1960 Kuşağı şairlerinden Süreyya Berfe'ye göre şiir olacak malzemeyi önce yürek görürdü. Ancak "Yeryüzünde şiirden başka yalnız var mıdır acaba?” diye de soruyordu. "Tanıyamıyorum bu çağı" diyen Berfe 80 yaşında hayatını kaybetti.
“Ölümüm duy çığlığımı/ Duyur kendini bana. /Tanıyamıyorum bu çağı./ Belli, erken gideceğim”
Bu satırlarla yaşadığı çağı artık tanıyamadığını söylüyordu şair Süreyya Berfe. Ona göre şiir olacak malzemeyi önce yürek görürdü. Yalın cümleleri ve kendine has üslubuyla Türk şiirinin önde gelen isimlerindendi. Bir yandan da “Şiir bütün dünyada üvey evlattır. Şiir okumak zor geliyor insanlara” diyerek şiire ilgisizlikten yakınıyordu. Dün haberi geldi. Süreyya Berfe, 80 yaşında bu dünyadan göçüp gitti.
Hikâyesi, Hikmet Süreyya Kanıpak adıyla, Nermin Hanım ile Fransızca öğretmeni Metin Kanıpak’ın oğlu olarak 1943’te İzmir’de dünyaya gelmesiyle başladı. Baba tarafından Atatürk ile de akrabalığı vardı.
1960 yılında Çanakkale Lisesi’ni bitirdikten sonra iki yıl hukuk fakültesinde, dört yıl İstanbul Üniversitesi’nde felsefe bölümünde okudu. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak yaptı. Dönüşünde Arkın Yayınevi’nde çalıştı ve ‘Meydan Larousse’, ‘Cumhuriyet Ansiklopedisi’, ‘Yirminci Yüzyıl Tarihi’ gibi ansiklopedik yayınların hazırlanmasına katkıda bulundu. Bu dönemde reklam yazarlığı da yaptı.
Berfe ilk şiirini yayınladığında takvimler 1962 yılını gösteriyordu. Şiirlerini Süreyya Kanıpak imzasıyla 1965’e kadar Düzlem, Zeren, Yelken, Şiir Sanatı, Türk Dili, Somut gibi dergilerde, daha sonraki şiir ve yazılarını Papirüs, Yeni Dergi, Yazı, Forum, Oluşum, Soyut dergilerinde yayınladı.
Şiir serüveninin ilk döneminde soyut ve imgeci şiir anlayışını benimseyen Berfe, 1960’lı yılların sonunda toplumcu gerçekçi bir çizgi yakaladı. ‘Halkın Dostları” dergisi çevresindeki toplumcu şairlere katılan ve o kuşağın neferlerinden biri olan Berfe, umut, yarına inanç, direnme ve isyan temalarında şiirler yazdı.
1960 Kuşağı olarak anılan İsmet Özel, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz gibi isimler arasında kendine yer buldu. Tanınmasına vesile olan şiiri ise 1966’da yayınladığı ‘Kasaba’ şiiri oldu. Ataol Behramoğlu, İsmet Özel ve Özkan Mert’le birlikte Ant dergisinde ‘Devrimci Şairler Savaş Açıyor’ manifestosunu yayımladı. Özellikle 1966 yılından itibaren şiirlerinde, halka daha yakın, yeni bir şiir dili kurmanın yollarını aradı. ”Gün Ola’ kitabı, bu arayışın ilk örneği oldu. Anadolu’yu, halkın diliyle olduğu gibi anlattı bu kitaptaki şiirlerinde. Zaten sonra da hayatı boyunca insana dair gerçek temaları, olabilecek en yalın ve samimi bir şekilde anlattı.
Alametifarikası da buydu zaten. Yazar ve eleştirmen Doğan Hızlan da Berfe’nin şiirlerinin özgünlüğünü şu sözlerle anlatıyordu: “Her şiir kitabı hem bağımsızdır hem de bir bütünün parçası. Kalabalığın şiiri değildir onunki, köşesine çekilmiş ama oradan dünya halini tarassut eden bir çekiliş.”
Şiirleri 18 dile çevrilen Berfe ‘Kasaba’ şiiriyle 1966 Türkiye Milli Talebe Federasyonu Kültür Yarışması’nda birincilik, ‘Şiir Çalışmaları’ ile 1992 Cemal Süreya, ‘Nâbiga’ ile 2002 Behçet Necatigil, ‘Seni Seviyorum’ ile 2002 Orhon Murat Arıburnu, ‘Çıkrık’ ile 2009 Ceyhun Atuf Kansu, ‘Seferis ile Üvez’ ile 2011 Melih Cevdet Anday, 2019 PEN Türkiye Şiir Ödülü ve son olarak ‘Yavaş Yavaş Bilemiyorum’ ile 2023 Attilâ İlhan ve Yunus Nadi şiir ödüllerini aldı.
2019 yılında 21 Mart Dünya Şiir Günü bildirisine de imza attı. Bildiride “Yeryüzünde şiirden başka yalnız var mıdır acaba?” diye sorarak şiirin yalnızlığına bir kere daha vurgu yaptı.
“Öldükten sonra herkes okunur, mesele yaşarken yerini bulmak. Ben ölünce gelen kıymeti ne yapayım” demişti OT dergisinden Gülşah Elikbanık’a verdiği röportajda. 80 yaşında hayatını kaybeden Süreyya Berfe yaşarken yerini buldu, ne mutlu ki öldükten sonra da okunmaya devam edecek.
Berfe’nin son yıllarını Urla’da bir bakımevinde geçirdiği, son zamanlarda sağlık sorunları olduğu açıklandı. Şairin cenazesi bugün Urla Zeytinalanı Camii’ndeki ikindi namazını müteakip Zeytinalanı Mezarlığı’na defnedilecek.