Pazartesi akşam üzerinden beri Las Vegas’tayım.
İki nedenle geldim.
Biri dünyanın en büyük teknoloji fuarını gezmek.
İkincisi ise geçen eylül ayındaki açılışından önce yazdığım ünlü Sphere’i yani Küre’yi gezmek ve bir show seyretmek.
İzlenimlerimi yazacağım.
Zaman zaman Türkiye’den kopmak, Türkiye’nin siyaset ve konuşan kafa atmosferinden kurtulmak bana iyi geliyor.
Dün sabah Bellagio Oteli’nin bir kafesinde sabah ilk kahvemi içerken haber önüme düştü.
Fransa’da yaşlı başbakan gitmiş ve yerine 34 yaşında genç bir siyasetçi başbakan olmuş.
Adını okuduğum an kafamda bir kıvılcım parladı.
“Ben bu adamı bir yerden tanıyorum, ama nereden…”
Sonra birden hatırladım…
Bir uçakta tanımıştım. Şimdi sizi onu tanıdığım güne götüreyim ve o anı anlatayım.
22 Eylül 2023 günü Paris’ten kalkıp Kopenhag’a giden AIR France uçağının business sınıfında genç bir yolcu vardı.
Kabin görevlisi elindeki yemek tepsisini uzattığında nazikçe “yemek istemiyorum” dedi ve ekledi:
“Sadece bir kadeh kırmızı şarap alabilirim…”
Bu genç adamın adı Gabriel Attal’dı…
Yaşı 34 ama “baby face”i (Bebek yüzü) nedeniyle lise mezunu bir genç gibi duruyor.
Bu çocuk o gün Fransa’nın yeni eğitim bakanıydı…
Bazıları “Bu çocuk mu bizim çocuklarımıza eğitim verecek yani” diye dudak büküyordu o gün.
O gün koltukta otururken çekilen fotoğrafında bir ayrıntı dikkatimi çekmişti.
Uzun kollu gömleğinin kol düğmeleri ilikli değildi.
Geçen yaz Anti Pharos adasında gördüğüm Cape Cod tarzı yazar ve sanatçıların bu yıl yine moda olan gömlek giyme tarzıydı.
O gün “Evet arkadaş, bu çocuk senin çocuğunun halinden iyi anlar” demiştim içimden.
O gün bir de şunu söylemiştim.
“Şu sıralar Fransa’da bir “Attal-manya” yaşanıyor.”
Çünkü son dönemini geçiren Macron’un yerine onu en güçlü başkan adayı olarak görenler de vardı. İşte o çocuk önceki gün itibariyle koskoca Fransa’nın başbakanı oldu.
O da Macron gibi Sosyalist Parti geçmişinden geliyor ama bugün Macronist olarak tanınıyor.
Türkiye’de bazı eski tüfekler tarafından hala kullanılan o demode, arkaik ifadeyle bir “dönek” yani…
Üstelik çok da genç dönmüş…
Öğrencilerle çok iyi ilişki kuruyor.
Belki okuyanlarınız hatırlar.
4 Ekim 2023 günü yazdığım yazının başlığı şuydu:
“Dünyayı 20’inci Yüzyıl artığı bu “moruklar” batıracak.
Kendim de “moruk” yaş grubuna girdiğim için isteyenler kelimeyi “yaşlı tontonlar” olarak okuyabilir.
Ama şimdi sayacağım liderlerin hangisi için “tonton” kelimesini kullanabiliriz, karar sizin.
O yazıda anlatmıştım.
“New York’un kültürel hayatının dergisi” New Yorker o hafta kapağında bu karikatürle çıkmıştı.
Yaş ortalaması “70 Plus” siyasetçiler ellerinde yürüme aygıtları ile yarışıyor…
Dünyanın hâlâ 1 numaralı süper gücünün gelecek yılki başkanlık yarışı işte bu tablodaki 80’lik yaşlı adaylar arasında geçecek.
4 Ekim tarihindeki yazımda şöyle yazmıştım:
“Bu sadece Amerika için değil dünyanın geri kalan birçok ülkesi için de geçerli.
Çin’in giderek despotlaşan lideri Şi Ping 70 yaşında…
Rusya’nın giderek despotlaşan lideri Putin 70 yaşında…
Hindistan’ın giderek despotlaşan lideri Modi 73 yaşında…
Düşünebiliyor musunuz, dünyanın kaderini belirleyen “G 20” neredeyse bu insanların elinde.
Hepsi de 20’nci yüzyılda doğmuş popülist otoriter siyasetçiler.”
“Ortak özellikleri, hepsi muhteris mi muhteris.
Oturdukları koltuklardan kalkmak istemiyorlar.
Hepsi sırtını 20’nci yüzyılın ilk yarısından kalmış sakil bir popülizme dayamış.
Hepsi aydınlara düşman.
Hepsi yalanlar ve korku üzerinde oturuyorlar.
Hepsi karşı düşünceye karşı tahammülsüz.
Hepsi ya demode bir ideolojiye ya fanatikleştirilmiş bir dini istismar ediyor.
Hepsi demokrasiye düşman.”
Tabii, yaşlı rejimlerini birer “morutokrasiye” çeviren bu liderlerin dışında, zamanında bırakanlar da var.
(*) Mesela Obama kaç yaşında bıraktı,
(*) Macron kaç yaşında bırakacak?
Küçük bir hatırlatma yapayım.
Macron 40 yaşında başkan seçildi… Bugün 45 yaşında.
2027’de başkanlık koltuğundan ayrılırken 50 yaşında olacak.
(*) Obama ABD Başkanlık koltuğuna seçildiğinde 47, oturduğunda 48 yaşındaydı.
Ayrıldığında 56 yaşındaydı.
Ama dikkat. Her ikisi de ülkelerindeki “Aynı kişi iki kereden fazla başkan seçilemez” kuralı gereği o koltuktan ayrıldı.
Ne yazık ki böyle kurallar 21’inci Yüzyılın despot “Morutokratlarına” işlemiyor.
Putin kendini hayat boyu o koltukta bırakacak düzenlemeyi yaptı bile.
Evet Las Vegas’ta haberlerde gördüğüm Fransa’nın yeni genç başbakanının hikayesi bu.
Buna bakıp şunu sorabilir miyiz:
“Acaba bu 21’inci Yüzyıl’da dünyayı kapkara bir kâbusa çeviren yaşlı popülist liderler için geri sayım başladı mı…
Bilmiyorum ve çok umutlu değilim.
Yirminci Yüzyıl’da dünyanın başına insanlık tarihinin en kanlı ve trajik belasını açan despotlar ancak savaşta yenilerek tarih sahnesinden çekilebilmişti.
O popülist liderlerin sonuncusu Franco ise ancak ölünce ülkesi İspanya kurtulmuş ve bugünkü demokrasisine kavuşmuştu.
Doğrusu Çin ve Rusya için de pek umutlu değilim.
Ama yaşlı dediğimiz Avrupa’nın demokrasisi, kurumları ayakta kalmış ülkeleri “ihtiraslı ve egoist moruktokratları” seçim yoluyla evlerine göndermeyi hala başarabiliyor.
Ve emin olun bu çok güzel bir şey.
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası