Futbol Federasyonu, Riva'daki tesislerini ve VAR odasını ilk kez gazetecilere açtı. 10Haber adına Ertuğrul Özkök oradaydı. Bütün VAR konuşmalarının yayınlanması ve futbol hakem yönetimi sisteminin baştan sona değişmesi gündemde.
Son olarak Ankaragücü sahasında yumruklaşmayla en dibe vuran hakem tartışmasından sonra Futbol Federasyonu dün sürpriz bir adım attı.
Bugüne kadar kapalı kapılar ardında duran Türkiye Futbol Federasyonunun kapıları ilk defa bir grup gazeteciye açtı.
Federasyon bir grup gazeteyi Riva’daki tesislerine davet etti.
Aralarında spor gazetecisi olmayan tek kişi bendim.
Ve bu davet sırasında Federasyon herkesi şaşırtan bir şey yaptı.
Futbolun kozmik odası olan “VAR”ın kapıları açıldı.
Ve sonunda bütün futbol kulüplerine hiç beklenmeyen bir teklifte bulundu.
Federasyon Başkanı Mehmet Büyükekşi de toplantıya katıldı.
Bilgilendirmeyi Başkan vekili, İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Eröğüt yaptı.
Eröğüt Türkiye Futbol Federasyonunun spor yönetimi konusunda doktora yapmış ilk yönetim kurulu üyesi.
UEFA ve FİFA ile ilişkileri o yürütüyor.
Bu arada TFF Basın Müşaviri Armağan Pekkaya’nın benim de okuduğum Ankara İletişim Fakültesi mezunu olduğunu öğrendim.
Bu önemli açılımın yapıldığı toplantıya davetli olup katılan gazeteci ve televizyon yorumcuları da şunlardı:
Serdar Ali Çeliker, Uğur Karakullukçu, Mehmet Ayan, Nihat Kahveci, Fatih Doğan, Atilla Gökçe, Fırat Aydınus…
Dediğim gibi aralarında spor gazetecisi olmayan tek kişi bendim.
Bu toplantıda bize yapılan en önemli açıklama şuydu:
Belki ilk bizden duyacaklar;
Önümüzdeki günlerde bütün kulüplere yazı gönderilerek çok kritik bir öneride bulunulacak ve kulüpler bu konuda görüşlerini bildirmeye davet edilecek.
Konu şu:
“Türk futbolunun hakem konusunun yönetiminde Almanya ve İngiltere’de uygulanan hakem yönetimi sistemine geçelim mi?”
Almanya ve İngiltere gibi Avrupa futbolunun önde gelen liglerinde hakemlik yönetimini ülke federasyonları sistemi kulüplerle birlikte organize ediyor.
Şimdi Federasyon kulüplere bu modeli teklif edecek.
Bu sistemde ligin hakem sistemini beş kişiden oluşan bir heyet yönetiyor.
Bunların üçü federasyon tarafından, ikisi ise kulüpler tarafından belirleniyor.
Ancak kulüplerin belirleyeceği bu iki kişi ligde oynayan kulüplerde profesyonel çalışanlarından ve yönetiminde yer alanlardan oluşmayacak.
Bu beş kişilik kurul üç ayrı dalda profesyonel yöneticiler belirleyecek.
Bunlar da kulüplerden bağımsız çalışacak.
Bu üç kişiden biri hakem konularında görevli olacak.
Evet bu sistemin ayrıntıları önümüzdeki günlerde kulüplere bildirilecek.
Böylece maçlarda görev alacak hakemlerle ilgili tartışmalara da son verilmesi amaçlanıyor.
Bize verilen brifingin asıl amacı Türkiye’de uygulamasına başlanan Yarı Otomatik Ofsayt Sistemi’ni anlatmaktı.
Bu amaçla Federasyonun kozmik odası sayılan VAR odası da bizlere açıldı.
Ve burada VAR Hakemi Mustafa İlker Coşkun sistemin nasıl çalıştığını bize bütün ayrıntıları ile anlattı.
Belki şimdi yazacaklarım futbolla ilgili olmayan okuyucuları ilgilendirmiyor gibi gelecek, ama hiç de öyle değil.
Artık birçoğumuzun hayatında çok önemli hale gelen futbola yönetim adaleti ve güveninin gelmesi için çok önemli bir adım bu.
Çünkü futbol maçlarının en tartışmalı ve en hassas konusu olan “ofsayt var mı yok mu” sorusuna dijital sistemin ve modern ölçüm sistemlerinin en hassas uygulamaları ile kesinlik getirmeyi amaçlayan bir sistem bu.
Türkiye bu konuda büyük bir öncülük aldı ve Süper Ligin ikinci devresinin başından yani 20. haftadan itibaren uygulamaya başladı.
Türk Telekom’un teknik ve finansal katkısıyla bir ofsayt devrimi yapıldı.
Bu, bütün Avrupa liglerinde İtalya’dan sonra ikinci uygulama oldu.
Nedir bu sistem?
Stadyumlarda kurulan kameralar aracılığıyla elde edilen veriler kullanılarak;
Futbolcunun topa ilk temas anını ve oyuncuların sahadaki konumunu otomatik olarak belirleyebilen bir sistem.
Bu sistem sayesinde bir futbolcunun pozisyonunun ofsayt olup olmadığı hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde tespit ediliyor.
Bir ofsayt kararını verebilmek için;
(*) Yüksek çözünürlüklü 10 EPTS kamerası çalışıyor.
(*) Maç öncesinde oynayacak bütün futbolcuların formaları ve iskeletleri tanımlanıyor.
(*) Bir futbolcunun iskeletinin 29 referans noktası inceleniyor.
(*) Saniyede 36.300 detayı analiz ediyor
(*) 22 futbolcu ve üç hakemin konumunu belirliyor ve topla ilk temas anını buluyor.
Böylesine detaylı ve teknik bir çalışma bu…
Yani üç hakemin ve televizyon başında ahkam kesen sunucuların çıplak gözle görmesine imkan olmayan yüzbinlerce data taranıyor.
Sahadaki hakemin cebinde iki ayrı renk kart var.
Sarı ve kırmızı….
VAR odasındaki hakemin ise üç ayrı renkte bayrağı var.
Oyunun bir pozisyonundaki her futbolcunun iskeletinden gelen 29 referans ve 36.300 datayı değerlendiren sistemin ana ekranı VAR hakemine üç farklı bilgi veriyor:
(*) YEŞİL BAYRAK: Yakın pozisyon ama ofsayt değil
(*) TURUNCU BAYRAK: Yakın pozisyon ama ofsayt…
(*) MAVİ BAYRAK: Ofsayt var ama topla buluşma yok
Toplantı sırasında öğrendiğimiz önemli bir şey de şu.
Maç sırasında saha hakeminin VAR hakemleri ile konuşmasının yayınlanması gündemde.
İspanyol La Liga’da bunun uygulanmasına başlanmış.
Her maç günün sonunda Federasyon VAR hakemleri ile konuşmaları yayınlıyor.
İtalya liginde ise hafta sonunda toptan yayınlanıyormuş.
Bu konu hakemlere sorulmuş ve onlardan “Bizim için sakınca yok” cevabı gelmiş.
Ancak davetliler arasında bulunan eski hakem Fırat Aydınus bunun hakemle VAR hakemleri arasındaki konuşmanın normalliğini olumsuz etkileyebileceğini söyledi.
Başka bazı davetliler ise tam aksine bunların yayınlanmasının hakemlerle VAR hakemleri arasındaki konuşmaların seviyesini yükselteceği kanaatindeydi.
Bense bu konuşmaların maç sonrası tartışmalara eğlence boyutu getireceğini, ekran başında kendini VAR sisteminden daha uzman sanan spor yorumcularına da çeki düzen getireceği görüşündeyim.
Bize bu bilgileri veren VAR Hakemi Mustafa İlker Coşkun “Futbol bir hatalar oyunu. Her zaman hatalar olacak. Bu sistemin amacı insan zaafından kaynaklanan hataları minimize etmek hatta tamamen ortadan kaldırmak” diyor.
Özel haberler bunlardı.
Size biraz da Futbol Federasyonunun Riva tesislerinden gözlemlerimi aktarayım.
Bu binaya ilk defa gidiyorum ve ilk izlenimim şu:
Acaba bütün Avrupa’da bu kadar güzel bir federasyon tesisi var mıdır.
