Son 10 gün içinde Türkiye’nin iki önemli bağcısı ile bir araya geldik.
Birincisi Türkiye’de “Chamlija” adıyla iyice tanınan ve özellikle “Nev’i Şahsına Münhasır” markası şarap sevenler arasında iyi notlar alan üretici Mustafa Çamlıca idi.
Öteki ise Yedi Bilgeler markası altında üretim yapan Bilge Yamen ve eşi Gülgün Yamen’di.
Mustafa Çamlıca ile Çorlu civarındaki mekanında güzel bir sohbet yaptık.
Milli takımın ve üç büyük kulübün teknik direktörlüğünü yapmış Mustafa Denizli, spor medyasının duayeni Şansal Büyüka, sinema ve tiyatro sanatçısı Selçuk Yöntem, TİP adayı ve aktör Mehmet Aslantuğ, gazeteci Cengiz Semercioğlu, Suşi Mori Restoranın sahibi Ezgi Özkucur ve Cihangir’deki Cafe 21’in sahibi Deniz Kaaraağaç’tan oluşan bir gruptuk.
Orada Türkiye’nin en pahalı şarabı olan Turandot’u tattık.
Onunla birlikte yine en pahalı şarap kategorisindeki “Django” şarabını da denedik.
Django adı çok sevdiğim caz gitaristi Django Reinhardt’tan geldiği için özel de bir sempatim var.
Özellikle Turandot’u çok beğendim.
Hem Mustafa Çamlıca, hem Bilge Yamen gerçek birer şarap üreticisi ve hikayesini aşkla anlatan insanlar…
Benim için güzel birer kültür ziyareti oldu.
Bu arada Mustafa Çamlıca avangard bir üretici.
Santorini adasının volkanik üzümlerini bile getirtip dikmiş ve ondan şarap yapıyor Trakya’da…
Bir dedikodu…
Mustafa Çamlıca da bağ ve şato almak için Fransa’da araştırma yapıyormuş.
Cumartesi akşamı ise daha kalabalık bir gazeteci grubu olarak çok takdir ettiğim bir Türk bağcısı ile sohbet ettik.
Grupta Fox TV’den Doğan Şentürk ve Selçuk Tepeli, Sözcü’den Deniz Zeyrek, T24’den Cansu Çambel, Ekonomi Gazetesinden Vahap Munyar, HaberTürk’ten Nagehan Alçı, 10Haber’den Elif Soyseven, Tv100’den Erdoğan Aktaş, Disney Gruptan Onur Kumbaracıbaşı ile şarap uzmanı ve yazarı Oğul Türkkan vardı.
Bilge Yamen ve eşi Gülgün Yamen’in Selçuk’un Ortaklar mevkine yakın bir yerde 120 dönüm bağla başladıkları şarapçılık bugün Kapadokya’da, Denizli Güney’de ve Kaz Dağları eteklerindeki bağlarla Türkiye’ye yayıldı.
Ürettikleri şaraplara Ege bölgesinin Antik Çağ’daki filozoflarının isimlerini veriyorlar.
Ben kendi payıma en çok Petit Verdoux’dan ürettiği Bias’ı seviyorum.
Bağcılık ve Türkiye’nin yerli üzümleri üzerine çok güzel bilgiler aldık o akşam.
Sohbet sırasında Yamen ailesinin Fransa’da Bordeaux’ya sınır Cote de Bourgh’da bağ aldığını öğrendik. Bize fotoğraflarını da gösterdi.
Benim öğrendiğim Fransa’da şato veya bağ alan dördüncü isimdi.
Yamen çifti o bölgede büyük sayılabilecek bir bağ ve şatoyu satın aldı.
Şatonun adı “Chateau Haut-Bajac,” ancak adını “Chateau des Vu” olarak değiştireceklermiş.
Bana orijinal ismi daha iyi geldi.
Tahmin ediyorum bağı ve şatoyu satan aile yarattığı ismi korumak istemiş.
Bence Türkiye açısından önemli bir gelişme.
