Korku türü manganın dünyadaki en sevilen isimlerinden Junji İto'nun üç ciltten oluşan 'Uzumaki' (Sarmal) serisi, sürükleyici hikayesi ve baş döndüren detaylı sarmal çizimleriyle İto okumaya başlamak için harika bir seçim.
UzumakiŞİİR ŞENTEKİN –
[email protected]
Japoncada ‘sarmal’ anlamına gelen ‘Uzumaki’, Junji İto tarafından ilk 1998 yılında yayımlandı.
Türkiye’de 2017 yılında Gerekli Şeyler tarafından okurla buluşturuldu. 1. ve 2. cildin çevirmeni Fuat Yurtlu, 3. cildin ise Alp İlkkurşun.
Uzumaki, Japonya’nın küçük bir sahil kasabası olan Kurouzu Cho’nun lanetinin, kasabalıların sarmallara karşı olan korkutucu takıntı ve paranoyasının hikayesi.
Kahramanımız Kirie’nin, sevgilisi Şuiçi’nin babasını bir sokakta eğilmiş salyangoz incelerken görmesiyle başlıyor hikâye. Şuiçi, babasının sarmalları bir takıntı haline getirdiğini ve kasabanın sarmallar tarafından lanetlendiğini düşündüğünü söylüyor. Şuiçi her gün trenle kasabadan uzaklaştığı için kasabadaki tuhaflıkları fark edebiliyor ve daha lanet yayılmadan kaçmayı teklif ediyor. Kirie ise başta anlam veremiyor Şuiçi’nin endişesine. Zaman geçtikçe Şuiçi’nin paranoyası da artıyor ve giderek depresif bir karaktere dönüşüyor Şuiçi. Kirie ise bütün masumluğuyla olaylara tanık oldukça hak veriyor sevgilisine.
Başlarda belirli nesnelerde karşımıza çıkan sarmallar hikâye ilerledikçe her yere yayılıyor. Havadaki dalazlarda, sudaki akıntılarda, daha sonra insanların vücutlarında, yakılan ölülerin dumanlarında görüyoruz sarmalları. Bir süre sonra lanet iyice kendini gösteriyor. Kasabalılar sarmallara takıntılı hale geliyor, kimisi salyangoza dönüşüyor, kimisi kendi vücudundan sarmallar oluşturuyor. Ailelerinin engel olmasıyla kavuşamayan aşıklar birbirlerine dolanıyor, sarmalların topladığı ilgiyle sarhoş olanlar kendi sarmalları tarafından öldürülüyor.
3 ciltten oluşan seri, kurgu açısından bir bütün olsa da bölüm bölüm farklı olaylarla anlatıyor hikâyeyi İto. Sıradan bir kasabada sıradan insanların başından geçen olayları tahmin etmenin mümkün olmaması mangayı sürükleyici hale getiriyor. Sayfaları hızlı hızlı çevirip devamında ne olacağını öğrenmek istiyoruz ancak İto’nun baş döndüren detaylı sarmal çizimleri engel oluyor bize. Teker teker inceliyoruz siyah beyaz kareleri, birbirine dolanmış insan suratlarını, sayfanın her yerine yayılmış olan sarmalları… “Uzumaki’nin sanatsal yeteneğimin ve hayal gücümün en eksiksiz örneği olduğunu düşünüyorum” diyor İto, mangaka Gizmodo röportajında, “Mangalarımda aklıma gelen bir fikirden, bir görüntüden ya da tuhaf bir duygudan yola çıkıyorum. Okuyucularımın da o tuhaf duygu ve atmosferden keyif almalarını istiyorum.”
Korku türü manganın ustası olarak kabul edilen İto, doğaüstü olayların rahatsız edici ve dehşet verici çizimleriyle gerilim ve korkuyu okuyucusuna çok iyi yansıtıyor. Karakterlerin göz çukurlarındaki gölgelerle, büyük gözlerinin içinde alışık olmadığımız irislerle anlıyoruz endişeli ve rahatsız olduklarını. İlginç olan tarafıysa İto’nun eserlerindeki anormallikleri karakterler gibi biz de kabulleniyoruz bir süre sonra. Özellikle Gyo, Tomie, Cehennem Yıldızı Remina gibi korku eserlerinde görüyoruz İto’nun insan vücudunda yarattığı başkalaşımlarla işlediği korkuyu.
İto, korkunç ve rahatsız edici bir görseli bize göstermekle kalmıyor, karakterlerden birinin bu dehşet verici görüntüyle karşılaştığındaki ifadesini de çiziyor. Böylece hemen empati kuruyoruz karakterlerle. Örneğin ‘Uzumaki’de Şuiçi’nin babasını bedenini sarmala dönüştürüp bir fıçıya hapsetmiş bir halde görüyoruz. Aynı sayfada Şuiçi ve annesini bu fıçıya dehşetle bakarken çizmiş Ito. Sonunda biz de kâğıda basılmış iğrenç bir görüntüye bakan bir okuyucuyken babasının bükülmüş bedenine bakan bir çocuğa dönüşüyoruz.