Tesisin en hoşuma giden tarafı şu oldu.
Burada hakkaniyet var.
Liyakat var.
Vefa var.
Kültürel bir estetik var.
Bir de modernite var.
Ana giriş bölümü yüksek tavanlı ve çok güzel bir tasarımla hazırlanmış.
Oradan bir koridora giriyorsunuz.
Sol tarafında tanıdığımız bütün milli futbolcularımızın portrelerinden oluşan çok dinamik bir fotoğraf galerisi var.
Onu izleyen koridorda ise futbol hafızamızdan devasa anlar görüyorsunuz.
En sondaki dev fotoğraf ise geçtiğimiz günlerde hayata veda eden efsane Alman futbolcu Beckenbauer ile milli futbolcumuz Ali Kemal Denizci’nin bire bir mücadelesini gösteren güzel bir fotoğraf.
Bu bölümün ilk fotoğrafı ise efsane futbol insanımız Gündüz Kılıç’ın…
Tek başına en büyük fotoğraf ise Şenol Güneş’in.
Altında şöyle bir cümle vardı:
“Önemli olan neye sahip olduğunuz değil, kiminle paylaştığınızdır.”
Onun bize Dünya Kupası üçüncülüğünü kazandırdığı maçlardan bir fotoğraf.
Bir salon milli takımızın kazandığı kupaları ayrılmış.
Bir koridor ise milli takımımızın her dönem giydiği formalara ayrılmış.
Bir forma podyumu burası yani…
Beni en çok etkileyen bölümlerden biri ise burada kampa giren milli takım oyuncularımızın yemek yediği salon oldu.
Masalar çok güzel.
Sandalyeler estetik…
Yemekhanenin bir bölümü çok estetik ve devasa bir kütüphane şeklinde tasarlanmış.
Raflardaki kitapları inceledim.
Futbol Ansiklopedileri, futbolla ilgili çok sayıda yayın, spor yönetimi ile ilgili yayınlar var.
Bu arada Atatürk üzerine bir kitap, Sabri Ülker’in hayatını anlatan üç ciltlik bir kitap ve Gökmen Ulu’nun “Uğur Dündar” kitabı dikkatimi çekti.
Özel olarak ilgimi çeken bir bölüm de dinlenme salonlarının kahve barıydı.
Burada her türlü kahveyi yapan genç baristalar çalışıyordu.
Özel zevkim olan filtre kahve istedim vardı.
Ancak Etiyopya mı, Brezilya mı öğrenemedim.
Karton kahve bardakları biraz daha büyük olsa kendinizi Starbucks veya Kahve Dünyası’nda hissedebilirsiniz.
Dışarda ise beş ayrı antrenman sahası yemyeşil uzanıyordu.
Çıkarken milli futbolcularımızı tanıtan özel bir dijital ekran dikkatimi çekiyor.
Ekrandaki görüntü belli aralıklarla değişiyordu.
Onun önündeyken tesadüfen Fenerbahçe’nin efsane oyuncusu Basri Dirimlili’nin milli formayla fotoğrafı ve ona ait bilgeler vardı.
Orada “Mehmetçik Basri’nin” de benim gibi suyun öte tarafından olduğunu öğrendim.
Meğer Bulgaristan’ın Silistre kentinde doğmuş.
Futbol Federasyonu başkanlığı yapmış herkesin fotoğrafları vardı.
Ancak belli bir yıldan sonra eski başkanların gerçek fotoğrafları değil, çizimle yapılmış portrelerinin bulunduğu dikkatimi çekti.
Federasyonun binasına ilk defa gittim, ama çok tanıdık bir hafıza koleksiyonu ile döndüm…
Oradaki tarih biraz benim de İzmir’de Leskay ve Altınordu sahalarında mahalle topçusu olarak başlayan, Alsancak stadında maç seyrederek çıkış kapısında Lefter ve Can’ı otobüse binerken üç beş saniye görebilmek için beklediğim günlere ait futbol hafızamın tarihiydi…
Belki de benim yaşımdaki birçok insanın hafıza tarihi…
Çok sevdim bu binayı…
Hiç unutmayacağım…