Fransa’da şato ve bağ satın alan ilk Türk markası Kavaklıdere oldu.
Kavaklıdere’nin üçüncü kuşağı Cote de Castillon bölgesinde iki ayrı şato satın aldı.
Bunlardan biri Chateau Claud Bellevue, öteki “La Croix Lartigue.”
Her iki şatonun bağları toplam 180 dönüm.
Bu iki bağın ve şatonun 223 bin litre şarap üretme kapasitesi var.
Şimdilik ancak yüzde 15’i kullanılabiliyor.
Bu da yıllık 45 bin şişe ediyor.
Bunlardan La Croix Lartigue bazı ciddi şarap uzmanlarından 94 puan aldı.
Barbare Şaraplarının sahibi Can Topsakal da Avignon civarında 150 dönüm bağ almış.
O bağın şarap üreten bir şatosu yok diye öğrendim.
Ama tabii ki kendisi orada üretmeye başlayabilir.
Aldığı bölge beni şaşırtmadı.
Çünkü Can Topsakal Fransa’da öğretim yaptı ve sonrasında restoran işletmeciliği de var.
Chateau-Neuf -du-Pape bölgesindeki Chateau Maucoil’in sahibi ile arkadaş.
Bu şarabın üretildiği yer Avignon şehrinin çok yakınında.
Yani Can Topsakal’ın bildiği bir yer.
Rhone vadisinin en güzel şaraplarından birinin yapıldığı yer burası…
İyi seçim yani.
Fransa’da bağ satın alan ve bugüne kadar pek yazılmayan ünlü bir Türk daha var.
Ressam İsmail Acar.
O da burada bir bağ aldı, zaman zaman gidip ilgileniyor.
Şimdilik şarap üretmiyor, bağın üzümünü başka şarapçılara veriyor.
Ama kulağıma gelen bir dedikoduya göre bağla pek ilgilenmiyormuş ve o nedenle komşular ve komşu bağ sahipleri şikayette bulunmuş.
O nedenle ceza ödemiş.
İsmail Acar da haklı bir gerekçe sunuyor.
Pandemi nedeniyle Fransa’ya gidemediği için böyle olmuş.
Hatta aldığı ev şato soyulmuş bu arada.
Umarım o da daha çok ilgilenir ve kısa sürede kendi şarabını da yapar.
İtalyanlar ve Fransızlar iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de bağ alırken Türkler de Fransa’da şarapçılığın kalbi sayılan bölgede yatırımlarını arttırıyor.
Nasıl oluyor bu?
Türk şarap üreticileri giderek iddialı hale geliyor ve ürettikleri şarapları marka olarak, Fransa’daki ayakları ile yukarı çekmek istiyorlar.
Bu arada şu bilgiyi de aktarayım.
Bordeaux dışındaki bölgelerde bağ fiyatları bizim Urla’daki bağ fiyatlarından ucuz.
Bağcılık sektörünün son zamanlardaki en önemli gelişmelerinden biri Elazığ’daki “Şükrü Baran” bağlarının Mey İçki grubundan Kavaklıdere’ye geçmesi oldu.
Bu bağlar Kayra’nın çok sevdiğim şarap yapımcısı Daniel o’Donell’in Türkiye’ye tanıttığı bir terroir’dır.
Şükrü Baran adlı Elazığ’ın o köyünden çıkıp okumuş bir iş insanı tarafından kuruldu bağ.
Ve Daniel o’Donnell bu bağda ünlü Imperial Öküzgözü ve Kayra Öküzgözü şaraplarını yaptı.
Çok iyi sonuçlar aldı.
Hatta Mey Grubuna etiketin üzerine “Şükrü Baran Bağları” adını yazdırarak bir anlamda terroir işaretlemesi yaptı.
Ancak Şükrü Baran kurduğu bu şahane bağın ilk ürünlerini aldıktan kısa sonra vefat etti.
Bağlar veraset yoluyla oğullarına geçti.
Ancak bağ sahibi olarak iki varis Mey grubuna çok zorluk çıkardılar ve sonunda Mey grubu o bölgede kendi bağlarını kurdu ve ayrıldı.
Geçen hafta öğrendim ki bu bağlar şimdi Kavaklıdere’ye geçmiş.
Kavaklıdere Türkiye’de Öküzgözü’nün kıymetini en iyi bilecek üreticilerin başında geliyor.
Bu güzel bağların böyle itibarlı bir markaya geçmesi kaygımı azalttı.
İnşallah Şükrü Baran’ın çocukları Kavaklıdere’ye de zorluk çıkarıp onu kaçırmazlar.
Türkiye’nin bağcılık dünyasından bir “aile içi” haber daha vereyim.
Urla bölgesinde ‘Şarap Yolu” adı altında bir güzergah yaratan şarap üreticileri ve bağcıları bu Pazartesi bir davet veriyor.
Urla’dan Michelin yıldızı alan ve Rehbere giren restoran ve şeflerini Uzbaş Arboretum’da yemeğe davet ettiler.
Dışa kapalı, kendi aralarında bir yemek olacak.
Urla’nın en güçlü tarafı bu.
Bir gastronomi bölgesi oldu ve şarap üreticileri ile gastronomi mekanları bu işbirliğinin öneminin çok bilincinde.
Umarım Trakya, Güney ve Kapadokya üreticileri de bir gün aynı anlayışa gelir.
Geçenlerde bir arkadaşım İstanbul’da bir restorana gitmiş.
Orada Şırnak şarabı içmiş, beni aradı ve büyük övgüyle söz etti.
“Allah Allah Şırnak’ta şarap mı olurmuş” diye düşündüm kendi kendime…
Meğer oluyormuş.
Hem de yılda 50 bin şişe şarap üretiliyormuş.
Şırnak’ın Midin köyünde kurulmuş bir üretim merkezi burası.
Süryani ailelerin yaşadığı bir köy.
Ama ürettikleri şarap için “Süryani şarabı” demiyorlar.
Dar bir kültürel kimliğe kapanmak istemiyorlar ve bence de haklılar.
Çünkü daha iddialılar.
Öküzgözü ve Boğazkere gibi Türkiye’nin artık dünyada da tanınan yerel üzümlerine verirken bilmediğimiz başka yerel üzümleri de kullanıyorlar.
Şişelemeleri çok iyi ve profesyonelce.
Etiketleri çok başarılı.
Üretim teknolojileri, tankları ve fıçıları iyi ve modern.
Ama en güzeli yaptıkları işin hikayesini büyük bir heyecanla anlatıyorlar.
İnstagram hesapları, pazarlamaları başarılı.
Üretimlerinin yüzde 40’ın yurtdışına satıyorlarmış.
Geçenlerde Sadettin Saran’ın yaptırdığı spor salonunun açılışı için Şırnak’a gidecektim. Ancak grip olduğum için gidemedim.
İlk fırsatta gidip hem salonu, hem de Midin köyündeki bu şarap vahasını göreceğim.
Yöneticilerinden biri bana ilginç bir şey söyledi.
Şarap üretimi ve bağcılık konusunda hükümetten ve yerel yöneticilerden büyük destek görmüşler.
Açılışa kaymakam bizzat gelmiş.
Tarım Müdürlüğü çok yardımcı olmuş.
Bölgedeki jandarma komutanı çok destek vermiş.
Bunları duyunca gerçekten sevindim.
Ayrıca bağlarda ve üretimde çok sayıda kadın da çalışıyor.
Ama burayı gidip daha geniş yazacağım.
Çünkü fazlasıyla hak ediyor.
26 Kasım 2024 - Hükümet çok önemli bir mahkeme kararını yedi gündür saklıyor
24 Kasım 2024 - Çanakkale 116. Er Eğitim Alayında 50 yıl önce çekilen bir fotoğrafın hikayesi
23 Kasım 2024 - Hadise’nin yeni şarkısıyla gelen eski Türkiye özlemi: ‘Biz bizeydik nostaljisi’
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor