-Erkan ikilisi Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından tabu konu olduğu varsayılan Merkez Bankası politika faizini yüzde 8,5’le devraldı, bugün o faiz yüzde 40. Daha da yükselmesi söz konusu. Ama buna rağmen güvensizlik devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomi konusunda sık konuşmuyor ama konuştuğu zaman da hep Mehmet Şimşek politikalarına destek verir yönde konuşuyor. Ama bu demeçler de güvensizliği sona erdirmiş değil. Sürekli yeni söylenti çıkıyor.

Örneğin son olarak büyüme hızının yavaşlamasından hareketle Erdoğan’ın Şimşek politikalarını sona erdirebileceği konuşmaları yapılmaya başlandı.

Son günlerde Ankara kaynaklı iki söylenti Erdoğan’ın Şimşek’e kamuoyu önünde verdiği açık destekten çok daha kuvvetlisini kapalı kapılar ardında verdiğine işaret ediyor.

Dilden dile dolaşan söylentilerden birincisi biraz daha eski tarihli. Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir bütçe toplantısında bazı bakanlıklar (ki bunların içinde İçişleri Bakanlığı da var) kendileri için öngörülenden daha fazla ödenek istemiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu taleplere sert çıkmış, ‘Mehmet Beyin onaylamadığı hiçbir para talebini onaylamayacağını’ söylemiş. Bu, tabii bakanlara verilmiş kuvvetli bir mesaj.

Ama bundan da sert bir mesaj birkaç hafta önce Ak Parti’nin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısında verilmiş. Bazı üyeler daha fazla ödenek verilmesini ve bazı alanlara daha fazla para harcanmasını isteyince Tayyip Erdoğan devreye girmiş, Mehmet Şimşek’in bütçe açığını kontrol altına alma çabasını anlatıp onu övmüş.

Söylentiye göre Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra söz alan Mehmet Şimşek de herkesin önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok kuvvetli ifadelerle teşekkür etmiş, ‘Güveninize layık olmaya çalışacağım’ demiş.

Selim Yalçıner de göçüp gitmiş aramızdan

Selim Yalçıner de göçüp gitmiş aramızdan

Bana da inanılmaz geliyor, 44 yıl önce Cağaloğlu’nda Cumhuriyet gazetesinin binasında spor servisinde çalışmaya başladığımda o dev gibi salonun önemli bölümü ‘istihbarat servisi’ydi.

‘İstihbarat’ yani İstanbul’daki polis adliyeden sokak olaylarına kadar her türlü haberin peşinde koşan muhabirler. Servisin iki şefi vardı: İhsan Abi ve Selahattin Abi. Tecrübeli, usta gazeteciler.

Servis çok daha gençlerden oluşuyordu. Bir köşede Cumhuriyet’te çalıştığı dönemde neredeyse hiç kravatsız görmediğim pala devrimci bıyıklı bir ‘ciddi’ adam daktilosunun tuşlarına da hayli sert basarak sürekli bir şey yazıyor olurdu. Hemen yanında bir başka genç adam sadece Birinci sigarası içer, sık sık muziplik yapardı.

Pala devrimci bıyıklı adam Selim Yalçıner’di. Yanındaki masada oturan muzip adam ise Deniz Som. İkisi de birinci sınıf gazeteciydi. Müthiş haberlerle çıkar gelirlerdi sürekli.

Yaşça onlardan küçüktüm ama bu arkadaş olmamıza, aynı rakı sofrasını paylaşmamıza engel değildi. Selim ve Deniz’in sayesinde.

Selim Yalçıner 12 Mart döneminin meşhur Deniz Harp Okulu davasında hapis yatmıştı, deniz subayı olacakken gazeteci olmuştu. Deniz Som ise ‘Ben askerliğimi denizci olarak yaptım’ diyor, ‘Donanmada senden daha uzun kaldım’ diye dalga geçiyordu. Şakacı bir insan olan Selim donanmayla ilgili şakalara pek gelemezdi, bu onun yumuşak karnıydı.

Sonra araya hayat girdi, birbirimizin izini kaybettik. Deniz Som İstanbul’daydı, onunla arada buluşurdum. Önce onu kaybettik genç yaşında.

Yıllar sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le Viyana’ya gittiğimizde Selim Yalçıner otelde karşıma çıkıverdi. Avusturya’ya göç etmişti, ticaret yapıyordu ve hayli başarılıydı. Gece beni ısrarla dışarı çıkardı, iyi ki de yaptı.

Yazmaya çizmeye devam ediyordu. Roman yazmıştı. Türkiye’de bazı dergilere yazılarını gönderiyordu. Dünyaya soldan bakmaya devam ediyordu; yurt dışında yaşamak ufkunu çok daha genişletmişti.

Arada haberleşirdik, sonra yavaş yavaş bağımız kopmaya başladı. Ölüm haberini birkaç gün önce Ramize Erer’in bir Instagram paylaşımında gördüm. Sonra da Ergin Yıldızoğlu’nun Cumhuriyet’teki yazısında. Bu sabah da sevgili Şükran Abla (Somer) yazmış Selim’i.

İyi bir insan aramızdan ayrıldı. Toprağı bol olsun.

Bir kurye öldü, kim vurduya gitti

Bir kurye öldü, kim vurduya gitti

Bundan 10 gün önce, 30 Kasım günü İstanbul’da sahil yolunda Avrasya Tüneli’nin Zeytinburnu istikametine çıkışında bir otomobil geldi, yolun kenarında yavaş giden bir motosiklete çarptı. Motosikleti kurye olarak geçimini temin etmeye çalışan bir adam, Yunus Emre Göçer kullanıyordu. Çarpmanın şiddetiyle yola uçtu, ağır yaralanmıştı.

Hemen ambulans geldi, Yunus Emre Göçer’i yakındaki Samatya hastanesine götürdü. Kazayı yapan aracın sürücüsü Somali asıllı Mohamed Hassan Sheikh Mohamud karakola götürüldü. İfadesi alındı Somalili sürücünün ve Somali Cumhurbaşkanı Hassan Sheikh Mohamud’un oğlu olduğu anlaşıldı. O sırada kurye Göçer yoğun bakımda yaşam savaşı veriyordu.

Savcı da ifadesini aldı Somalili genç adamın ve herhangi bir adli tedbir almadan onu serbest bıraktı. Mohamed Hassan Sheikh Mohamud kazadan iki gün sonra Türkiye’yi terk etti. Çarptığı kurye Yunus Emre Göçer ise 6 Aralıkta öldü.

Şimdi savcılık çoktan kalkıp ülkesine gitmiş olan Somalili için ‘Yurt dışına çıkış yasağı’ koymuş durumda. Oysa iş işten çoktan geçti.

Maalesef bir Türk vatandaşı bir nevi kim vurduya gitti.