Gıdacılara 20 günde 39 milyon 629 bin TL ceza kesildi
Kurban Bayramı öncesi vatandaşları hayvanlardan bulaşan hastalıklar konusunda uyaran Prof. Dr. Fikret Çelebi "Hayvanın bir kulağını tutun. Ateşinin yüksek olduğunu hissederseniz hastalığa delalettir" dedi. Çelebi, bulaşıcı hastalıkların nasıl anlaşılacağına dair ipuçlarını anlattı.
Kurban Bayramı döneminde hayvandan insana geçen hastalıklar artıyor. Püf noktalarını bilmeyenler hasta kurbanlıkları ayırt edemiyor. Atatürk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Çelebi, kurbanlık seçiminden, kesimine kadar nelere dikkat etmek gerektiğini anlattı.
Kurban Bayramı döneminde hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların arttığını belirten Prof. Dr. Çelebi, “Kurban Bayramı’nda kesimlerde dikkat edilmeme ve birtakım etkenlerden dolayı bu hastalıkların insanlara bulaşma oranı yüzde 37 oranında artabiliyor. Bu oldukça önemli bir durum. Dolayısıyla vatandaşımızın kurban temini, kurban kesimi noktasında dikkat etmesi gereken hususlar var. Hayvan pazarından kendi bilgisiyle alışveriş yapıyorsa mutlaka kurbanlığı aldığı kişiden o hayvanın ‘menşe şahadetnamesi’ dediğimiz, yani o hayvanın hangi bölgeden geldiğini hangi yere ait olduğunu ve aşılarının yapılıp yapılmamış olduğunu sorup kontrol etmesi gerekir.
Kurban satışlarının toplu yapıldığı yerler tercih edilmeli. Çünkü buralar tarım ve orman müdürlükleri, belediyelerin kontrolü altında. Herhangi bir sokak başında ya da başka bir yerde toplanıp da hani kara düzen diyeceğimiz bir tarzda vatandaştan hayvan satın almak oldukça riskli. Çünkü satın aldığınız hayvanın hastalıklı olup olmadığı noktasında bir garantiniz yok. Ancak toplu satışların olduğu hayvan pazarlarında veteriner hekim bulunduruluyor. Orada sürekli görev yapan arkadaşlarımız var” diye konuştu.
Tedbirlere rağmen klinik olarak hastalık belirtisi olmayan hayvanların da olabileceğini belirten Çetin, özellikle hayvan tüberkülozuna dikkat edilmesini istedi. Sığırlardaki verem türünün insanlara da çok rahatlıkla bulaşabildiğini ifade eden Çetin, hastalığın klinik teşhisinin zor olduğunu, kesimden sonraki kontrollerde belirlenebileceğini kaydederek şöyle konuştu:
“Başlangıçta tüberkülozlu hayvanlar ancak şöyle tespit edilebilir; hayvan pazarda cılızdır, zayıftır, iştahsızdır. Emsallerine göre daha halsizdir. Kurban alacaklara şunu öneriyorum; hayvanın bir kulağını tutun. Normalin dışında anormal bir ısı hissederseniz, ateşinin yüksek olduğunu hissedersiniz bu hayvanın hasta olduğuna delalettir. O an için herhangi bir serolojik test, herhangi bir başka laboratuvar testi yapma imkanına sahip olmadığınız için o tür durumda en iyisi öyle çelimsiz gördüğünüz hayvanı almamaktır”
Tüberküloza karşı kurban kesimi sonrası dikkat edilecek hususlar olduğunu belirten Çetin, şunları söyledi:
“Akciğerde, akciğer boşluğunda, karın boşluğunda, böbreklerin lenf düğümlerinde, vücudun diğer kısımlarında tüberkülozun nodül şeklinde iltihap tarzı mercimek büyüklüğünde daha büyük irinli yapıları görürüz. Böyle bir vaka görüldüğünde vatandaşımız hemen bir veteriner hekime başvurup, dezenfeksiyon tedbirlerini almalı. Ellerini, ayaklarını çok iyi yıkayıp o organa dokunan bıçakları çok iyi temizleyip kenara çekilmeli ve veteriner hekimi bilgilendirmeli.
Genelde bir şekilde bütün vücuda yayılmış vakası olan hayvanın etinin tüketilmesi kesinlikle tehlikeli ve sakıncalıdır. Tamamen imha edilmesi gerekir Buna benzer şekilde yine hayvanı kesimden sonra açtığımız zaman özellikle ekinokok dediğimiz parazite sebep olduğu vakalar var. Yine hayvan kesildikten sonra karaciğerin üzerinde yuvarlak bir kayısı büyüklüğünde içi su dolu kesecikler bulunan karaciğer görürseniz bu hayvan kist hidatike yakalanmış demektir. Bunlar da insanlara bulaşıyor. O baloncukların patlatılıp suyunun akıtılması veya suyunu gözümüze vesaire değmesi zarar verir, hatta onun temas ettiği gıdaları da tüketmemiz gerekiyor.
Bu tükettiğimiz gıdalar karaciğerimizde yıllar içerisinde pisliklerin oluşmasına sebep oluyor. Dolayısıyla bu anormallikleri hayvan kesildikten sonra gördüğümüzde yenilmemesi lazım. Hatta bazıları ‘lezyonları temizler çöpe atarız, ondan sonra da gerisini tüketiriz’ gibi düşünceye sahip oluyorlar. Sakın böyle bir davranış içine girmeyiniz. Çünkü insan sağlığı açısından oldukça fazla riski taşıyor. Bunların atıkları daha da büyük risklere sebep oluyor. Çünkü o atıkları tüketen köpekler, kediler o parazitin larvalarını, yumurtalarını kendileri alıyorlar. Bu sefer kendi bünyelerinde o paraziti geliştirip bağırsaklarından tekrar çevreye parazit yumurtası olarak 100 binlerce döküp dağıtıp etrafa enfekte ediyorlar. Yine insanların ve diğer hayvanların hastalanmasına sebep olabiliyorlar.”
Çelebi, açıklamasının devamında, “Kurban kesimi sonrası en önemli iş, kanının iyi akıtılmasıdır. Genelde evlerde, bahçelerde kesim yapanlar hayvanın kanını iyi akıtamamaktadırlar. Yerde kesim yapınca hayvanın kanı damardan tamamen boşalmıyor. Kanın boşaltılması hayvanı tepe aşağı asıp kanın süzülmesini beklemek lazım. Vatandaşın can damarı diye bildiği damar vardır onun kesim işini sona bırakmak lazım.
Bu halde damarlardan kan akmaya devam edecek. Bu damar kesilmediği için hayvanda kasılmalar devam edecek ve o süreç içerisinde sürekli kanını boşaltacak. Biz bu damarı daha erken kesersek kaslardaki refleks hareketler kaybolur, kasılmalar azalır ve damarlardaki daha da geç akar ya da etin içinde kalır. İçinde kan kalan etin raf ömrü az olur. Buzdolabında ömrü 1 hafta ise 4 güne kadar düşebilir, çabuk bozulur. Buna çok dikkat etmek lazım. Kurbanı asılı olarak kesmek, kanının akmasını beklemek daha sonra parçalama işlemini gerçekleştirmek lazım” diye konuştu.