Adaylık başvurusu yapan Mansur Yavaş’tan İYİ Parti mesajı
Sırbistan'da pazar günü hem yerel hem de genel seçimler yapıldı. Cumhurbaşkanı Vucic'in koalisyonu parlamentoda muhalefete fark atarken her iki ittifak Belgrad için kıyasıya mücadele verdi. Muhalefet Belgrad seçimlerinde hile olduğunu savunuyor.
Sırbistan’da kayıtlı 6 milyon 500 bin 165 seçmen pazar günü erken genel ve yerel seçimler için sandığa gitti. Ön sonuçlarda ülkenin mevcut Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in desteklediği ve 2012’den bu yana iktidarda olan milliyetçi Sırp İlerleme Partisi (SNS) sandıktan galip çıktı. Başkent Belgrad’daki parti genel merkezinden pazar gecesi halka seslenen Vucic “mutlak zafer” olarak nitelendirdiği seçim sonuçlarından “son derece mutlu olduğunu” söyledi.
Vucic ve müttefikleri “Aleksandar Vucic-Sırbistan durmamalı” koalisyonu altında toplanırken muhalif gruplar “Sırbistan Şiddete Karşı” adı altında birleşmişti. Aleksandar Vucic-Sırbistan durmamalı koalisyonu (yüzde 47) ana muhalefetin iki katı (yüzde 23) kadar oy aldı. Hem resmi sonuçlar hem de bağımsız Sırp izleme grubu IPSOS ve Özgür Seçim Merkezi tarafından yapılan çıkış anketinin sonuçları SNS ile müttefiklerinin parlamentoda çoğunluğu elde ettiğine işaret etti. Sırbistan parlamentosu 250 sandalyeden oluşuyor. SNS öncülüğündeki ittifak ise en az 127 milletvekili çıkardı.
Muhalefet mayıs ayında art arda gerçekleşen silahlı saldırılar nedeniyle hükümete karşı oluşan öfkeden faydalanmayı amaçlıyordu. Saldırıların ardından halk ülkede silah ruhsatı kurallarının gevşekliğini eleştirmişti. Bunun üzerine Sırp hükümeti belli bir tarihe kadar halkın elindeki kayıtsız tüm silahları hükümete teslim etmesini istemişti. Çağrıya uymamanın cezası olacağı da vurgulanmıştı. Bunun üzerine roketatar dahil pek çok silah teslim edilmişti. Halk yine de yaz boyu şiddet karşıtı büyük protestolar düzenlemişti. Sandık çıkışları muhalefetin halkın öfkesini oya çeviremediğini gösteriyor.
Öte yandan iktidar ittifakı ile muhalefet iktidarı Belgrad için kıyasıya mücadele verdi. Vucic’in ittifakının yüzde 38’lik oy çıkardığı kentte muhalefet yüzde 35 aldı. Ne var ki muhalefet seçime hile karıştırıldığını savunuyor. Muhalefete eğilimli demokrasi yanlısı Araştırma, Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Merkezi komşu Kosova ve Bosna’dan Belgrad’a milliyetçi pek çok Sırp’ın oy vermek için getirildiğini bildirdi. Sırbistan Şiddete Karşı ittifakına göre Belgrad’da yaşamayan 40 bin kişiye oy pusulası verilmiş.
Vucic her ne kadar Belgrad’da zafer elde ettiklerini söylese de muhalefet lideri Marinika Tepic “Sırbistan’ın vatandaşlarının iradesini savunmak için demokratik araçların tümünü kullanacağız” diyerek Belgrad’da çıkan sonuçlara itiraz edeceklerinin sözünü verdi. Başkentin kontrolünün kime geçeceği ülke için çok büyük önem taşıyor, çünkü 1996’daki çekişmeli seçimde muhalefetin dönemin Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç’e karşı kazandığı kent zaferi 2000 yılında iktidarın düşmesine yardımcı olmuştu.
Sırbistan yalnızca yedi milyon nüfusa sahip olmasına rağmen hem ABD hem de Avrupa Birliği’nin dikkatini çekiyor. Zira bölge 90’larda çok şiddetli savaşlara şahit oldu. Srebrenitsa katliamında binlerce Boşnak erkek Sırp askerlerce öldürüldü. Katliama kurban giden pek çok Boşnak’ın ailesi hâlâ yakınlarının kemiklerine ulaşmaya çalışıyor.
Katliamdan yalnızca birkaç yıl sonra bu sefer Sırbistan ve Kosova arasında savaş patlak verdi. Günümüzdeyse Sırbistan ve Kosova arasında özellikle de Kosova’nın Sırp nüfusun ağırlıklı olduğu kuzey bölgesinde zaman zaman tansiyon yükseliyor. Sırbistan Kosova’yı devlet olarak kabul etmiyor, Vucic Sırbistan’ın en azından yakın zamanda böyle bir planı olmadığını söylüyor. ABD ve AB’yi en çok endişelendiren ise Kosova ve Sırbistan arasındaki gerginliğin savaşa dönüşmesi. Bu iki ülke arasında fitil ateşlenirse yangının tüm bölgeye yayılmasından korkuluyor.
Yine de seçim sonuçları Vucic’e Kosova ile barış anlaşması yapma konusunda daha rahat hareket alanı sağlayabilir. Zira savaş suçlusu olarak hüküm giymiş eski Sırbistan Başbakan Yardımcısı Vojislav Seselj’in aşırı sağ Sırp Radikal Partisi mecliste sandalye çıkaramadı.
12 Mayıs 2009 tarihinde Türkiye’nin dönemin Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Sırp mevkidaşı Dragan Sutanovac Ankara’da savunma işbirliği anlaşması imzalamış, Gönül “Ortak sınırımız olmasa da Sırbistan’ı komşumuz olarak görüyoruz. Türkiye tüm Balkan ülkeleri içinde en çok Sırbistan ile ilişkilerini geliştirmek istiyor” demişti. 26 Ekim 2009 ‘da da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Sırbistan’ı ziyaret etmiş, 1986’dan beri bu ülkeye giden ilk Türk cumhurbaşkanı olmuştu.
2013 yılına gelindiğinde ilişkiler biraz gerildi. Zira o dönemler başbakan olan Tayyip Erdoğan Kosova’ya ziyareti sırasında “Unutmayın ki Kosova Türkiye’dir, Türkiye de Kosova” demiş, Kosova’yı ne zaman ziyaret etse kendini evinde gibi hissettiğinden bahsetmişti. Sırp Dışişleri Bakanlığı ise Erdoğan’ın sözlerinin “dostça algılanamayacağını” belirterek Erdoğan’ın açıklama yaptığı Prizren şehrinin bu tarz konuşmalar için “muhtemelen en uygunsuz yer” olduğunu söylemişti. Zira Prizren’de Sırbistan’ın Ortaçağ’daki efsane krallarından Stefan Duşan’ın mezarı var.
Bu bağlamda Türkiye’nin Belgrad’daki büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmış, açıklama yapması istenmişti. Aynı gün Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliv Sırbistan’ın Türkiye ve Bosna’nın dahil olduğu üçlü görüşmelerden çekildiğini açıklamış, Türkiye’den “skandal sözler” için özür dilemesini istemişti. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise TRT’ye verdiği demeçte Erdoğan’ın sözlerinin yanlış anlaşıldığını söylemiş, “Tüm konuşmadan cımbızla çekilen ifadeler bizi istemediğimiz noktalara getirdi. Sırbistan ile iyi ilişkiler kurmayı hedefliyoruz. Türkiye tüm Balkan ülkelerine eşit mesafede yaklaşıyor” demişti.
İki ülke arasında muhtemelen en büyük sorun buydu. Sonrasında ilişkiler düzeldi ve işbirlikleri hız kazandı. Belgrad-İstanbul arasında uçuşlar arttı, Sırp pazarına Türk şirketler girdi. Türkiye’de 2016 darbe girişiminin olduğu gece Sırbistan Türkiye’deki demokratik yollarla seçilmiş Türk hükümetine desteğini vurgulamış, dönemin Sırp Dışişleri Bakanı Ivica Dacic darbeden aylar sonra Ankara’ya gelerek dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüşmüş, ikili ilişkilerin bölge için çok kritik olduğunu söylemişti. İki ülkenin bir benzerliği de hem Ankara’nın hem de Belgrad’ın Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara uymayı reddetmesi.