CHP lideri Ankara Ahlatlıbel'de partisine yakın köşe yazarlarıyla yemek yiyecekmiş. Artık hedefi Külliye değil CHP Genel Merkezi.
Sanmayın ki bu bir siyaset yazısı…
Artık içimden zerre kadar gelmeyen bir yazma duygusu siyaset benim için…
Yazmak için, beni derin hayal kırıklığımdan koparacak ya çok büyük bir umut, ya çok büyük bir provokasyon gerekiyordu,
Umut değil ama o provokasyon önceki gün geldi…
Geçen Çarşamba gününden itibaren bazı köşeyazarlarına CHP Genel Merkezi’nden telefon açılmaya başlandı.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu kendilerini önümüzdeki Perşembe (31 Ağustos) akşam yemeğine davet ediyordu.
Kılıçdaroğlu bu buluşmaların ilk adımını geçen hafta, medya ombudsmanı Faruk Bildirici’nin nikah yemeğinde yaptı.
O yemekte bazı köşe yazarları ile sohbet etti.
Şimdi davet sahibi kendisi…
Perşembe günkü yemeğe davet ettiği gazeteciler kim, tam listeyi bilmiyorum ama öğrendiğim ve hissettiğim kadarı ile daha çok “Ankara kültürü olan” köşe yazarları sanki bunlar.
Ben de Ankara kökenli bir gazeteci olarak, bunun başkent siyasetinde ne anlama geldiğini çok kolay görebiliyorum.
Kılıçdaroğlu, gelecek seçime kadar CHP’nin başında kalacağı bir strateji yapıyor kendine.
Vücut dilini de, söylemlerini, ilişkilerini de buna göre ayarlıyor.
28 Mayıs öncesi sosyal medyanın genç mecralarına giren Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisi ile yeniden bildiği o eski geleneksel gazetecilik mahallelerine dönüyor sanki…
Klasik CHP siyasetçisinin referans gruplarına yani.
Bu stratejinin hedefi de çok açık.
Kılıçdaroğlu için artık o yüzde 48 hiçbir şey ifade etmiyor.
Türkiye’yi yönetmek hedefinden vazgeçilmiş, önümüzdeki yerel seçimler bile ikinci plana atılmış…
Tek hedef Ankara Söğütözü’ndeki devasa CHP binasındaki seçimi kazanmak…
Yemek için verilen adres de en klasik CHP mekanlarından biri.
Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel tesisleri.
Oysa o tesisler 28 Mayıs öncesinde, Türkiye’nin demokrat kesimini birleştirmek için kurulan “Altılı Masanın” mekanıydı.
Bu yemek haberini ve ayrıntılarını öğrenince nedense gözümün önüne 45 yıl önceki CHP Genel Merkezi geldi.
Çevre Sokak’taki o 7 katlı binada geçirdiğimiz günler, yaptığımız eğitim seminerlerini hatırladım.
O zamanlar dijital devrimin en küçük işareti bile yoktu. CHP yönetiminin gözü, klasik CHP’li delegenin duyargalarının çevrildiği gazete ofisleri ve köşe yazarlarındaydı.
Siyaset, halkı değil, belli gazeteleri ve gazetecileri etkileme, desteğini alma sanatıydı.
Merak ediyorum…
Kemal Bey o köşe yazarlarını ikna ettiği taktirde, delegeyi de ikna edeceğini ve sonunda aradığı “Büyük zafere” ulaşacağını mı düşünüyor?
Ne yazık…
Ne küçük bir düşünce…
Ne trajik bir hayal.
“Küçük olsun da benim olsun” ruh halinin 2023 versiyonu olarak bile çok hazin…
Türkiye’nin yüzde 51’inin gönlünü fethetmekten, CHP’de kendi tayin ettiği delegelerin yüzde 51’ini yanında tutmaya indirilmiş hazin bir “Büyük CHP ideali” değil mi bu…
Seçimden sonra, tarihinin en büyük düş kırıklığına uğrattığı yüzde 48’in önüne çıkıp “Özür dilerim” diyebilmenin yanında çok küçük ve çok küçültücü kalmıyor mu bu çaba…
Evet, Kemal Bey kampanya sırasında elinden geleni yapmıştı…Hepimize umut veren, birleştirici, toparlayıcı ve enerjik bir çabaydı bu…
Ama bir tarihi hata vardı ki, asıl onu aday belirlenmeden önce bizzat kendi yapmıştı…
Ne demişti Meral Akşener…
“Seçilebilecek bir aday…”
Ne kadar haklıymış…
Ama doğru dürüst tartıştırmadılar bile bu kadar basit bir cümleyi, bu kadar mantıklı bir talebi……
O ve kendisine destek veren medya “Ama” diyen herkesi anında çarmıha gerdi o gün.
Meral Akşener’e edilmedik hakaret bırakılmadı…
İşte böyle geldik Ahlatlıbel tesislerine…
Eminim bu yemeğe katılacak gazeteci arkadaşlarım, bu defa o ilk hatayı konuşma konusunda kendilerini daha az baskı altında hissedeceklerdir.
Şimdi 15 dakika ihtiyaç molası…
Neyin ihtiyacı bu…
28 Mayıs akşamı bu ülkenin yüzde 48’ine yaşatılan ve en az 10 yıl üzerinden atamayacağı derin bir hayal kırıklığının gerçekçi bir tahlilini mi yapmak…
O yüzde 48’in manevi ağırlığını korumaya yönelik bir iki adım atmak, kırılmış kalplere hiç olmazsa küçük bir pansuman mı yapmak…
Yani önce kırık kalpler sokağında, küsmüş, evine kapanmış yüzde 48’le helalleşmek mi…
Keşke…
Görünen o ki…
O hayal kırıklığı bir faili meçhul olarak kalacak, sorumluluğu üstlenen kimse çıkmayacak…
Ahlatlıbel tesisleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı için “Seçilebilecek bir adayın belirleneceği ” tarihi bir platformdan, CHP Genel Başkanlığı için “Seçtirilebilecek bir aday” için kulis haline mi dönüşecek.
28 Mayıs öncesinde Türkiye’yi “Güçlendirilmiş Parlamenter” sisteme geçirmeyi hedefleyen CHP’de, artık Söğütözü’ndeki Devlet gibi azametli genel merkezinde “Güçlendirilmiş tek adam sistemine” geçmeye mi hazırlık…
Büyük bir umut ve heyecanla beklemiyoruz ama, yine de gazeteci arkadaşlarımızın, Ahlatlıbel tesislerindeki bu çay ve yemek molasının amacını ve havasını bize en ince ayrıntıları ve psikolojisi ile aktaracağına eminim.
23 Kasım 2024 - Hadise’nin yeni şarkısıyla gelen eski Türkiye özlemi: ‘Biz bizeydik nostaljisi’
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri