İsrail’in Lahey’de yargılanacak olmasının derin anlamları
Bundan tam 69 yıl önce bugün, 27 Ocak 1945’te müttefik askerleri Polonya’daki Auschwitz-Birkenau kampına girmiş, bu kampta hayatta kalan Yahudileri kurtarmıştı.
Birleşmiş Milletler bugünü Uluslararası Yahudi Soykırımı (Holokost) Anma Günü olarak ilan etti. Bugün İsrail’de de, Amerika’da da, Avrupa ülkelerinde de, Auschwitz-Birkenau Kampında da anma törenleri düzenlenecek.
2. Dünya Savaşı’nda Nazi’lerin başta Yahudiler olmak üzere Çingeneleri, homoseksüelleri, sosyalist ve komünistleri sistematik olarak öldürmesi, öldürmek ne kelime bu grupların kökünü kurutmaya çalışması savaş sonrasında özel bir hukuk yaratılmasını gerekli kıldı.
‘Soykırım’ (Genocide) adıyla özel bir suç tanımlandı, bu suç da ‘İnsanlığa karşı suç’ olarak nitelendi.
Bugün, Avrupa Yahudilerinin soykırıma uğramasıyla ilgili bu önemli anma gününde, o Yahudilerin devleti olan İsrail’in soykırım sanığı olarak yargılanmasına karar verilmiş olması bence son derece anlamlı bir tesadüf.
Güney Afrika tarafından Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davada ilk ara karar verildi ve dün açıklandı. Meraklısı kararın İngilizce tam metnini buradan okuyabilir.
Tabii biz Anayasa Mahkemesi’nin üst üste almak zorunda kaldığı kararların bile uygulanmadığını gören ve bu yüzden hukuka, mahkemelere, adalete güven duygusu neredeyse sıfıra yaklaşmış bir toplumuz; o yüzden bu uluslararası mahkemenin kararını önemsememek bize doğal geliyor olabilir.
Ama içimizde insanlığa dair en ufak bir ümidin kırıntısı hala duruyorsa, aslında aldığı kararı uygulatmak için hiçbir zorlayıcı yolu bulunmayan, bu anlamda belki dünyanın en güçsüz mahkemesi olan UAD’nin kararını da ciddiye almalıyız.
Çünkü bu karar alıp birini hapse atmanın ötesinde temel ahlakla, bütün insanlığın ulaştığı ahlaki seviyeyle ilgili bir karar.
İsrail’in dün alınan bu karara hiç uymaması, Gazze’de sivillere yönelik bombardımanına devam etmesi, Gazzelilerin yaşadığı İsrail sınırına yakın binaları bombalarla imha edip buralarda bir ‘tampon bölge’ kurması, yani Gazzelileri göçe zorlamaya devam etmesi hiçbirimizi şaşırtmaz. Benzer şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin bir yandan sureti haktan gözükmeye ve Gazze’ye barış getirmeye çalışır gibi durup bir yandan İsrail savaş makinasına kesintisiz destek vermeye devam etmesi de hiçbirimizi şaşırtmaz.
İnsanlığa, adalete, eşitliğe dair ümidimizi yitirmek için elimizde yeterince sebep olmasına rağmen bu ümidin kırıntılarına sahip çıkmamız gerekir bana göre.
Dün akşam UAD’nin kararı açıklandıktan sonra Amerikan The New York Times gazetesinde Jewish Voice for Peace (Barışın Sesi Yahudiler) adlı sivil toplum örgütünün ‘Hahamlık Konseyi’ adına bir reklam yayınlandı. Başkan Biden’a hitaben bir mektup gibi olan bu ilanda Amerika, İsrail devletinin uyguladığı soykırıma yardım ve yataklık etmekle suçlanıyor ve Yahudi soykırımıyla ilgili meşhur ‘Never Again – Bir daha asla’ sloganı hatırlatılıyor, bu sloganın ‘Never Again Anyone – Kimseye bir daha asla’ şeklinde anlaşılması gerektiği hatırlatılıyor.
İşte bu çeşit sesler insanlık için içimizde kalan son ümit kırıntılarını hayatta tutuyor.
Hiçbir somut anlamı olmadığını, hiçbir sonuç da yaratmayacağını düşünüyor olabilirsiniz bu seslerin, bence öyle düşünmeyin.
Kendimiz için değilse bile çocuklarımız, torunlarımız için ‘Bir daha asla’ şiarını yerine getirebilmeliyiz.
Neredeyse bütün varlık sebebini Yahudilerin uğradığı korkunç soykırımda bulan İsrail devleti bundan sonra bu utançla yaşayacak: Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçlamasıyla yargılanmış bir devlet olarak.
Bu utancı küçümsemeyin.