Uğur Dündar Fenerbahçe Divan Kurulu’na metni okuyor:
“Cumhuriyetimizin 100’ncü yılında Süper Kupa finalinin Atatürk ilke ve devrimlerine karşı bir ülkede oynanması, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu Fenerbahçemizin tarihi ile şan ve şerefi ile bağdaşmayacağından, Süper Kupa finalinin Atatürk Olimpiyat Stdayumunda veya Samsun 19 Mayıs stadyumunda oynanmasınını Yüksek Divan Kurulunun oyuna sunulmasına, alınacak olumlu kararın yönetim kurulumuza bildirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla 5 Kasım 2023”
Salonda büyük bir alkış kopuyor.
Uğur Dündar, “Efendim önergeyi yüksek oylarınıza sunuyorum, kabul edenler?”
Salonunu tamamı el kaldırıyor.
Kabul etmeyenler…
Derin bir sessizlik…
Dikkatle defalarca bakıyorum…
Tek el kalkmıyor…
Zaten o salonda buna karşı el kaldırmak cesaret ister…
Oylamanın demokratikliğine bakar mısınız…
“Önergenin Yüksek Divan Kuruluna sunulmasına, alınacak olumlu kararın yönetim kuruluna bildirilmesine…”
Zaten nerede alındıysa karar alınmış, katılanlardan sadece el kaldırması isteniyor.
Ve aynen öyle oluyor…
Ben de Fenerbahçeliyim…
Cumhuriyete ve ilkelerine heralde en az onlar kadar bağlıyım…
Ama hayretle izliyorum bu harika demokratik oylamayı…
Yahu diyorum, koskoca salonda böyle bir öneriye karşı el kaldıracak, olaya farklı bakan bir tek rasyonel insan yok mudur?
Fenerbahçelilik denen şey, ne önerilirse önerilsin, disiplinli bir siyasi parti adabıyla, hiç tartışmadan anında “Duygusal birlik ve beraberlik gösterisiyle” elleri yukarı mı kaldırmaktır…
Hadi Uğur Dündar’ı anladım…
O tam bir entertainement insanı…
Sahneye, seyirciye, mahalleye oynamak onun fıtratında var…
Allah için bunu çok da başarılı yapıyor.
Mükemmel oynuyor…
Nitekim bu sahnede de ses tonuyla, dramatik tonlamasıyla, teatral mimikleriyle kalabalığın ta ruhuna işliyor…
Ama burası koskoca Fenerbahçe”nin Yüksek Divan Kurulu…
Bir tek insan yok mudur o salonda elini kaldırıp, “Arkadaşlar biz ne yapıyoruz” diye itiraz edecek…
Bir tek kişi çıkıp demiyor mu, “Arkadaş ne demektir Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı bir ülkede oynamamak…”
Fenerbahçe basketbol takımı daha önceki hafta Olimpiyakosla oynuyordu…
Gelecek maç Atina’da…
Yunanistan Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı bir ülke mi kardeşim…
Bir tek Allahın kulu çıkıp, “Daha geçen hafta Trabzonspor maçında taraftarımız inanılmaz bir Cumhuriyet’in 100’ncü yıl şöleni yaptı” ne ihtiyacımız var böyle gösteriye diyemiyor mu…
Yani bu takım, 3 Temmuzda FETÖ’ye karşı direnişi başlatan bu kulübün her hafta Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığını ispat edecek bir jest mi yapması lazım…
Yok mu bir rasyonel Fenerbahçeli çıkıp, “Arkadaş bugün dünya futbolun nabzı İstanbul’dan çok, Riyad’da, Cidde’de atıyor” diyecek…
Hadi Fenerbahçe böyle. Galatasaray’ın futbol şubesinin başında Erdem Timur gibi, bana göre bugünün en başarılı futbol şube başkanı var, zannetim ki, o mantıklı bir iş insanı, düşmez böyle sembolizm tuzaklarına…
Hayret Galatasaray da aynı çıktı.
Türkiye’nin en büyük iki kulübü hep bir ağızdan haykırıyor:
Maçı orada yapmayız…
Yahu Timur kardeşim, senin NEF şirketin Barcelona’nın, Brooklyn NBA basket takımının sponsorluğunu yaptı…
Birkaç milliyetçi, ulusalcı Ultra Aslan’ın gözüne gireceğim diye mi böyle yapıyorsun…
Nerede kaldı o küresel vizyon…
Siz böyle müsamere gibi sembolizmcilikler sahneye koyacağınıza birlikte şu sorunum cevabını bir düşünsenize; ,
“Arkadaş, bugün Al Hilal-Al Nassr derbisi niye Fenerbahçe-Galatasaray derbisindren daha zevkli ve kaliteli oluyor, niye dünyada daha çok insan o derbiyi seyrediyor, ilgi giderek yükseliyor?”
Ben size cevabını vereyim:
Bunun temel nedenlerinden biri, işte Fenerbahçe Divan salonunda gördüğümüz bu tablo…
Bir tek elin bile kalkıp, “Ama” diyecek, farklı bir şey söyleyecek duyguya sahip olmaması…
Beyler unutmayın…
Ronaldo bugün sizin reddettiğiniz o yeşil sahada oynuyor.
Benzama orada…
NBA’in, Premier Leage’in, La Liga’nın en büyük takımları orada maçlar yapıyor, turnuvalara katılıyor.
Hem para kazanıyorlar hem de oradan bütün dünyaya şov yapıyorlar.
Bugün futbol artık küresel bir spor ve küresel oyuncular böyle davranır.
Siz Fenerbahçe ve Galatasaray ise kendi evinizde mahalli ligide oynar gibi oynamaya devam etmek mi istiyorsunuz.
Kusura bakmayın ama, tıpkı, “Ben devasa genel merkezi binamda mutluyum bu bana yeter” diyen eski CHP yönetimi gibisiniz.
Dünyada laikliğin ve laikçiliğin en büyük kalesi olan Fransa’nın başkentinde Paris Saint Germain’in baş locasında kulübün sahibi olarak bir Arap oturuyor.
Bugün dünyanın en başarılı takımı Manchester City evindeki her maça üzerinde Ethiad yazan bir stadda çıkıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde her maçı Amerikan milli marşı ile açılan NBA, kapılarını Arap sermayesine açmak için tüzüğünü değiştirme çalışmaları yapıyor.
Dahası en Amerikan sporu sayılan golfun tepe kuruluşu olan PGA, kapılarını Arap sermayesine açtı bile.
Yüksek Divan Kurulu’nun sayın üyeleri, bir gün 5 saat boyunca Türkiye’deki Bloomberg kanalını seyredin.
En az 10-15 Arap ismi taşıyan insanın konuştuğunu göreceksiniz.
Hepsi de Türkiye’nin finans dünyasındalar ve onunla ilgili konuşuyorlar.
Fenerbahçe’nin Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve değerlerine bağlılığını ispat etmek için böyle müsamereyi andıran sembolik girişimlere hiç ihtiyacı yok.
Takımın ihtiyacı olan şey rasyonel bir yönetim anlayışı…
İngiltere”de geçen ay çok güzel bir kitap çıktı.
Türkçeye şöyle çevrilebilir: “Bir oyundan daha fazlası: Spor Britanya’yı nasıl nasıl Britanya yaptı…”
Kitapta 1965 yılında Arap Yarımadası”ndaki İngiliz Yüksek komiserinin bir sözü var.
Diyor ki;
“Eğer bir gün Britanya İmparatorluğu batarsa, dalgaların arasında sadece iki anıt kalacak: Biri Britanya Futbol Federasyonu…”
Ötekini ise yanlış anlaşılır diye burada yazmıyorum.
Türkiye batmaz…
Fenerbahçe de batmaz.
Kulübün müzesindeki ve tarihindeki şan ve şeref dolu hatıralar bu kulübün sağlam temelinin kanıtıdır.
Ama bu kulübü bir tek şey bu başarılı geçmişinden koparır.
Vizyonsuzluk… Ve o vizyonsuzluğu böyle sembolik gösterilerle kapatmaya çalışmak.
Bugünlerde Fenerbahçe tarihinin en destansı olaylarından biri filme çekiliyor.
Sponsoru da iyi bir Fenerbahçeli olan Hamdi Akın.
İşgal İstanbul’unda İşgal Kuvvetleri takımı ile Fenerbahçe’nin oynadığı son maçın hikayesi…
Fenerbahçe İstanbul’dan bir başarı hikayesi ile ayrılmak isteyen işgal komutanının bütün bastırmalarına, öfkesine, tehditlerine rağmen o maçı kazanmıştı.
Yani diyeceğim, benim bildiğim Fenerbahçe, böyle tamamen duygusal sembollerden oluşan bir sahnede bile arka sıradan itiraz ellerinin kalkacağı bir Fenerbahçe’dir.….
Bu kulüp gerçek kimliğini 3 Temmuz günü ortaya koydu.
FETÖ polisi, savcı ve hakimlerinin devleti ele geçirdiği bir günde, kendi sahasında FETÖ’nün polisine, savcısına karşı o kahramanca direnişle gösterdi…
O nedenle “Bu maçı orada değil 19 Mayıs stadında oynarım” oylaması, bu gerçek tablonun yanında, kusura bakmayın bana bir müsamere gibi görünüyor.
Benim Fenerbahçem, futbolun kalbi nerede atıyorsa orada krampon giyip, küresel sahaya çıkan takımdır…
23 Kasım 2024 - Hadise’nin yeni şarkısıyla gelen eski Türkiye özlemi: ‘Biz bizeydik nostaljisi’
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri