Yılın ilk güzel haberi şu.
“Ölümlü Dünya 2” filmi beş haftada 200 milyon TL’den fazla gişe yapmış…
Okuduklarım doğruysa bugüne kadar bir Türk filminin yaptığı en büyük gişe hasılatıymış.
Millet olarak böyle bir parayı çoğunlukla bizi ağlatan fimlere harcardık.
Sağolsun bir tek Recep İvedik güldürürdü bizi…
Şimdi bizi kahkahalarla güldüren bir komedi filmine harcıyoruz..
Hem de aralık ayı gibi davetlerin bol olduğu bir ayda…
Ama en önemlisi…
Hem de nasıl bir konjonktürde…
Yaşadığımız şu günlere bir bakın…
Her gün Gazze mitinglerinin yapıldığı…
Sınırımızdan şehit haberlerinin geldiği…
Devletin resmi medyasının topluma her gün Gazze’den acılı sahneler gösterdiği…
Diyanet İşleri’nin yılbaşı günü bile “Unutmayın ölüme bir adım daha yaklaştınız” mesajı verdiği..
Devletin resmi yayın organı TRT’nin “Selahattin Eyyubi” dramalarını ülkenin bütün şehirlerindeki devasa bilboardlardan her gün geçtiğimiz yollara kadar yaydığı…
Her gün şehadet ve ölüm ikliminin yaşandığı bir ülkede ve günlerde…
Yas ve matemin neredeyse sürekli hale geldiği günlerde…
İşte öyle günlerde millet olarak ne yapmışız…
“Ölümlü Dünya 2” filmine gitmişiz…
Hayat pahalılığının boğazımıza yapıştığı şu günlerde 200 milyon TL yi bu filmi seyretmek için harcamışız…
Şöyle bir düşündüm…
Kendim dahil en çok hangi sahnelerine gülmüşüz filmin…
Buyrun size filmden kısa bir potpuri…
Öldüğünde yakılmayı vasiyet eden mafya babasının son arzusunu yerine getirmek isteyen arkadaşlarının çabasına…
Türkiye’de krematoryum olmadığı için bir arkadaşının çakmağı ile onu parmağından tutuşturmaya çalışmasına…
Ölüme gülünür mü arkadaş diyebilirsiniz…
Ölümü insanların gündelik hayatında bu kadar içine sokarsanız, devletin cuma hutbelerinden yılbaşında bile “Ölüme bir daha yaklaştınız” mesajları ile hayatı kâbusa çevirirseniz…
Gülmeye başlar insanlar…
Bugünlerde gösterime çıkan bir başka komedi filmi de “Cenazemize Hoş Geldiniz” adını taşıyor.
Biliyorum şimdi malum çevreler hemen saydırmaya başlayacak…
Durun bir dakika…
Millet niye gülmek istiyor bir düşünün…
Beyler millet artık ağlamaktan bitap düştü.
Yeterince ağlatıldı bu millet, fazlasıyla ağladı ve şimdi gülmek istiyor…
O nedenle siz “Gündem Filistin” dedikçe Filistin gündemden düşüyor…
İnsanlar biliyor ki şimdi seçim kampanyasında da bol bol dinleyecek o belagatı…
Yetti artık çünkü…
Ortadoğu ve onun bitip tükenmek bilmeyen kavgaları…
Müslümanın Müslümanı gırtlakladığı coğrafyaya şimdi Yahudi’nin Müslümanı katlettiği…
Güya Müslüman örgütlerin Yahudilere saldırıp çoluk çocuk demeden öldürdüğü.
Kendine Müslüman adı veren bir takım terör örgütlerinin cenaze anmasına giden Müslümanları canlı bombalarla katlettiği…
Bölgedeki herkesin herkesi boğazlamaya çalıştığı…
Herkesin herkesin kuyusunu kazdığı, arkadan kalleşçe vurduğu…
İnanç adına en kanlı katliamların yapıldığı bir coğrafyadan gına geldi artık…
Bu Ortadoğu artık kendi çocuklarının, kadınlarının, sivil insanlarının yaşadığı acıları, trajedileri bile kendi siyaseti ve vicdansızlıkları ile geri plana itiyor.
İnsanlar ağlamaktan, matem tutmaktan, bitmeyen yaslar yaşamaktan yoruldu…
Gülmek istiyor insanlar artık.
Ortadoğu bu karanlık hüznünden çıkıp Akdeniz’in neşesini bulmak istiyor.
Gündelik hayat da onlara gülmeleri için her yardımı yapıyor…
Ateist imamlar çıkıp “Ben bir profesyonel olarak işimi iyi yapıyorum” dedikçe gülümsüyor…
Gülümsedikçe hayatta başka şeyleri de görüyor…
Dilan Polat’ları, parasını tefeci fona verirken çantanın içine çip koyan kurnazları görünce rahmetli Levent Kırca’nın o harika gülüşünü görüyoruz…
Hançeresini yırtarak gerdan kıvıran siyasetçilerin yüzü bize artık Metin Akpınar’la rahmetli Zeki Alasya’nın parodilerini hatırlatıyor.…
Televizyonlarda her konuya maydanoz konuşan kafalar dürüstlük nutukları atarken “Ölümlü Dünya”da Feyyaz Yiğit’in “Ben bakireyim” dediği sahne geliyor gözümüzün önüne.
Geliyor ve hiç gitmiyor…
Aynı filmde havaalanında “Bitsin şu çilemiz ya” diye başlayıp seçim otobüsünde devam eden sahne var ya…
Onu seyrederken önümüzdeki seçimde hep göreceğimizi biliyoruz bu sahneleri…
Devletin bütün olanaklarının kullanıldığı, muhaliflere devlet televizyonlarında, medyalarında üç beş santimetre alanın fazla görüldüğü seçimleri hatırlayınca Ölümlü Dünya’nın şu sözü gelecek hep aklımıza:
“Benim tabancayla geldiğim yere sen roketatarla geldin yahu…”
İşte bu sahneyi hatırlayacağız hep.
Tabii bir de tavuk kanadı yerken örgütü çökertme planı yapıp “Taksiyle örgüt çökertmeye gidiyoruz” dedikleri yer…
Hiçbir nedeni olmadan bu cümleye de çok güleceğiz…
Sadece iktidara mı gülüyoruz…
Muhalefete de gülüyoruz…
“Türkiye laiktir laik kalacak” sloganını kırk yıldır o hiç değişmeyen monoton desibelde ve hiç yeni bir şey söylemeden bizi iç karartan bir nostalji tüneline soktuklarında karalar bağlayan yüreğimizle, üzerimize çöken o ruhsuzluk halimizle başka ne yapacaktık ki…
Ya ağlayacağız gülünecek halimize…
Ya güleceğiz ağlanacak bütün hallerimize…
Galiba vatandaş yavaş yavaş gülmeyi seçiyor…
Galiba gülmenin en güzel, en zarif, en etkili itiraz yolu olduğunu keşfediyor.
Çünkü hepimiz artık “Ölümlü Dünya 2”nin kahramanı Feyyaz Yiğit’in “Mandıra Filozofu” filminin edasıyla dediği gibiyiz:
“Savaşmak olmuyor kaçmak olmuyor. Tam bir dilemma…”
Yirminci yüzyıl sosyolojisi buna “anomi” diyordu…
Değerlerin çöktüğü, kuralsız kaotik durumlar…
Böyle durumlarda yapacak tek şey kalıyor…
Gülmek…
Yeni yılın ikinci haftası başlarken Türkiye sosyolojisinde benim gördüğüm en umut verici haber buydu…
Ölümlü Dünya 2’ye 200 milyon TL harcamak.
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası