Şehirlerin mimari şaheserleri: İkonik tren garları

Gezi 9 Eylül 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı

Yüksek tavanlar, göz kamaştıran freskler, heykeller, mermer zeminler ve mimari estetik… Tren garları özünde bizi bir yerden bir yere götürmek için tasarlanmış olabilir ama bazıları var ki dünyanın en çarpıcı mimari yapıları arasında sayılıyor ve güzellikleriyle benzerlerinden rol çalıyor.

Çoğu insan bir yerden bir yere gitmek için uçağı tercih edebilir ama tren garlarının nostaljik hatta insanı karşı konulmaz bir tutkuyla kendine çeken sihirli bir tarafı olduğu da şüphesiz, hele mimariyi sanatla buluşturan güzelliğiyle bulunduğu şehrin en değerli simgelerinden birine dönüşmüşse… Dünyanın en ikonik sivil mimari şaheserleri arasında görülen tren garlarına göz atmaya ne dersiniz?

Sirkeci Tren Garı

İstanbul’un kültürel mirasının önemli bir parçasını oluşturan ve mimar August Jasmund’un imzasını taşıyan garın inşaatına 1888’de başlanmış ve II. Abdülhamid döneminde, 1890’da hizmete açılmış. Binanın yapımında granit mermer ve Marsilya’dan getirilen taşlar kullanılmış. Binanın yan cephesinde garın hizmete girdiği tarih, hem rumi hem de miladi takvime göre yazılı. Paris’ten kalkan Orient Express’in uzun yıllar istasyona uğraması ise tarihinin önemli anekdotlarından biri.

St Pancras Tren İstasyonu (Birleşik Krallık)

Dünyanın en zarif istasyonlarından biri olan Londra’daki St Pancras Tren İstasyonu, “demiryollarının katedrali” olarak da anılıyor ve kızıl tuğlalarıyla şehirde bir yıldız gibi parlıyor. 1868’de açılan St. Pancras istasyonu, Victoria dönemi mühendisliğinin harikalarından biri ve Victoria gotik mimarisinin bir başyapıtı. Görseldeki 9 metrelik bronz heykel ise İngiliz sanatçı Paul Day’in imzasını taşıyor ve istasyonun üst katının güney ucunda duruyor.

Sao Bento Tren İstasyonu (Portekiz)

Portekiz Kralı 1. Carlos’un yaptırdığı ve 20’inci yüzyıldan günümüze uzanan bu şaheserde mimar Jose Marques de Silva ve oğlu Jorge Colaço’nun imzası var. 19’uncu yüzyıl Paris’inden izler taşıyan ve 1916 yılında hizmete açılan bina, içini kaplayan ve Portekiz tarihinden sahneler anlatan 20 bin muhteşem seramik karosuyla haklı bir üne sahip. Azulejo adı verilen Portekiz ve İspanya’ya özgü mavi seramik karoların büyükleri kral ve kraliçenin şehre girişi ile savaş temalarını, duvarların alt kısımlarındaki seramikler ise çeşitli dönemlere ait kutlamaları tasvir ediyor.

Antwerp Merkez İstasyonu (Belçika)

Belçika demiryolu mimarisinin en güzel örneği olarak anılan Antwerp Merkez İstasyonu taş, cam ve demirin muhteşem bir kombinasyonu. Taş kaplı bina 1895-1905 yılları arasında, Roma’daki Pantheon’dan esinlenen mimar Louis Delacenserie tarafından yapıldı. Clement Van Bogaert’in imzasını taşıyan görkemli bekleme salonu ise çeşit çeşit mermer ve taşla süslenerek 1905 yılında tamamlandı. Yüksek kemerli pencereler salonu ışıkla dolduruyor. Çatısı tamamen çelikten yapılan salonun üzerindeki geniş kubbe, halk arasında istasyonun ‘demiryolu katedrali’ olarak anılmasına neden oluyor. İstasyonun üstteki platformu ise demir ve cam çatıyla kaplı.

Komsomolskaya Metro İstasyonu (Rusya)

Moskova metro istasyonlarının görenleri kendine hayran bıraktığı şüphesiz. Metroya değil de sanki bir opera binasına girdiğinizi düşündürecek kadar şık bir yerle karşı karşıyasınız işte. 1952 yılında hizmete giren ve Rus barok tarzında yapılan istasyonda 68 kireçtaşı ve mermer sütun var. Sapsarı tavanından sarkan görkemli avizeleri ve kabartmalı tavan süslemeleriyle öne çıkan istasyon, Komsomolskaya Meydanı’nın tam altında bulunuyor.

Amsterdam Merkez İstasyonu (Hollanda)

Mimar Pierre Cuypers, Dolf van Gendt ve LJ Eijmer’in imzasını taşıyan, neo-gotik ve rönesans tarzlarında inşa edilen bu görkemli istasyon 1889 yılında açılmış. Cuypers, şehir merkezinin güneyinde 1885’te açılan ve merkez istasyonuna çok benzeyen muhteşem müze Rijksmuseum’un da mimarı. İlk bakışta Orta Çağ’dan kalma bir sarayı andıracak kadar görkemli olan bina, aynı zamanda Hollanda’da ünlü bir mimar tarafından tasarlanan ilk istasyon.

Helsinki Merkez İstasyonu (Finlandiya)

Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de bulunan ve Fin kültür mirasının bir simgesi olarak görülen Helsinki Merkez İstasyonu, Fin art nouveau mimarisinin başyapıtı. Fin Ulusal Romantik Stili’ndeki çalışmalarıyla tanınan Mimar Eliel Saarinen’in imzasını taşıyan yapı 1909 yılında tamamlandı ve 1919’da hizmete girdi. 2021 yılında istasyonun idari binaları tren istasyonunun orijinal mimarisine sadık kalınarak Scandic Grand Central Helsinki adıyla çağdaş bir otele dönüştürüldü.

Atocha Tren İstasyonu (İspanya)

Art nouveau tarzında yapılan Madrid’in ilk tren istasyonu Atocha, 1851 yılında açıldı. Sonraları mühendis Saint-James tarafından yeniden tasarlanan bina, şehrin en bilinen simge yapılarından biri. 1984-1992 yılları arasında Rafael Moneo tarafından gerçekleştirilen yenilemeden bu yana eski ve yeni olmak üzere iki istasyondan oluşuyor. Eski istasyonda, 400 farklı türün bulunduğu 7000’den fazla bitkinin olduğu tropik bahçe ise gören herkesi hayran bırakıyor.

Chhatrapati Shivaji Terminali (Hindistan)

Mumbai’deki Chhatrapati Shivaji Terminus, Viktorya dönemi İtalyan gotik tarzı ve geleneksel Hint mimarisinin bir karışımı. Gelişmiş yapısal ve teknik çözümleri nedeniyle 19’uncu yüzyıl demiryolu mimari harikalarının bir örneği ve endüstriyel teknoloji kullanımının ilk ve en güzel ürünlerinden biri. 1887’de tamamlanan istasyon, mimar Frederick William Stevens’ın imzasını taşıyor.

Lyon Garı (Fransa)

İçindeki görkemli restoranı Le Train Bleu’yle de adından sıkça söz ettiren Paris’teki Lyon Garı ya da resmi adıyla Paris Lyon Garı, adını buradan kalkan trenlerin çoğunlukla vardığı Lyon şehrinden alıyor. Büyük bir yangının ardından 1900 yılında Marius Toudoire tarafından bugünkü haline getirilmiş. Saat kulesi, çeşitli sergileri ve konserleriyle de şehrin kültür hayatının vazgeçilmez bir parçası. Mimarisi, anıtsallığı ve alanlarının çeşitliliğinin yanı sıra bu yönüyle de güçlü bir potansiyele sahip.

Milano Merkez Tren İstasyonu (İtalya)

Fransız mimar Louis-Jules Bouchot tarafından tasarlanan ve 1864 yılında açılan ilk Milano Merkez Tren İstasyonu, 1931 tarihine kadar faaliyette kaldı. 1931 yılında açılan yeni terminal binası ise art nouveau ve art deco tarzlarının bir karışımı. Mermer zemini, devasa çelik ve cam kemerleriyle göz dolduruyor.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.