Hilafet çağrılarına karşı İstanbul Barosu hukuki işlem istiyor
İsrail'in Gazze'de öldürdüğü insan sayısı 20 bini aştı. Uzmanlar, aktivistler ve gönüllüler ise tüm bu saldırı yağmurunun altında geleceğe ışık tutmak için çok zor bir işi göğüslüyor: Ölüleri saymak.
İsrail’in saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de yaşanan insanlık dramı devam ediyor. Tel Aviv güçlerinin saldırılarıyla öldürülen Filistinlilerin sayısı, 20 bini geçmiş durumda. İsrail’in kuruluşunun üzerinden geçen 75 yıl içerisinde yaşanan çatışmalar arasında benzeri görülmemiş en büyük şiddet sarmalı yaşanıyor. Ölü sayımı artık Gazze’nin gerçeği, rutini haline gelmiş durumda. Gazze’nin güneyinde yer alan Nasır Hastanesi’nde çalışan sağlık personelleri, İsrail saldırısıyla ölen insanları artık çok “rutin” bir şekilde sayıyor. Ölü hakkında buldukları en basit şeyleri kaydediyor ve bir sonrakine geçiyorlar: “İsim, kimlik numarası, yaş, cinsiyet…”
Sadece kimliği tespit edilebilenler ya da akrabaları tarafından alınan kişiler defnedilebiliyor ve Gazze Sağlık Bakanlığı’nın savaştaki ölü sayısına dahil ediliyor. Dolayısıyla ölü sayısının verilen rakamların çok daha üstünde olduğu ifade ediliyor. Çünkü öldürülen çok sayıda Filistinlinin naaşı da beden bütünlüğü bozulmuş ve kimlik tespiti yapılamayacak durumda. Gazze’de yeni bir ateşkes için uluslararası çağrıların yapıldığı Perşembe günü rakamlar 20 bin kişi civarındaydı. Bakanlık, enkaz altında da binlerce ölü olduğunu söylüyor. Ölenlerin yaklaşık yüzde 70’inin kadın ve çocuk olduğu belirtiliyor.
Ancak Gazze’deki hastanelerin çoğunun kapalı olması, yüzlerce doktor ve diğer sağlık çalışanının öldürülmesi, yakıt ve elektrik yokluğu nedeniyle iletişimin yer yer kesilmesi nedeniyle ölü sayılarını da derlemek giderek zorlaşıyor. Nasır Hastanesi’ndeki morg çalışanları, Gazze’deki doktorlar ve sağlık görevlilerinin yanı sıra dünyanın dört bir yanındaki akademisyenler, aktivistler ve gönüllülerin de dahil olduğu uluslararası bir çabanın parçası olarak, ölü sayısının savaşın giderek kötüleşen koşullarının bir zayiatı haline gelmemesini sağlamaya çalışıyorlar.
Bunun için çalışan insanlar da (bazıları gönüllü) artık kendileri ve aileleri için yeterli miktarda yiyecek ve içecek bulmakta sıkıntı çekse de yine de kayıtların tutulması için öldürülen Filistinlileri saymaya devam ediyorlar. Bu iş hem İsrail vahşetinin belgelenmesi için önemli hem de tarihi bir sorumluluğu var. Ancak tek neden bu da değil. Dünyanın başka bölgelerinden gelen akademisyenler, aktivistler ve sağlık görevlileri dışında bu işi çoğunlukla yapanlar arasında tabii ki Filistinliler de var. Filistinlilerin bir çoğu da bu işi yüklendikleri sorumlulukların dışında akrabalarını, sevdikleri insanları bulmak için yapıyorlar, en azından bir mezarları olsun istemiyle, saymaya devam ediyorlar.
Bunlardan biri de İngiltere merkezli haber ajansı Reuters’a konuşan morg çalışanı Hamad Hasan El Najjar. Najjar, yaptığı işin psikolojik ağırlığının çok büyük olduğunu ifade ederek, en kötüsünün de bir akrabası ya da arkadaşının cansız bedeniyle karşılaşmak olduğunu söylüyor. Ölülerden biri hakkında el yazması bilgiler içeren beyaz bir kağıt parçasını gösteren Najjar, morg müdürü Saeed Al-Shorbaji’nin ve birkaç aile üyesinin cesedinin, İsrail hava saldırısında öldürülmelerinin ardından Aralık ayı başında burada bulunduğunu ifade etti. Arkadaşı ve meslektaşını bir ceset sayımı sırasında tespit eden Najjar yaptığı işin tüm ağırlığı yüz çizgilerine dolarak, “Shorbaji bu morgun direğiydi” dedi.
En zorunun ise çocuk cesetleri olduğunu ifade eden Najjar özellikle beden bütünlüğü bozulmuş çocukların cenazelerinin tespiti ve kaydı sonrasında insanın kendisini toplamasının çok güç olduğuna vurgu yapıyor.
Psikolojik dengenizi toparlamanız, bu şokun etkilerinden kurtulmanız saatler alıyor
Najjar ve onunla birlikte çalışanlar tarafından kaydedilen veriler, sağlık bakanlığı tarafından Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi’nde kurulan bir bilgi merkezinde toplanıyor. Bakanlık sözcüsü 50 yaşındaki doktor Eşref El-Kudra, basın toplantılarında rakamları okuyor ya da çatışmalar nedeniyle iletişimin kesildiği zamanlarda da tutulan çeteleyi sosyal medyada paylaşıyor. Bakanlık, İsrail saldırısı nedeniyle Gazze’de iletişim hizmetlerinin ve diğer altyapının çökmesi nedeniyle Aralık ayı başından bu yana Gazze’nin kuzeyindeki hastanelerin morglarından düzenli rapor alamadığını da vurguluyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre Çarşamba günü itibariyle Gazze’deki 36 hastaneden sadece altısı yaralı kabul ediyordu ve bunların hepsi de güneydeydi. DSÖ, Gazze’deki sağlık bakanlığının sağladığı verilerin “eksik” olabileceği görüşünde. Bunun nedeni ise çok anlaşılabilir; elde edilen veriler sadece hastane morglarındaki cansız bedenler üzerinden tutulmakta. Haliyle hastanelere hiç götürülmeyen ya da cesetlerine ulaşılamayan binlerce kişinin daha olduğuna inanılıyor. DSÖ ve diğer uzmanlara göre eldeki verilerin “eksik” kısmının boyutunun belirlenmesi “şimdilik” mümkün değil.
ABD Başkanı Joe Biden 25 Ekim’de yaptığı açıklamada Filistin tarafından sağlanan can kaybı verilerine “güvenmediğini” söylemişti. Bakanlığın verilerinin sadece sayılardan oluştuğunu, ölüm nedenleri hakkında hiçbir fikir vermediğini ifade eden Biden, siviller ile savaşçılar arasında ayrım yapılmadığı eleştirisinde bulunmuştu.
Biden’ın açıklamasından bir gün sonra Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, 26 Ekim’e kadar çatışmalarda ölen 7 bin 028 kişinin kimlik, isim, yaş ve cinsiyet bilgilerini içeren 212 sayfalık bir rapor yayınladı. Biden’a cevap niteliğini taşıyan bu belge kadar ayrıntılı bir rapor o günden sonra kamuoyuyla paylaşılmadı. Bu nedenle de Reuters’a göre, araştırmacıların son rakamları teyit etmesi zorlaştı.
Filistinli Sağlık otoriteleriyle oldukça uzun bir işbirliği olan Birleşmiş Milletler (BM) verilerin doğruluğuna kefil. DSÖ de Gazze’deki önceki çatışmalara kıyasla rakamların daha fazla sivilin öldürüldüğünü gösterdiğini ve bunların arasında kadın ve çocukların oranının çok yüksek olduğunu belirtiyor.
İşgal altındaki Batı Şeria’da Filistin Sağlık Bakanlığı çalışanları da Gazze’deki hastanelerle iletişimlerini kaybettiklerini söylüyor. İşgal edilen Gazze’deki hastanelerin çalışanlarından ise haber yok. İsrail askerleri tarafından gözaltına alınan yüzlerce sağlık çalışanının akıbeti bilinmiyor. İsrail Savunma Güçleri (IDF) ise sözkonusu tutuklamalar için sorulan sorulara “Hastanelerin Hamas üssü” olduğu cevabını veriyor ancak kaç sağlık görevlisinin gözaltında olduğunu açıklamıyor.
Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan’daki akademisyenler, aktivistler ve gönüllüler Gazze Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan verileri analiz ederek öldürülenlerin ayrıntılarını doğrulamaya ve sivil kayıpların sayısını belirlemeye çalışıyor. Bu çalışmaların büyük bir kısmı isim, kimlik kartı numarası ve diğer ayrıntıları içeren 26 Ekim tarihli listeye dayanıyor. Diğer bazı araştırmacılar ise sosyal medyayı “eşeleyerek” orada paylaşılan bazı bilgileri gelecek analizler için saklıyor. Columbia Üniversitesi Mailman Halk Sağlığı Okulu’nda Nüfus ve Aile Sağlığı Emeritus Profesörü olan Leslie Roberts, “Gazze’deki ölümlerin sayımında normalden ve dünyanın gördüğü diğer büyük krizlerde yer alandan çok daha fazla göz var” dedi. Roberts 1990’ların başından bu yana yaşanan birçok savaşta 50’den fazla ölüm araştırmasında yer alan bir araştırmacı.
Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu’nda doktora öğrencisi olan Zeina Jamaluddine, geçen ay Lancet tıp dergisinde Sağlık Bakanlığı’nın Biden’a cevaben yayınladığı 26 Ekim tarihli listesine dayanan bir analiz kaleme aldı. Filistinli sağlık yetkililerinin veri toplama sistemlerinin birçok savaşta test edildiğini ve Birleşmiş Milletler destekli çalışmalarla revize edildiğini yazan Jamaluddine, “Hiçbir veri yüzde 100 mükemmel değildir. Ancak Filistin’den sağlanan veriler, güvenilirdir” dedi.
Uzmanlar, çatışmalar sona erdikten sonra toplam ölümleri hesaplamak için bazı araçlara sahip olsalar da, bunu yapmanın zorlukları olduğunu ve ölümler mümkün olduğunca gerçek zamanlı olarak kaydedilmediği sürece savaş sonrası nihai sayının eksik kalabileceğini belirtiyor: “Listedeki her isim bir insanı, bir hayatı, bir hikayeyi temsil ediyor. Her biri hatırlanmayı hak ediyor.”
Savaşın ilk altı haftasında Gazze’nin kuzeyindeki iki hastanede gönüllü olarak çalışan Filistinli cerrah Dr. Ghassan Ebu Sitta, bazı insanların açık yaraların tedavi edilememesi nedeniyle öldüğünü söyledi. On yıldan uzun bir süredir Suriye iç savaşında yaralıları tedavi eden sağlık görevlileri ile birlikte çalışan ve New York’taki Mount Sinai’deki Icahn Tıp Fakültesi’nde Doçent olan çocuk doktoru Dr. Annie Sparrow, “Ölü sayısı, insanların çektiği acının zayıf bir göstergesidir” dedi.
Ancak Teksas’taki Rice Üniversitesi’nde Modern Arap Tarihi doçenti olan Abdülrezzak Takriti, verilerin kaybolmasına dair korkunun Filistin kültüründe derinlere uzandığını söyledi. Takriti, önde gelen Filistinli şair Mahmud Derviş’in bir şiirinden alıntı yaptı: “Hiç var olmamış gibi unutulacaksın.”
Takriti, “Bugünün, geleceğin ve geçmişin iyiliği için rakamların doğru bir şekilde yorumlanmasına ihtiyacımız var” dedi.