İto’yu ilginç yapan şeylerden biri güzelliği korkunun kontrastı olarak kullanması.
İto’nun bu ‘aynı sayfada çizilen gerçekçi, korkunç bir görüntü ile bu görüntüye tepki veren karikatürize basit bir yüz’ tekniğini birçok mangasında görmek mümkün. Bu tekniği, 4-5 yaşlarında ablası sayesinde ‘Mummy Teacher’ mangasıyla keşfettiği ve en büyük ilhamlarından biri olan Kazuo Umezu’dan aldığını söyleyebiliriz.
Sıklıkla değişen şehirler, hareketi ve duyguyu vurgulayan soyut arka planlar kullanan mangakaların aksine İto neredeyse tüm hikayelerini somut yerlere dayandırıyor. Örneğin ‘Uzumaki’de kasabanın yüksek bir manzarasıyla başlıyoruz hikâyeye. Ve yavaş yavaş orman yolundan aşağı iniyoruz, sıkışık ara sokakları, boş ve ıssız parkları görüyoruz. Hepsi kasıtlı. Karakterlerle empati kurdukça ve hikâye ilerledikçe İto’nun yarattığı bu dünyada daha da derinlere iniyoruz.
İto, “Her iki uç noktayı da çizmeyi seviyorum: Aşırı çirkin ve aşırı güzel” diyor. İto’nun güzellik anlayışı, Umezu’nun çizimlerinde pek rastlamadığımız türden. Altın oranı kullandığından bahsediyor İto bir röportajında. Onu ilginç yapan şeylerden birinin, güzelliği korkunun kontrastı olarak kullandığını söyleyebiliriz. Çirkini daha da çirkin yapıyor İto’nun ‘güzel’ çizimleri.
İto’nun etkilendiği mangakalardan bir diğeri ise psikolojik ve varoluşsal korkular çizen Umezu’nun aksine acımasız denilebilecek derecede iğrenç görüntülerle korku yaratan ve okuyucularının duygularını manipüle etmeyi çok iyi bilen Hideshi Hino. Okurken korkutucu ve tiksindirici bir görüntüyle karşılaşacağımızı biliyoruz ve o görüntüye adım adım yaklaşırken sayfaları heyecanla çeviriyoruz. Hino’dan ilham alan İto okuyucusuna olayları adım adım, yavaş yavaş gösteriyor. Kareler arasında okuyucunun hayal gücünü harekete geçiriyor ve her sayfayı heyecanlı bir şekilde bitirerek bir sonraki sayfa için beklenti oluşturuyor. Korku ve gerilimin yanı sıra insanoğlunun gösteriş sevdasını, açgözlülüğünü, toplumdaki cinsiyetçiliği, eşitsizliği de hissettiriyor okurlarına.
“İnsan zihni insanın en korkunç yeridir” diyor eskiden diş teknisyeni olan mangaka. “Vücudu korkunç yapan da insan zihnidir. Bu yüzden genellikle başkalaşım çiziyorum.”
Ayrıca hayvanları korkunç bulmadığını, ‘body horror’ denilen insan vücudundaki değişimlerle yaratılan korkunun en korkunç tür olduğunu söylüyor.
İto’nun dünyada çok sevilen bir mangaka olmasında yalnızca ustalığının, etkileyici grotesk çizimlerinin değil karakterinin de etkili olduğunu düşünüyorum. Alçakgönüllü ve tamamen işine odaklı bir mangaka. Röportajlarında onu aynı evde, aynı masada, asistanı olmadan, kendi yaptığı ve şekillendirdiği aletlerle, yavaş yavaş, düzenli ve düşünceli bir şekilde çalışırken görüyoruz.
Hayatını mangaya adamış bu mangakaya günümüzün en iyi korku yaratıcılarından biri olduğu düşünüldüğü söyleniyor. “Öyle miyim?” diye soruyor İto, utanarak gülümsüyor ve devam ediyor: “Bilmiyorum, doğru olduğunu düşünmüyorum… Her zamanki gibi masamda oturup çizmeye devam edeceğim.”
Lovecraft tarzı korkuları, rahatsız edici, bir o kadar da sürükleyici hikâyeleri seven, biraz da kaostan beslenen her yaştan insan Junji İto’nun eserlerini okumalı. ‘Uzumaki’, okuyucusunu da karakterleriyle beraber çaresiz bırakıp sonsuz sarmal labirentlerinde kaybeden bu hikâye, İto okumaya başlamak için harika bir seri.


