Antakya'nın hoşgörüsü ve insanının samimiyeti kenti düze çıkaracak
İki katlı bir yapı. Yıkılmış. Bir yıl geçmiş ama hala enkaz kaldırılmamış. 6 Şubat öncesi belki de altında çay içilen, gölgesinde insanların uyuduğu portakal ağacı da enkaza inat yerinde duruyor ve meyve vermeye devam ediyor. Yaşam bir şekilde filiz de meyve de veriyor. Antakya'da her yer yıkık dökük, acılar büyük ve derin. Ama bu şehrin insanları hala hoşgörülü. Elinde avucunda ne varsa sizinle canı gönülden paylaşıyor. Belki de bu kenti yeniden inşaa edecek bu hoşgörü ve insanlık...
Ruh: Hatay’ın bir yılda yaşadıklarının ete kemiğe bürünmüş hali
Sanayide kaporta ustasıymış depremden önce. İşinin de ehliymiş. Deprem gecesi evde tek kalıryormuş. Nasıl kurtulduğu muamma. Anlattığına göre deprem olmadan biri gelip uyandırmış onu. Zorla tek katlı başka bir eve kapatmış. O ev yıkılmış ama Ruh çıkmış enkazdan. Ki yaşadığı evde olsaymış kurtulamazmış. Lakin sokaktayken artçı sarsıntılarda kafasına moloz düşüyor, bayılıyor. Öldü diye ceset torbasına koymak için saçından tutulunca ayılıyor. Ruh bir şekilde her gün deprem gerçeğiyle yeniden ve yeniden yüzleşmek zorunda kalmaktan şikayetçi. Enkazlar, yıkılmak üzere olan binalar, takır tukur çalışan yıkım makinelerinin sesleri… “Rahat kalmaya oturumumuz oldu” diyor da onu dilinden anlayan Nasreddin çeviriyor hemen: “Deprem korkusunu üzerimizden atamadık. Her yer depremi hatırlatıyor.” Ama buna rağmen hayata kendice de olsa tutunmaya çalışıyor.
365 gün geçti ama çadır hala bir gerçek
Her ne kadar resmi açıklamalarda depremzedelerin çadırda kalmadığı söylense de Hatay'ın genelinde 'gecekondu' şekilde biriken çadırları görmek mümkün. Bu çadırlarda, yağmur, kar ve soğuk havanın etkisi hissedilirken hijyen neredeyse yok denilecek kadar az. Bu fotoğraf da o çadır alanlarından birinde. Çocukların yaşamaya dair hevesleri, her şeye rağmen var...
Enkazlar geçim kaynağı oldu
Hatay'da her yerde iş makinesi var. Ağır hasarlı binaları yıkıyorlar. Yıkım işini üstlenen firmalar yapıların demirlerini alıp götürüyor. Almaya tenezzül etmedikleri demirler ise Antakya'da pek çok insanın geçim kaynağı.
Rönesans'ın demirleri, Recep Amca'nın ekmek kapısı
6 Şubat depreminin sembol yapısıydı Rönesans Rezidans. 269 kişiye mezar oldu. Şimdi enkaz yeri yapay göle dönüşmüş durumda. Recep Amca ise enkaz kaldırma firmalarının tenezzül edip almadığı demirleri toplayarak geçimini sağlıyor. Ama suçluluk duygusu içinde. Bunu çok dillendirmiyor ama elinde demirlerle yürürken “Çok kişi gitti burada, çoluk çocuk, genç kaç insana mezar oldu burası” diye tekrarlıyor kendi kendine.
Çamur içinde gelecek ve güven vaadi
Hatay, yeniden toparlanmayı umut ederken bu kadim şehrin sakinleri kendi yarınını kurtarmak için mücadelenin içinde. Kentin en işlek yeri olan Vali Göbeği çevresinde daha önce bulunan binaların çoğu yıkıldı. Bu bölgede enkazlar kaldırılmış. Hatta inşaat başlamak üzere. İnşaatın panosunda, "Hatay geleceğe güvenle yükseliyor" yazıyor. Ama yol çamur içinde olduğu için o çamur panoya da sıçramış. Hataylıların, geleceğin güvenli olduğunu hissettiğini söylemek ise zor.
Hatay fenomeni Taha Duymaz'a yakılan ağıt
Türkiye'nin Suriye sınırındaki köyünden milyonlarca takipçiye ulaşan ve depremde hayatını kaybeden sosyal medya fenomeni Taha Duymaz'ın evinde yas var. 19 yaşındaydı Taha. Ömrünün üç dört yılı mutlu mesut geçti. Öncesi hep bir mücadele. "Belki 20 yaşımı görmem" diye söylermiş, göremedi 6 Şubat'ta iki kardeşiyle yaşamını yitirdi. Hem de abisinin doğum gününde. Fenomen Taha Duymaz Suriye sınırındaki köyünde şimdi kardeşleriyle yatıyor. Annesi Meryem Ana da evlatlarına ağıt yakıyor.
Çadır: Deprem zamanı yokluğu dertti bir yıl sonra varlığı dert!
6 Şubat depremi sonrasında Kızılay sattığı için gündemdeydi çadırlar. Şimdi ise bir yıl geçmesine rağmen hala var olması büyük sorun. Hatay'da çadır kentler kaldırılsa da çadır gecekondular oluşmuş durumda. Farklı sebeplerden dolayı duruyor bu çadırlar. Öncelikle herkese konteyner verilmiyor. Çadırda yaşayanların bir kısmı ikametgahı olmadığı için konteyner verilmediğini anlatıyor.
Gece bekçisi Can: Depremde 100 kilo altını korudu, şimdi Hatay’ın tarihi mirası ona emanet
6 Şubat'ta Hatay'daki Kuyumcular Çarşısı'nda bekçiydi. Hemen hırsızlar geldi çarşıya. 100 kilo altını korudu. Yakınlarından kaybı yok, "Aile bütünlüğümüz bozulmadı' diyor. Can Soğutoğlu artık Hatay'ın tarihi semtinde gece bekçiliği yapıyor.
Ya kayıplar!
Hatay, eskisi gibi değil. Kentini bırakamayanlar ise geçmişiyle beraber şehirlerini ayakta tutmak için çabalıyor. Kent için mezarlıklar da yıkımın yoğun olduğu semtler de artık oldukça önemli. Fakat bir de ölü ya da diri, herhangi bir haber alınamayanlar var. Üstelik bu, birçok ailenin 365 gündür yaşadığı tek gerçek.
Depremin kayıp çocuğu: Dört yaşındaki Ahmed bir yıldır bulunamıyor!
Ahmed 6 Şubat depreminde üç yaşındaydı. Depremden sağ salim kurtuldu. Ama kayıp! Beşinci gün enkazdan çıkarılan babası Ömer oğlunu görmüş. Bir yıldır onu arıyor. Eşini ve ilk çocuğunu kaybeden Ömer'le röportaj yaparken ilk defa da polis aradı onu. Depremden sonra valiliğe gitmiş, savcılığa gidip ifade vermiş, yani yetkilileri bilgilendirmiş. Afiş bastırıp sağa sola asmış. Sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışmış. Ahmed’i görenler var. Ama Ömer’in Hatay’dan çıkışı yasak olduğu için gelen ihbarları araştıramıyor. Ömer Bereked 10 yıl önce Suriye’de savaş iyice şiddetlenince eşiyle Türkiye’ye göç etmiş. Yıkamacılık yapıyormuş. Ahmed de Türkiye’de doğmuş. Her şeye rağmen güç bela geçinseler bile Antakya’da bir hayat kurabilmiş ailesiyle. Ama 6 Şubat depremi Bereked ailesini darmadağın etmiş. Ömer Bey şimdi tek başına. Hayatta tek amacı oğlunu bulmak.
6 Şubat'a yetişen tek şey mezarlık
Antakya’nın biraz dışında kalıyor Büyükdalyan. 6 Şubat’tan sonra bu bölgedeki alan hızla kamulaştırılıp mezarlık haline getirilmiş. Halk arasında deprem mezarlığı denmesinin sebebi bu. Yaklaşık 8 bin insan yatıyor burada. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla göçmenler yan yana. Mezarlıktaki ustalar hummalı bir çalışma içinde. Yanlarına gidiyoruz “Kolay gelsin” diyoruz. İbrahim Usta ile böyle tanışıyoruz. Suriye göçmeni. Türkiye’ye 10 yıl önce savaş başlayınca gelmiş. Mermer ustasıymış, “6 Şubat’tan sonra mezar ustası oldum” diyor. Bütün mezarları yapacaklarını söylüyor. “Yetişir mi? 6 Şubat’a?” diye sorunca “Yetişecek” diye cevap veriyor. Dün ajanslardan bu fotoğraf düştü. Mezarlık yetişmiş!