Wagner'in kontrolünü kaybetmeye çok yaklaşan ve bunun sonucunda 'Adalet Yürüyüşü'nü başlatan Yevgeni Prigojin, artık faaliyetlerine Belarus'ta devam edecek. Rusya lideri Vladimir Putin'in ise bu zamana kadar yansıttığı güçlü lider imajının aldığı hasar tartışılmaya devam ediyor.
Paralı asker grubu Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin, önemli bir askeri üs olan Rostov’u ele geçirip de Moskova’ya yürüyüşe geçmeden önce de kişisel düşüşünün eşiğindeydi.
New York Times’da yer alan yazıya göre, Wagner’in lideri olmadan çok önce lüks restoranlarıyla ön plana çıkan, öyle ki ‘Putin’in aşçısı’ lakabını kazanan Prigojin’in kârına kâr katan yemek sözleşmeleri tehdit altına girmiş, Rus ordusunda en takdir ettiği komutan Sergey Surovikin Ukrayna savaşını yönettiği generallik görevinden alınmış, Wagner en kritik asker toplama kaynaklarından birini kaybetmişti: Hapishaneleri…
Bunların üzerine Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 13 Haziran’da tüm gönüllü birliklere orduya katılma talimatı vermesi, Prigojin için yıkıcı darbe oldu. Putin de Şoygu’nun kararını destekleyerek kamuoyu önünde açık açık güvenlik şeflerinin tarafında olduğunu gösterdi.
Prigojin ise son 23 yıldır Rusya’da hizip savaşlarında yenik düşerek sürgüne, hapse ya da bilinmezliğe giden diğer kaybedenlerin aksine son çare ‘Adalet Yürüyüşü’ne girişerek, New York Times’ın deyimiyle ‘ıstırabının ve öfkesinin tüm dünya tarafından görülmesine’ izin verdi.
Carnegie Rusya Avrasya Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan Tatyana Stanovaya, “Prigojin’in isyanı bir iktidar mücadelesi ya da Kremlin’i ele geçirme girişimi değildi. Çaresizlik duygusundan kaynaklanan bir şeydi. Prigojin Ukrayna’dan çıkarıldı ve devlet mekanizması ona sırtını dönerken Wagner’e eskisi gibi hükmedemeyeceğini anladı. Üstüne üstlük Putin onu görmezden geliyor ve en tehlikeli düşmanlarını alenen destekliyordu” değerlendirmesinde bulundu.
Stanovaya’ya göre, Putin kendisini ‘vatana ihanet’ ile suçladığında hazırlıksız yakalanan Prigojin, devrimciliğe de Kremlin’e karşı yenilgiyle sonuçlanacağını anladığı yürüyüşe devam etmeye de hazırlıksızdı.
Prigojin, son olaylardan önce daha çok sosyal medyaya yönelmişti. Doğrudan Rus halkına hitap etmeye başlayan Prigojin’in mesajları daha politik bir hal almış, silahlı kuvvetlerin itibarını zedelemeye karşı sıkı yasaların olduğu Rusya’da çok az kişinin cesaret edebileceği eleştirileri dile getirmeye başlamıştı. Öyle ki mayıs ayında yayımladığı bir videoda güvenlik şeflerini ‘lüks ofislerinde semirmekle’ bile suçlamıştı.
Tabii Prigojin’in bu eleştirilerinin Putin nezdinde nasıl karşılandığı, neden Wagner liderine yönelik bir eylemde bulunulmadığı merak edilen konuların başında geliyordu ki son yaşanan olaylardan sonra bu soru daha da sorulur oldu.
Analistlerin buna iki cevabı vardı; Putin kendi himayesindeki grupların birbirleriyle rekabet etmesinden hoşlanıyordu, ikincisi ise Rus liderin sorunu çözemeyecek kadar yalnızlaşmasıydı.
Carnegie Rusya Avrasya Merkezi’nde kıdemli araştırmacı Andrey Kolesnikov New York Times’da, “Prigojin’in isyanı, ne kadar karışık ve kötü tasarlanmış olursa olsun kritik bir şeyi başardı: Kremlin’in Rusları her şeyin yolunda olduğu, ekonomide sorun olmadığı, Ukrayna’daki savaşın kendilerine yansımayacağı, ordunun kazanmaya odaklandığı konusunda ikna çabalarında bir delik açtı” diye yazdı.
“Putin bugün, geçen hafta olduğu kişi değil” diyen Kolesnikov, “Prigojin Ruslara alternatif bir geleceği kısa süreliğine de olsa gösterdi ve Ruslara liderlerinden şüphe etmek için bir neden verdi. Putin gerçekten de düşündükleri gibi her şeye gücü yeten, çar benzeri bir figür mü? Sıradan Rusların çoğu artık nihayet kendilerine bu soruyu sormaya başladı” diyerek devam etti.
“Rusya’nın demokrasiden otoriterliğe geçişi sırasında Putin ve seçkin çevresi sivil toplumu sömürgeleştirmiş ve bir baskı sistemi inşa etmişti. Bu bir güç değil, çaresizlik göstergesidir” diyen Kolesnikov, Prigojin ve Wagner’e verilen gücün de bunun bir tezahürü olduğunu belirtti.
Rostov sakinlerinin Wagner savaşçılarını ve Prigojin’i alkışlarla uğurlamasına, onlarla fotoğraf çekilip sarılmasına da değinen Kolesnikov, “Güvenlik ve istikrarlarından vazgeçmeye hazır olmasalar bile pek çok Rus değişime, rekabete, Putin ve çevresinden farklı seslere hasret” diyerek devam etti.
İsyanın liberal ve demokrasi yanlısı cenahtan, muhaliflerden ya da sivil örgütlerden değil de Putin’in kendi sistemi içerisinden gelmesinin ‘sırttan bıçaklamak’ anlamına geldiğini belirten Kolesnikov, “Sistemdeki çatlakları göstermek için içeriden en üst düzey biri gerekiyordu. Bu çatlaklar Putin’in iktidarını şimdilik sarsmayacak. Belki de hiç sarsmayacak. Ama Putin ifşa edildiklerinin farkında. Nereden mi biliyoruz? Darbe ihtimali ortaya çıktığından beri yaptığı konuşmalarda bir kez bile Prigojin’in adını anmadı. Putin’in hiç bahsetmediği diğer isim kim? Hapse attırmasını gerektirecek kadar büyük bir tehdit oluşturan muhalif lider Aleksey Navalni” diyerek yazısını bitirdi.
Sonuç olarak Putin, pazartesi günü ulusa seslenişinde Wagner’e ya ülkede kalıp bakanlığa kayıt yaptırma ya da Belarus’a Prigojin’in yanına gitme seçeneği sundu. Bu durumda Prigojin her şeyini kaybetti diyebilir miyiz?