NASA, kozmik nesnenin fizik kurallarına meydan okuyacak kadar parlak olduğunu kanıtladı
NASA, 50 yıl sonra Artemis programı kapsamında uzaya biri kadın ve biri siyah olmak üzere dört astronot yollayacak. Maliyetler ve siyasi politikalar sebebiyle sona eren Ay yolculuğunu tekrar şahlandıranın ise SpaceX ve Çin olduğunu söyleyebiliriz.
“Ay’ın yüzeyinde insanlığın son adımını atarken, -çok uzun sürmeyeceğini düşündüğümüz- kısa bir süreliğine eve dönerken, tarihin kaydedeceğine inandığım şeyi söylemek istiyorum: Amerika’nın bugünkü meydan okuması, insanoğlunun yarınki kaderini şekillendiriyor. Ve Ay’ı terk ederken, geldiğimiz günkü barış ve umudumuzu koruyarak geri dönüyoruz.”
Bu sözler Apollo 17 Kumandanı Eugene Cernan’a ait. Apollo 17 ile 11 yıllık Apollo programı sona erdi. Cernen ve mürettebatı Ay’dan ayrılırken arkalarında ‘Burada insanoğlu Ay’daki ilk keşiflerini tamamladı, M.S. Aralık 1972’ yazılı bir levha bıraktılar. Cernan’ın kısa bir süreliğine terk ettiği Ay’a 50 yıl boyunca dönülemedi. O dönem Apollo 17’nin son Ay uçuşu olduğu biliniyordu elbette, ancak insanlığın uzay keşfinin 50 yıl boyunca alçak Dünya yörüngesiyle sınırlı kalacağını herhalde çok az kişi tahmin ediyordu. Bununla birlikte şimdi Artemis programı çerçevesinde biri kadın ve biri siyah olmak üzere 4 astronotu yeniden Ay’a gönderiyoruz.
Apollo programının fitilini ateşleyen şey dönemin ABD başkanı John F. Kennedy’nin Eylül 1962’de yaptığı konuşmaydı. Bu konuşmada Ay üzerinde ABD botlarının iz bırakacağı sözü verilmişti. Soğuk Savaş’ın yaşandığı bir dönemde böyle bir kararın alınması tabii ki Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik bir hamleydi. Sovyetler 1957 yılında uzay yarışının başlangıcını simgeleyen ilk yapay uydusu Sputnik 1’i fırlatmıştı. Üstüne üstlük Yuri Gagarin 1961 yılında fırlatılan Vostok 1 uzay aracıyla Dünya yörüngesine çıkarak ilk insanlı uzay uçuşunu gerçekleştirmişti. Gagarin uzayda yaklaşık 108 dakika geçirmişti. Görüldüğü üzere ABD bu yarışta geride kalmıştı ama Sovyetler’i yakalamak için art arda girişimlerde bulundu. Bu çerçevede Apollo 11 görevinde ABD’li astronot Neil Armstrong uzaya ayak basan ilk insan oldu ve uzay yarışında Sovyetler ile durumu eşitledi.
Ne var ki ABD’nin mutluluğu uzun sürmedi. Apollo 13 görevi kapsamında yapılan fırlatmadan sadece iki gün sonra oksijen tankının patlaması sonucu, mürettebattaki Jim Lovell Jack Swigert ve Fred Haise Ay’a iniş yapamadan Dünya’ya geri dönmek zorunda kaldı. Bunun akabinde de yukarıda okuduğunuz üzere Apollo 17 ile bu girişimlere uzun bir süre ara verildi.
Bu programın sona ermesinin en bilindik ve etkili sebebi maliyetiydi. Apollo programı bugünün parasıyla yaklaşık 142 milyar dolara mal olmuştu. NASA, 1965 yılında federal bütçenin yüzde 4’ünü alırken son 40 yılda pastadan aldığı pay yüzde 1’in altına düştü. Bundan 18 sene önce NASA’nın hazırladığı bir raporda Ay’a geri dönmenin yaklaşık 13 yılda 104 milyar dolara (bugün neredeyse 162 milyar dolar) mal olacağı tahmin ediliyordu.
NASA’nın 2022 bütçesi 24 milyar dolardı. Biden hükümeti kongreden 2023’te bütçeyi yaklaşık 26 milyar dolara çıkarmasını istedi. Taraflar orta yolu bularak 2023 yılı için 25.4 milyar dolarda anlaştı. Kulağa başta gayet iyi bir miktar gibi gelebilir ama bu miktarın James Webb, roket sistemi Space Launch System ve Güneş, Jüpiter, Mars, asteroit kuşağı, Kuiper kuşağına yapılacak uzak görevlerini düşünecek olursanız devede kulak kalıyor. Ayrıca NASA’nın şu anki genel bütçesi, 2005’teki sadece Ay görevi için biçtiği değerin çok aşağısında kalıyor.
İşin bir de siyasi boyutu var tabii. Kennedy’den sonra başa geçen Richard Nixon’ın selefinin yapmadığı bir şey yapması gerekiyordu. Böylelikle alçak Dünya yörüngesi ön plana çıktı. Uzayda kalıcı insan varlığı kurmayı amaçlayan Skylab uzay istasyonu böylelikle 1973’te 435 km yukarı fırlatıldı. Dünya’dan 400 bin km uzağa gitmekten çok farklıydı. Bu program 6 sene sürerek sona erdi.
Öte yandan ABD ve Sovyetler Birliği 1975’te yaptığı anlaşma ile bir Apollo modülünün Soyuz modülüne kenetlenmesi ve astronotların kozmonotlarla bir araya gelmesi yönünde el sıkıştı. Uluslararası Uzay İstasyonu’nun 1998’de fırlatılmasıyla da iki ülke arasında en azından uzayda kalıcı bir barış sağlandı. Bu barış günümüzde de devam ediyor aslında. Rusya’nın geçen sene Ukrayna’yı işgaliyle patlak veren Batı-Rusya kutuplaşmasından henüz Uluslararası Uzay İstasyonu nasibini almadı. NASA ve Roscosmos işbirliklerine devam ediyor, NASA uzaydaki görevlerde Roscosmos ile işbirliği yapmanın önemini her seferinde dile getiriyor.
Apollo 11’in efsanevi başarısının 20’nci yıldönümü olan 1989’da dönemin Başkanı George H. W. Bush, hem Ay’a geri dönmek hem de Mars’a gitmek için bir girişim başlatır gibi oldu ancak bu da uzay yarışının olmaması nedeniyle siyasi destek görmedi. Ama Bush yılmadı! 2004 yılında daha mütevazı bir bütçeyle önerisini yineledi. Bush’un bu girişimi zamansız değildi. Uzay mekiği Columbia 2003’te Dünya atmosferine girerken parçalanmış, yedi kişilik mürettebatı da hayatını kaybetmişti. Ve bu sefer kazanan Bush oldu. NASA’nın yeni nesil Ay roketleri inşa etmesi için yeterli ilgi toplandı. Ancak 2010 yılına gelindiğinde dönemin Başkanı Barack Obama maliyetleri gerekçe göstererek programı iptal etti.
Eski Başkan Donald Trump’ın 2017’de başkanlığı gelmesiyle, eski liderler arasındaki bu uzay politikası anlaşmazlığı bir nevi kırıldı. Bu dönemde Cumhuriyetçi uzay politikası danışmanları astronotları Ay’a yeniden göndermek için yeni bir plan hazırladı. NASA’nın o dönemki yöneticisi Jim Bridenstine da programı destekledi. Bu yeni programa Yunan mitolojisinde Güneş Tanrısı Apollo’nun kız kardeşi Ay Tanrıçası Artemis’in adı verildi.
Uzay politikası anlaşmazlığı çözüldü demiştik ya, işte bunun sebebi mevcut ABD başkanı Joe Biden’ın, Trump döneminde alınan karara karşı çıkıp iptal etmemesi. Zira geçen sene Artemis I, kalkışı çıkan talihsizliklerle sürekli ertelenmesine rağmen, sonunda fırlatıldı ve uzayda toplamda 1,4 milyon mil yol kat ederek rekor kırdı.
Önümüzde 2024 başkanlık seçimleri var. Burada Cumhuriyetçilerin adaylarından biri Trump, Demokratlarda ise henüz kesin bir aday belirtilmedi. Trump ve Biden uzay politikası döngüsünü kırmış olsa da önceki yıllarda yaşanan iptal üstüne iptallerin NASA’ya hem zaman hem de para kaybettirdiği bilinen bir gerçek.
Tabii Ay keşfine tekrar dönülmesinin önemli sebepleri var. Bunlardan biri bir zamanlar kupkuru bir yer olduğu düşünülen Ay’ın güney kutbundaki kraterlerde donmuş su keşfedilmesi. Bu su, Güneş Sistemi’ne dair sırları açığa çıkarabileceği gibi, kalıcı Ay üssüne taşımak zorunda kalınmayacak bir element de olabilir.
Ama en önemli sebep bu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Öncelikle ABD’li milyarder Elon Musk’a ait olan SpaceX gibi güçlü bir özel uzay şirketinin yükselişe geçmesi kamuoyunun uzay çalışmalarına olan ilgisini yeniden artırdı. İnsanların dünya yörüngesinde ve ötesinde yaşamasını mümkün kılmayı ama en çok da insanların Mars’a seyahat ederek burada kolonileşmesini sağlamayı amaçlayan SpaceX’in bir nevi uzay ticaretinin öncüsü olmayı planladığını söyleyebiliriz. Bu noktada NASA’nın, Artemis programında SpaceX tarafından üretilen Starship’i kullanmak üzere Musk ile el sıkıştığını hatırlatmakta da fayda var.
İkinci olarak nasıl ki Apollo’nun başlatılmasında uzay yarışı etkili olduysa Artemis için de Çin etkisinden bahsedebiliriz. Zira süper güç olma yolunda ABD’ye kafa tutan Asya ülkesi ilk uzay istasyonunun inşasını henüz tamamlamasa da 2030’larda Ay’a astronot indirmeyi planlıyor. Yani evet. Kendimizi yeni bir uzay yarışının içinde bulabiliriz.
Önümüzdeki süreçte bizi ne bekliyor bilemeyiz. Ama Artemis’in kaderini gelecek sene yapılacak 2024 başkanlık seçimleri ile ABD-Çin arasındaki kutuplaşmanın ve güç savaşının evrileceği yönün belirleyebileceğini söyleyebiliriz.