İşte size 'Classified' yani 'Çok gizli' bir yeni medya raporu: Fatih Altaylı, Cüneyt Özdemir, Özlem Gürses, Nevşin Mengü gibi isimler ile 10Haber, T24, OdaTV gibi siteler, Türkiye'de devlet medyasının tabutuna son çivileri çakıyor.
18 Ekim 2023…
İstanbul’da Galataport’un biraz ilerisinde yeni açılan Peninsula Oteli…
Gördüğünüz bu selfie işte o gün orada çekiliyor.
Selfie’deki iki kişiden birini mutlaka çok iyi tanıyorsunuz.
Fatih Altaylı…
Öteki kişiyi ise muhtemelen tanımıyorsunuz ama yaptığı işi dünyada bilmeyen yok.
Adı Pedro Pina…
YouTube’un Vice President’i…
Yani Başkan Yardımcısı…
Ekim ayında sessizce Türkiye’ye geldi ve bazı görüşmeler yaptı. Bazı YouTube içerik sağlayıcılarla bir araya geldi.
Medyaya pek yansımayan bu görüşmeler aslında Türkiye’de yeni medyanın doğuşunu haber veriyordu.
Youtube Başkan Yardımcısını Türkiye’ye getiren geçen yaz sonundan itibaren Google ve Youtube çevrelerinde özel izlemeye alınan bir Türk yayıncısı ile görüşmekti.
Pina’nın geliş amacı Fatih Altaylı ile özel bir görüşme yapmaktı ve o görüşme 18 Ekim günü Peninsula Otel’de yapıldı.
Bu konuları yakından izleyen bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim.
Bu görüşme ve bu selfie Türkiye medyasında yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Şimdi biraz geriye, 28 Mayıs gününe dönüyorum.
Seçimde oy verme işlemi tamamlanmış ve ilk sonuçlar gelmeye başlamış.
O gün HaberTürk televizyonunda ve internet sitesinde bir deprem oluyor.
HaberTürk’ün taşıyıcı ismi ve starı Fatih Altaylı’nın şirketle ilişkisi kesiliyor.
Yani Haber Türk en çok okunan, en çok seyredilen starını resmen “Kovuyor…”
(Kovuyor kelimesini hiç sevmem ama Amerikan dilindeki “Fire” fiilinin karşılığı olarak kullandım.)
Altaylı daha o gece hayatının belki de en önemli kararını alacak ve beş yıl önce kurduğu ancak aktive etmediği Youtube kanalını açacaktı.
Altaylı HaberTürk’ten ayrıldıktan sonra ilk Youtube yayınını 12 Haziran 2023 günü yaptı.
Yani kovulduktan 15 gün sonra…
O günkü ilk yayını 958 bin 995 kere görüntülendi.
Muazzam bir çıkıştı bu…
Kanal iki ay gibi çok kısa zamanda öylesine bir popülerlik kazanacaktı ki, işte bu başarı Youtube’un Başkan Yardımcısını İstanbul’a getirmişti.
O gün Peninsula Otel’de Altaylı’ya söylediği şu sözler yeni medya döneminin de işareti olacaktı:
“Siz benim Youtube algımı değiştirdiniz…”
Neydi bu cümlenin arkasındaki gerçek ?
Altaylı’nın kanalı tekil kullanıcı sayısında tüm mecralardan daha yüksek erişime sahip oldu.
Bunun rakamsal karşılığı şuydu:
4.5 milyon tekil kullanıcı…
Yaptığı programlar ayda yaklaşık 300 milyon kez farklı mecralarda izleyici karşısına çıkıyordu.
En önemlisi, uzun bir program olmasına karşılık izleyicinin kalma süresiydi.
Gelen seyircinin yüzde 65’i bir saatlik program boyunca kanalda kalıyordu.
Yurt dışı izlenmede Türk dizilerinden sonra en yüksek süre Fatih Altaylı’nın programlarındaydı…
Ama YouTube’u İstanbul’a getiren asıl neden burada yeni bir “Tucker Carlson” modelinin geliştiğini görmeleriydi.
Tucker Carlson ABD’de Fox’un Trump destekçisi aşırı militan programcısıydı.
Biden seçimi kazandıktan sonra Fox TV’den kovulmuş ve o da kendi kanalını kurmuştu.
Bu medyası ile muazzam izlenilirliklere ulaşmıştı.
Fatih Altaylı olayı da buna benziyordu.
İşinden atılan, iktidarın baskısı sonucu işini kaybeden medya starlarının yarattığı yepyeni bir medya…
Economist buna “One Man Broadcasting” yani “Tek Kişilik Yayıncılık” diyor.
YouTube’a göre Fatih Altaylı ve Tucker Carlson gibi “Yeni medya starları” sadece haberciliği değil “Influencer” kavramını da değiştiriyordu.
Bu iki model “Mega Influencer” dönemini de açıyordu.
ABD’de bu türde 20’ye yakın yayıncı vardı.
Avrupa’dakilerin sayısı ise ikiydi.
Türkiye’de ise Fatih Altaylı’yı bu kategoriye sokuyorlardı.
Yani “Mega kanaat önderleri” dönemi…
“Devlet medyası”nın asla ulaşamayacağı sayılarla ifade edilebilecek bir “Bağımsız Yeni Medya” dönemi açılıyordu.
Üstelik bu gelişme Fatih Altaylı’nın kanalından ibaret değildi.
Türkiye’de bu yolu açan ilk yayıncı Cüneyt Özdemir’di…
Başlangıçta sadece bir YouTube kanalı olarak başlayan Özdemir aradan geçen süre içinde bunu tam anlamıyla bir “Yeni Medya ekosistemi” haline geldi.
Yani, iktidar şemsiyesi altına giren klasik Devlet medyasına alternatif bir medya haline dönüştü.
Ortaya çıkan bu yeni sisteme artık sadece “Medya” demek yetmiyor.
Bu yeni bir oluşum ve onu açıklayan kavram “Yeni Medya ekosistemi…”
Şimdi biraz Cüneyt Özdemir’in yepyeni bir yaratıcılıkla kurduğu bu eko sistemin rakamsal portresine girelim.
(*) Youtube kanalının 1.5 milyon takipçisi var.
(*) YouTube’daki günlük yayınları ortalama 150-200 bin izlenme görüyor.
(*)Bu yayınlar aylık ortalama 10-15 milyon izlenme alıyor.
(*) ‘X’ yani eski Twitter’da 7.5 milyon takipçisi bulunuyor.
(*) Facebook’da ise 712 bin takipçisi var.
(*) Tik Tok’taki takipçisi sayısı 252 bin.
(*) Instagram’da ise 685 bin kişi.
(*) Bu arada bir Türk streaming platformu olan Gain’de belgeselleri yayınlanıyor.
Peki bu kanalların siyasi haber açısından anlamı ne?
Şöyle diyeyim;
Son seçim yayınını 7.5 milyon kişi izlemiş.
İki örnek daha vereyim.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın istifa ettikleri gece özel bir yayın açtılar.
Gece 12’de başlayan bu yayını sabah 03’e kadar 60 bin kişi sürekli izledi.
Devlet medyası artık gazetelerin tirajını açıklamıyor.
Onların o günlerde değerlendiremedikleri, belki de görmek istemedikleri çok önemli bir tehlike işareti vardı.
Bu işaret ABD’de bir mahkeme salonundan gelmişti.
Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalı 10 yıl önce faaliyete geçti.
Ama bu kanal asıl patlamasını çok özel bir olayda yaptı.
Cüneyt Özdemir, elinde bir mikrofonla Rıza Sarraf’ın ABD’deki yargılanmasını mahkeme salonundan canlı yayınla saatlerce anlatmaya başlamıştı.
Bir tek yayıncı devletin medyasının sahip olduğu haber televizyonlarının en büyük silahını elinden alıyordu.
Bitiş’in startı o gün orada verilmişti.
Klasik devlet medyası için ikinci bir tehlike daha vardı.
Gerek Fatih Altaylı gerek Cüneyt Özdemir sadece bir YouTuber değil.
Her ikisi de hızlı kurumsallaşma ve yeni yaratıcı modellerle 21’inci Yüzyıl izleyicisinin mümkün olan her platformda karşısına çıkmaya hazırlanıyordu.
Cüneyt Özdemir’in yarattığı model artık bir Youtube kanalı değil, bir tür “Streaming Platformu” haline gelmişti.
Yani haber medyacılığının Netflix’i gibi olmuştu…
Onun platformunda Elif Dürüst’ün başlattığı sanat söyleşileri, bir anda 200 bin görüntülenmeye ulaşmaya başlamıştı.
Herkesin gözünün önünden sıfırdan bir alt medya doğmuştu.
Bu arada, şu ana kadar gizli tutulan veya çoğu insanın fark edemediği bir gelişmeyi de haber vereyim.
Cüneyt Özdemir tamamen AI, yani Yapay Zeka ile çalışan bir modeli kullanmaya başladı.
“dipnot.tv” adlı bu yeni model altı ay önce tamamen Türk yazılımcılarından kurulu bir grup tarafından gerçekleştirildi.
Bu sistemde hiçbir muhabir, editör çalışmıyor. Sadece bir editör var ve onun da görevi haberlere onay vermek.
Bu yeni sistem yakında bütün dillerde hizmete açılacak.
Türkiye’de yeni medyanın doğuşu Fatih Altaylı ve Cüneyt Özdemir’den ibaret değil.
Bu iki “Mega” sistemin yanında daha küçük ama son derece etkili başka mecralar da çoğalıyor.
Biraz o dünyaya da girelim.
11 Aralık 2023 gecesi Türk spor tarihinin en feci olaylarından biri yaşandı.
Ankaragücü takımının başkanı 1-1 biten maçın sonunda sahaya girerek hakemi yumrukladı ve sonra tekmelemeye başladı.
O gece yeni medya açısından da ilginç bir olay yaşandı.
Saat 01.20’de tek kişilik bir medya canlı yayına girdi.
Özlem Gürses’in YouTube kanalıydı bu ve evinin bir odasından yayın yapıyordu.
Programı iki konukla saat 2.40’a kadar sürdürdü.
Programı anlık olarak üç bin kişi izliyordu.
Yani paralel bir bağımsız kanal devlet medyasının dokunulmazlarına dokunuyordu.
Gürses sabah 05.30’da oradan çıktı ve sabah deprem bölgesinde Hatay’a giderek oradan iki saat boyunca yayın yaptı.
Bütün yayında kullandığı tek araç elindeki cep telefonuydu.
O yayın 300 bin kişi tarafından izlendi.
Bu dinamizm Özlem Gürses’i Türkiye’de “Tek Kişilik Medya”nın en başarılı örneklerinden biri haline getiriyor.
(*) Youtube kanalının 465 bin takipçisi var.
(*) X’teki takipçi sayısı 790 bin.
(*) Tik Tok’ta 73 bin kişi takip ediyor. Oradan yaptığı yayınlar bir milyondan fazla beğeni alıyor.
(*) Bu arada bir haber Podcast’i var ve bu da Türkiye’nin en çok dinlenilen podcastiydi.
Bölüm başına sadece Spotify’da 10 bin kişi tarafından dinleniyordu. (Ne yazık ki sponsor bulunamadığı için kapandı)
Gürses’in kanalı 3.5 yıldır yayında ve şu son zamana kadar sadece bir yardımcısı vardı. Şu an sayısı ikiye çıktı.
Bu alanda Özlem Gürses de tek değil..
Çok başarılı bir başka YouTube yayını da Nevşin Mengü…
Youtube’da takipçi sayısı 574 bini buldu.
159 milyon görüntülenme almış…
En yüksek video izlenmesi günde 330 bin.
En yüksek canlı yayın izlenmesi 560 bin.
Gördüğünüz gibi bu kanallar bireysel dinamizmi ile haber kanallarının “canlı yayın” silahını da elinden alıyor artık.
Haberin nabzı onların kanallarında atıyor çünkü.
Bir başka örnek Memduh Bayraktaroğlu.
Yetmişaltı yaşında ve dört yıl öncesine kadar Muğla’nın Akbük beldesinde bir apartman dairesinde eşiyle birlikte yalnızlık içinde oturuyordu.
Oradan tek başına bir cep telefonu ile başlattığı Youtube yayınlarının bugün 327 bin takipçisi var.
Bugüne kadar 4700 Youtube video yayını yapmış.
Her videosu ortalama 20 dakika izleniyor.
Kasım ayında 1.5 milyon kere izlenmiş.
Bir karşılaştırma için size geçenlerde Fransız medyasında okuduğum bir rakamı vereyim.
Fransa’da 250 binden fazla takipçisi olan YouTuber’lara ‘Influencer” deniyor.
Devlet medyası giderek daha statikleşip daha klasikleşirken bu mecralarda müthiş bir bireysel dinamizm ve motivasyon var.
Üstelik bu saydıklarım sadece “One Man/woman media” örnekleri.
Yeni medya bundan ibaret değil.
Bugünkü konum Economist dergisinin ortaya attığı “Tek Kişilik Yayıncılık” olduğu için sadece oradaki son gelişmeleri anlattım.
Buna 15 yıla yakın zamandır habercilik yapan T24, Oda TV, 10 Haber gibi çok başarılı bağımsız internet haber sitelerini de eklerseniz, medya okyanusunun kutuplarındaki buzdağlarının deniz altında kalan kısımlarını gözünüzde daha kolay canlandırabilirsiniz.
Önümüzdeki günlerde bağımsız internet haber ekosisteminin arka odasına da gireceğim ve oradaki devasa rakamları da göreceksiniz.
Yayıncılıkta kantitatif bir devrim yaşanıyor.
Bunlara her yayını milyonlar tarafından izlenen “Babala TV”, her yayını 500 binlere varan rakamlarla izlenen “FluTV” gibi yayınları da ekleyin.
Bilimsel konuları harika biçimde popülarize ederek altı milyon gibi inanılmaz bir takipçi sayısına ulaşan Barış Özcan gibi YouTuber’ları eklerseniz bu yeni eko/siyasal/sosyal/kültürel sistemin boyutlarını daha iyi anlayabilirsiniz.
Economist dergisi bu haftaki kapağını yeni medyaya ayırdı.
Başlığı şuydu:
“The Media and the Message…”
Yani “Medya ve Mesaj…”
MacLuhan’ın 1960’lı yıllarda icat ettiği “Media” kelimesi belki de 55 yıl sonra onun verdiği gerçek anlama geliyor.
MacLuhan “Medya mesajdır” demişti.
Türkiye’de yükselen yeni medya da kendi mesajını şimdiden Türk siyasal, sosyal ve kültürel tarihine yazmaya başladı.
Fatih Altaylı’nın programına çıkmak isteyen siyasetçi sayısı devlet medyasının haber kanallarını solladı.
Geçen ay patlayan Fatih Terim Fonu olayı “Tek Kişilik Yeni Medya”nın devlet medyası haberciliğini tarihe karıştırmasının Miladı oldu.
İktidar tarafından gelen sinyallere ve fısıltılarda bakarsak iktidar da kendi yarattığı Devlet Medyasının çaresizliğini anlamaya başladı.
Ancak merkez medyayı ortadan kaldırırken yaptığı yanlışın aynısını yapacakmış gibi bir havaları var.
Kendine ait bir “Tek Kişilik medya” yaratamayınca görev “İktidar finansmanlı trollere” bırakılıyor.
Ne var ki o troller Devletin artık iyice çaresiz hale gelen eski merkez medyasının güvenilirliğini daha da aşağı çekmekten başka işe yaramıyor.
O durumda geriye en bilindik ve en ilkel yöntem kalıyor.
Tek Kişilik Medyaları terörize etmek veya sindirmek.
Tucker Carlson ve Fatih Altaylı örnekleri bunun çok zor olduğunu şimdiden ispat ediyor.
Gelelim son soruya…
İş aleminin klasik 70 Plus patronları “Tek kişilik yeni medyayı” okuyabiliyor mu?
Hayır, şirketlerini hala kağıt üzerinde göremezlerse kendilerini yok sanıyorlar.
Ya kendini “hep ilerde” gören reklamcılar, PR şirketleri anlıyor mu…
Hayır…
Genç bazı medya planlamacılarını bir kenara bırakırsanız; Kamu Ortaklığı Fonu’ndaki kaynakları Devlet medyasında, Ankara’dan kendilerine gösterilen yerlere yerleştirmekten başka yaratıcı çalışmaları yok.
Çoğu hala eski klasik kurumsallaşmış medyanın etkisinden kurtulmuş değil.
Onlara tavsiyem şu.
Bugün yayınladığım selfie fotoğrafına çok yakından bakmaları.
Türkiye’nin gerçek nabzı artık, siyasetçi uçaklarından gelen toplu fotoğraflarda değil, bu vesikalık selfielerde atıyor.
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası
15 Kasım 2024 - A330 kulisi: Herkes ciddiyken sağdaki niye kahkahayla gülüyor