Hatay’daki sözleri hâlâ tartışılan Erdoğan’dan oya göre hizmet suçlaması
Okullar güçlendirilmedi. Hayat hâlâ çadır ve konteynırlarda sürüyor. Dolmuş, içme suyu, sistemli bir sağlık hizmeti yok. Binaların analizi bitmiş değil, orta hasarlıların durumu belirsiz. Kara kışla mücadele eden Hataylılar artık çözüm istiyor
6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 10 aya rağmen, Hatay başta olmak üzere yıkımın en ağır yaşandığı illerde hayat henüz normale dönebilmiş değil.
Buna dair en yüksek ses, dün Hatay’dan yükseldi.
Hatay Depremzede Derneği öncülüğünde bir araya gelen depremzedeler, 6 Şubat Depremi’nin üzerinden geçen 10 ayda yaşadıkları sıkıntıları ve taleplerini anlattıkları bir basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada eğitimde birinci dönemin sonuna gelindiği halde okulların güçlendirilmesi ile ilgili hiçbir hazırlık yapılmadığı ve ulaşımdan ders süresine kadar deprem bölgesindeki öğrencilerin ortak sınavlarda dezavantajlı olacağı vurgulandı. Okul sayısının yetersizliğine dikkat çekilen açıklamada, öğrenciler için ücretsiz yemek ve içme suyu talep edildi.
Sağlık hizmetleri konusundaki aksaklıklar da ayrıca anlatıldı. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin hala konteynırlarda verildiğini, şimdiye kadar prefabrik aile sağlığı merkezleri yapılmadığı için halkın hastalıkla baş başa kaldığı belirtilen açılamada hastanelerin de çok kalabalık olduğu, randevu bulunamadığı vurgulandı.
Açıklamada barınma sorununun hala devam ediyor olmasının özellikle altı çizildi:
“Depremden sonra az hasarlı binaların çoğunun analizi yapılmadı. Az hasarlı bütün binaların analizlerinin devlet tarafından yapılmasını istiyoruz. Kışın gelmesiyle birlikte konteyner kentlerde ve çadırlarda yaşamak daha da zorlaşıyor. Su sızıntılarından kaynaklanan yangınlar, ortak yaşam alanlarındaki haşere ve sinekler artıyor. Özel yaşamın bu denli sıkışması, barınma koşullarının değişmesi ve zorlaşması bizi psikolojik olarak da yıkıma sürüklüyor. Hâlâ yıkılmayı bekleyen evler var. Yıkılıp molozu kaldırılmayan mahalleler var. Daha ne kadar enkazlar ve molozlar arasında yaşayacağız? Bir an önce kalıcı konutlara geçmek istiyoruz. Kentin 33 ayrı noktasında 32 bin 314 kalıcı konut inşa edildiği söyleniyor fakat yıkılan ve yıkılacak bina sayısının 300 bine yakın olduğunu biliyoruz. Şu an yapılan konutlar bile tamamlanmamışken geriye kalan 250 bin konut ne zaman yapılacak? Bu halk daha ne kadar çadırlara ve konteynırlara mahkum bırakılacak?
Depremin ilk gününden itibaren hepimiz için yeni olan bu süreçte en çok da hukuki meselelerin tartışılması açıklığa kavuşturulması noktasında kapana kısılmış bir durumdayız.”
TBMM’den geçen yasa çerçevesinde Defne’nin rezerv alanı ilan edilmesi de açıklamada eleştirildi:
“Gelinen noktada riskli alan kararıyla başlayan sürecin rezerv alan kararıyla aslında çok daha büyük yıkımlara, mağduriyetlere sebep olacağını görebiliyoruz.
Orta hasarlı binaların akıbeti belirsiz. Orta hasarlı olarak nitelendiren binalarda güçlendirme yapılabilmesi için ruhsat şartı aranıyor, güçlendirmeye ilişkin talepler alınıyor ancak belediye güçlendirme ruhsatı vermeyecek. Önceden devlet eliyle elektrik su bağlanmış, kapı numarası verilmiş bir bina sırf ruhsatı olmadığı için yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Her defasında bin bir soru işareti, hiçbir bilgilendirme yahut açıklama yapılmadan çıkarılan yasalar.. İlgili meslek odaları ve konunun uzmanlarının görüşleri bu sürecin neresinde? Her soruya kendi başımıza cevap aramaktan ve bulduğumuz cevaplara güvenemeyecek kadar panik içinde olmaktan bıktık. Sorularımıza cevap verecek bir iletişim kanalı istiyoruz.
Hatay’ın Özel Afet Bölgesi ilan edilmesi için daha hangi koşullar bekleniyor? İvedilikle kentimizin Özel Afet Bölgesi ilan edilmesini ve deprem bölgesi için merkezi bütçeden maddi destek sağlanmasını istiyoruz.
Sorularımız ve sorunlarımız her geçen gün artıyor. Sorunlarımız çözülmedikçe tekrar etmeye devam edeceğiz. Yetkilileri uyarıyoruz ve sorularımıza ivedilikle cevap vermelerini bekliyoruz.”