İnci Taneleri'nde haftalardır beklediğimiz Dilber'in dans sahnesi yayınlandı, ortalık alev aldı. Acaba bu dizi o ateşli sahneler olmadan da çekilebilir miydi?
Daha fragman yayınlanır yayınlanmaz pavyon dansı dersleri başlamıştı, Dilber’in elbisesi stoklarda tükenmişti. Tüm Türkiye dizi için geri sayıma geçti. İlk bölüm için eğitimin önemi, Yılmaz Erdoğan’ın şairane dili gibi konuların tamamen geri planda kaldığını, inci tanelerinin pavyon tanelerine dönüştüğünü düşünüyorum.
Bu arada Ankaralı bir dernek Ankara’yı pavyonlarla anılan bir şehir haline getirdiği için dizinin yayından kaldırılmasını önermiş! Yıllar önce bir Yapı Kredi reklamında hamamda kese sahnesi vardı, tellaklar derneği reklamın yayından kaldırılması için resmi başvuruda bulunmuştu. Pavyon sahnesi o kadar ünlü oldu yani!
Şu bir gerçek ki, erkekler tarafından erkekler için yönetilen bir dünyayı gösteren filmler gişe yapıyor.
Dilber’in pavyonda çalışmasının benzeri ünlü Hollywood aktrislerinin Amerikan pavyonlarında çalışan kadınları canlandırdıkları filmler de bolca çekildi. 1996 yapımı ‘Striptiz’de Demi Moore küçük çaplı bir hırsız olan kocası Darrell’dan boşandığında kızının bakımını ve velayetini kaybeder. Para sıkıntısı çeken Erin, bir gece kulübünde dansçı olarak çalışır. Jennifer Lopez’li ‘Hustlers’ 2008 mali krizinden sonra Wall Street müşterilerini dolandıran bir grup striptizciyi konu alır. Her iki filmden sonra direk dansları ve striptiz inanılmaz moda olmuştu ve dans sahnelerinin gösterildiği fragmanlar, filmler sinema salonlarına gelmeden çok önce inanılmaz bir PR yapmıştı. Anlaşılan dizinin köpürmesi için kullanılan pavyon danslı fragman taktiği yeni bir şey değil.
Kabul edelim, çoğu filmde kadınlar sadece arzu nesnesi olarak resmediliyor ve karakterleri genellikle fiziksel görünümlerine ve cinselliklerine indirgeniyor. Film endüstrisinin kadınları tasviri, bir kadının değerinin güzelliğinde yattığı ve ancak erkekleri cezbedebildiği takdirde değerli olduğu fikrini pekiştiriyor.
Benim gibi James Bond filmleriyle büyüdüyseniz o filmlerin beklenmesinin en büyük sebebinin Bond kızları olduğunu da bilirsiniz. Bond kızı, Monica Bellucci’den Halle Berry’ye James Bond’un romantik aşkı, kız arkadaşı veya (bazen) düşmanı olan bir karakter. Her zaman mini stretch elbiseleri, aşırı dekolteleri ile seksapelliğin doruğundaydı.
Denilebilir ki erkek striptizcilerin hikayelerini anlatan Hollywood yapımları yok mu? Elbette Magic Mike serisi ve the Full Monty ilk akla gelenler. Ancak erkek striptizcilerin gişe hasılatı kadınlarınki kadar başarılı olmamalı ki oldukça az hikaye göze çarpıyor.
Bu konuyu araştırma sonuçları da destekliyor.
Filmlerde tasvir edilen kadınların cinsel olarak nesneleştirilme olasılığı erkeklere göre neredeyse dört kat daha fazla, hani kamera yavaş çekimde vücut kısımlarına odaklanır ya. Bilmeyenler için James Bond- Die Another Day’de Halle Berry’nin turuncu bikinisi ile denizden çıkma sahnesi 10 dakika sürüyor:)
Türkiye’de de yine bir zamanlar Müjde Ar’ın oynadığı bir Fuar Kolonyaları reklamı vardı. Bikinisiyle Müjde Ar’ın havuzdan çıkma sahnesi dillere destan olmuştu. Aynı şekilde Hülya Avşar’ın Berlin in Berlin’deki mastürbasyon sahnesi başlı başına bir olaydı.
Ne kadar kadın merkezli film ortaya çıkarsa çıksın, insanlar yetenekleri takdir etmek yerine karakterleri nesneleştirmeyi tercih ediyor. Yine de şöyle düşünülebilir: Dilber’in kırmızı çiçekli elbiseli pavyon dansı olmasa Yılmaz Erdoğan sosyal, öğretici mesajlarını nasıl verecek.
Sosyal mesajı çekici hale getirmek güzel de gençler ekrandan toplumu, cinsiyet ilişkilerini, güç yapılarını, cinselliği öğreniyorlar. Ve biz hamburger taktiği yapıp bir şey öğretelim derken onların öğrendikleri şey, cinsiyetçilik ve hatta kadın düşmanlığı oluyor.
Eğer bu filmler, diziler kadınları yalnızca cinselleştirilecek nesneler olarak tasvir ediyorsa, o zaman aynı sürecin hem erkek hem de kadın izleyiciler tarafından gerçek bağlamlarda uygulanması sosyal öğrenme kuramının da defalarca kanıtladığı gibi kaçınılmaz. Yani erkekler kadınlarla zaten ataerkil olan ilişkiyi güçlendirecek, kadınlar ise kaçınılmaz olarak kendilerini nesneleştirecek ve sosyal zincirdeki aşağılık rollerini kabul edecekler. Sosyal medyanın dayattığı güzellik kriterlerinini üstüne tuz biber ekmesi ile sinematik erkek bakışı, açık ve doğrudan kadın nesneleştirmesiyle birlikte, kadınların öz değeri açısından feci sonuçlara yol açıyor.
İnci Taneleri’nin pavyonlu köpürtmeleri yeterince ilgiyi topladığı için , ikinci fragmanında pavyon ve dans sahnesine gerek kalmamış galiba.
Yine de bir dizinin 2024 yılında, kadın cinayetlerinin hala gündemdeki yerini koruduğu zamanlarda reyting pompalaması için pavyon kültürü ve kadın nesneleştirilmesinin kültürel olarak normalleştirilmesine katkıda bulunduğuna, bunu da en entellektüel geçinenlerimizden Yılmaz Erdoğan’ın aracılık etmesine değinmeden geçmek olmazdı. Bana “Ama kültürümüzde bu var, topluma ayna tutuyorlar” mavalı okumayın.. Varolana kim ve nasıl ayna tutulduğu meşrulaştırmanın başladığı yerdir.