Akdeniz belki de en eğlenceli siyasetçisini kaybetti.
Berlusconi hakkındaki düşüncemi sorarsanız, dün Yetkin Report’ta okuduğum Evren Balta’nın yazısındaki şu ifade ile cevap vereceğim:
“Seviyom be bu adamı…”
Evren Balta, İzmir’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veren ender mahallelerden biri olan Tepecik’deki vatandaşa sormuş:
Neden Erdoğan’a oy verdin?
Cevap iki kelime:
“Seviyorum işte…”
Benim Berlusconi ile ilgili hissiyatım da aynen böyleydi.
Tabii bu düşüncemi bir İtalyan arkadaşıma söylediğimde neredeyse suratıma bir yumruk çakacaktı.
Hiç olmazsa gülüyor ve güldürüyordu…
Benim için Berlusconi, Napoli sokaklarından fırlamış komedyen Toto’nun siyasetçi versiyonuydu…
Bütün dünyaya Bunga bunga kelimesini öğreten adamdı o…
Yemin ediyorum, İtalya’da en merak ettiğim yerlerden biri Berlusconi’nin o meşhur “bunga bunga” partilerini yaptığı villasıydı…
Hani şu genç kızlarla meşhur seks partileri…
Dört yıl önce bu amacıma ulaştım…
Hem de yatağımdan…
Berlusconi o evi kimseye açmamıştı…
Sonunda güvendiği bir gazeteciye açtı ve bizzat kendisi gezdirdi.
O evi gezip 2018 yılında Hürriyet’te bütün ayrıntıları ile yazdım.
Dün öldüğünü öğrenince, kendi kendime, ‘Onun arkasından yazabileceğim en iyi orbituary bu olabilirdi’ diye düşündüm.
İtalyan’ın bu eğlenceli siyasetçisini, kendisine layık bir şekilde anmak için gelin 4 yıl önceki o izlenimleri bir kere daha anlatayım size.
Eminim siz de eğleneceksiniz.
Üstelik evi gezdirirken kendisinin dünya seks literatürüne soktuğu o “Bunga bunga” kelimesinin nereden geldiğini de anlattı.
Ama önce şunu itiraf edeyim. Ne yazık ki o gazeteci ben değildim.
İtalya’da gazetecilere güvenmiyormuş, sonunda güvenebileceği birini bulup evini ona açmış.
Gazeteci de bunu bir film yapmış. Ben işte 2016 yapımı bu filmi Netflix’de İşte o filmi seyrettim.
Hadi gelin şimdi Bunga Bunga evini birlikte bir kere daha gezelim.
Ben hayatımda bu kadar komik bir ev görmedim…
Düşünebiliyor musunuz, evin bir salonunda bir Rembrandt tablosu var… Biraz ilerisinde ise Berlusconi’yi Süpermen kıyafetinde çizmiş ucuz bir sokak ressamının felaket bir tablosu…
Onun biraz ilerisinde ise Berlusconi’ye gelen hediyeler…
Mesela kafası sallanan bir futbolcu biblosu… Tabii o kafanın Berlusconi’nin kafası olduğunu söylememe gerek yok…
Gazeteciye evi gezdirirken durmadan konuşuyor.
Mesela şunu söylüyor:
“Burada daha bana gönderilen bir sürü hediye vardı. Herhalde evde çalışanlar bazılarını çalmış…”
Sonra birden faşist Mussolini’yi büyük kahraman gibi yüceltmiş bir tablo…
Oraya gelince gazeteciye “Aman bunu göstermeyin, yanlış anlaşılır” diyor… Aynı anda basın danışmanı da “Bu tür şeyler İtalya’da yasak” diyerek kamerayı engellemeye çalışıyor.
Biraz dikkatle bakınca fark ediyorsunuz ki tablodaki Mussolini fena halde Berlusconi’ye benziyor veya benzetilmiş…
En tuhafı da Mussolini’nin tablosunun hemen yanındaki bir başka tablo…
Tabloda, bir gölün kenarında çırılçıplak üç erkek görünüyor…
Aklınıza ister istemez bir Pasolini filmi geliyor…
Ev tam bir İtalyan ‘kitsch’ müzesi…
Her salonda Berlusconi’nin üstü çıplak fotoğrafları veya tabloları var…
Tabii evi gezerken, eşyalardan çok Berlusconi’nin yüzüne bakıyorsunuz…
Öylesine abartılı bir estetik yapılmış ki Yılmaz Morgül ve Hakan Peker yanında tabiat müzesi gibi kalır.
Bunga Bunga partilerinde kırdığı rekorlar var mı bilmiyoruz ama evini gezdirirken kendine ait önemli bir rekorun belgesi olduğunu iddia ettiği bir şeyi gösteriyor.
Amerikan Senatosu’nda konuşma yaptığında, güya “Senatoda en çok ayakta alkışlanan kişi rekorunu” kırmış…
Gösterdiği camlatılmış bir belgenin Amerikan Senatosu’nca verilen bir berat olduğu anlaşılıyor ama görüntüyü durdurup yakından incelediysem de öyle bir rekor olduğuna dair bir yazı göremedim.
Ev ziyaretinin sonunda bir salonun kapısına geliyoruz. Berlusconi, kameraya dönüyor ve gülerek “Şimdi size meşhur bunga bunga salonunu gezdireceğim” diyor…
Merakla bekliyoruz… Kapı açılıyor… Kıpkırmızı bir salon… Bir baştan ötekine devasa U şeklinde bir masa… Belki 60 kişilik…
Üzeri sanki birazdan 60 kişilik bir yemek başlayacakmış gibi hazır…
Gülerek “Buyurun, işte o malum meşhur yer burası” diyor…
Berlusconi’nin kendinden 50 yaş küçük kızlarla o meşhur seks partilerini yaptığı salondayız…
Ama salona bakınca ister istemez, “Nerede yapmışlar” diye soruyorsunuz… Bütün olay masanın üzerinde mi geçiyor acaba…
Çünkü o tıklım tıklım İtalyan ‘kitsch’inden geriye bir santimetrekare yer kalmamış…
Bekliyorsunuz ki gazeteci sorsun…
“Kızları alan nereye gidiyordu?”
Ama sormuyor… O sormayınca biz de öğrenemiyoruz.
Öğrenebildiğimiz şeylerden biri Sicilya mafyasının bir tetikçisini evine kâhya yapması..
Filmin başında “Birçok gazeteci mülakat istedi ama vermedim. Şimdi bu gazeteci arkadaşıma güvendim ve konuşuyorum” diyor…
Ama günlerce süren mülakatın sonunda biraz kavgalı ayrılıyorlar.
Belki de bu yüzden, güvendiği gazeteci koyma dediği Mussolini tablosunu da filme koymuş.
Peki Netflix’te seyrettiğim filmin adını merak etmediniz mi…
Tahmin edin?
“My Way”…
Yani Frank Sinatra’nın o meşhur şarkısı…
Belli ki kendine ziyadesiyle hayran…
Tarzına ve yaptıklarına ise daha da hayran…
Bu arada küçük bir ayrıntı daha…
Küçükken ailesi onu bir Katolik okuluna vermiş…
İmam hatip yani… Çok iyi hatip olduğu için, okula ziyaretçi gelince konuşmaları o yaparmış…
O nedenle “Senden iyi kardinal olur” diyorlarmış…
Yıllar sonra başbakan olunca, bir konuşmasını dinleyen halası ise şunu söylemiş:
“Biz sana kardinal olursun diyorduk ama senden çok iyi papa olurmuş…”
Papa olsaydı acaba kendine Vatikan ismi olarak neyi alırdı?
“Papa Bunga Bunga II”…
Berlusconi filminde Bunga Bunga adının nereden geldiğini şöyle anlatıyor:
“Avustralya’da bir kabile varmış. İtalya’nın bu kabile ile arası bozulunca, İtalya kralı oraya iki temsilci göndermiş. Ama kabile reisi bu iki temsilciyi esir alıp, ağaca bağlayıp önce birine sormuş:
‘Hangisini istersin? Bunga bunga mı ölüm mü?’
Temsilci ‘Bunga bunga’ deyince kabilenin erkek üyeleri sırayla adama tecavüz etmişler.
Sonra reis ikinci temsilciye de aynı şeyi sormuş.
‘Bunga bunga mı ölüm mü?’
İkinci temsilci onuruna daha düşkün ve cesur biriymiş. Arkadaşına yapılanı görünce, göğsünü gere gere ‘Ölümü tercih ediyorum’ demiş…
Bunun üzerine reis emir vermiş:
‘Alın bunu önce bunga bunga sonra öldürün’…”
Evet…
İtalya’nın eski başbakanı Milano civarındaki Arcore’deki villasında düzenlediği seks partilerine, bu hikâyeden esinlenerek “Bunga bunga” adını vermiş…
Ama küçük bir değişiklikle…
“Önce bunga bunga, sonra başbakanlıkta memleket meseleleri…”
Rahmetli’nin devlet anlayışı buydu ama eminim şimdi bazılarınız bana dönüp saydırmaya başlayacaksınız:
“Memleketin bunca meselesi varken…”
Evet benim de bir bunga bunga meselem var.
Bu kazulet siyaset ortamında eğlenmek istiyorum…
NOT: FİLMİ MERAK EDENLERE: “My Way: The Rise and Fall of Silvio Berlusconi” Tv Filmi, 2016” Ben Netflix’de seyretmiştim ama artık gösterimden kalkmış.
23 Kasım 2024 - Hadise’nin yeni şarkısıyla gelen eski Türkiye özlemi: ‘Biz bizeydik nostaljisi’
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri