Fransa Bisiklet Turu’nda Philipsen yeniden zirvede, Cavendish rekorun kıyısında döndü
Çocukluğunda tacize uğradı, gençliğinde uyuşturucu ve alkol sorunu yaşadı. Sokaklara düştü. İntihar girişiminde bulundu. Yaşadığı karanlıkta bir resepsiyonist ona el uzattı. İşte kros bisikletinin popüler sporcusu Felipe Nystrom'ün hikayesi...
Kosta Rika doğumlu Felipe Nystrom, bir zamanlar içine düştüğü madde bağımlılığından ve umutsuzluktan, bisiklette dünya şampiyonası seviyesine mücadele etmeye uzanan bir öykünün baş kahramanı. Yakın zamanda Hollanda’nın güneyindeki çamurlu bir bisiklet parkurunda pedal çeviren Nystrom, o esnada binlerce hayranının alkışlarına mazhar oldu ancak azimli sporcunun bu anlara ulaşmak için kat ettiği yol, en az bisikletini sürdüğü parkur kadar inişli-çıkışlı ve alabildiğine çamurluydu. Zihinsel çöküş, evsizlik ve intihar girişimleri, Nystrom’ün acılarla dolu geçmişini oluşturuyor.
Nystrom, bu travmatik deneyimlerini başkalarına yardımcı olmak için paylaşmayı hedefliyor. “Yalnızca bir kişi bile yeter” diyor, “Bir kişinin, bağımlılık ve alkolikliğin pençesinden çıkabileceğini benim üzerimden görmesi… Bunu gerçekleştirmek çok zor ama ben başardıysam herkes yapabilir”
Nystrom’un hayatı, Kosta Rika’da doğduğu dönemden itibaren zorluklarla doluydu. Amerikalı bir anne ve Kosta Rikalı bir baba tarafından büyütüldü, ancak annesinin gönüllü yardım çalışmaları nedeniyle sürekli olarak farklı insanlar tarafından yetiştirildi. Küçükken cinsel istismar ve fiziksel şiddet gibi travmatik olaylarla karşılaşan Nystrom, çocukluğunun büyük bir kısmını korku ve çaresizlik içinde geçirdi. Yaşadıkları yüzünden içine kapanık bir insan olarak büyüyen Nystrom, okulda yaşadığı zorbalığın üstüne evinde de hep bir çatışma ortamındaydı. Bunca kötülük içerisinde kendisini rahat hissettiği tek bir şey vardı, spor.
Futbolla başlayan spor ilgisi onu psikolojik açıdan biraz olsun rahatlattı ancak gençliğinde bir sakatlık yaşadıktan sonra yine umutsuzluğa kapıldı. İşte tam da bu noktada çöktü. Kaçış olarak gördüğü madde kullanımı ve alkol, Nystrom’un rutininde sporun yerini alan yeni alışkanlığı oldu.
Okulda çok da göz önünde biri olmayan Nystrom, lise çağlarında çok sevdiği elektro müziğin çevresinde yeni bir hayat keşfetti. İçki ve uyuşturucunun yardımıyla bu ‘partileme’ dünyasına girmesi zor olmadı. ‘Popüler olmayan birinden ‘Bu adam parti canavarı’ ve ‘Bu adam sağlam’ denen birine dönüştüm” diyor Nystrom ve devam ediyor: “İnsanlar bana mesaj atıyordu. ‘Hey adamım içmeye gidiyoruz, gelsene!’ ya da ‘Uyuşturucu alacağız, sen de bize katıl.”
Çocuk yaşta istismara maruz kalan, utangaç birisi olan Nystrom bu süreçte kabuğundan çıkmayı başardı ancak ‘dışa açılma’ ona büyük zarar verdi. Onun yaşadıkları çoğu insan için ara sıra kafa dağıtmak ya da kendini şımartmaktan ibaretti. Nystrom için ise bu yeni hayat ve madde kullanımı alışkanlığı artık frenlemek istemediği ve yapmak zorunda olduğunu düşündüğü bir olguya dönüşmüştü.
Nystrom, biraz olsun direndiğini aktarsa da sonunda kaçınılmaz bir şekilde pes ettiğini şu sözlerle anlatıyor anlatıyor: “Beynim ‘Bugün uyuşturucu kullanmak istemiyorum’ diyordu ama vücudum otomatik olarak torbacıyı aramak için apartmanımdan telefon kulübesine yürüyordu bile. Tüm yol boyunca ‘Hayır, yapma. Yapma sakın!’ diyerek düşünüyordum. Ama sanki kendimi kontrol edemiyordum. O telefonu açıp uyuşturucu maddeye ulaşmalı gibiydim.”
Bu süreçte evsiz kalan Nystrom, bir yıldan uzunca bir süre sokaklarda yaşadı. Hayatında dibi gördüğü günlerdeki tek meşgalesi arka sokaklarda uyumak, para dilenmek ve çöpten yemek toplamaktı. Açlıktan hareket edemeyecek hale geldiğinde bile dilenmesindeki asıl motivasyonu şöyle anlatıyordu: “Para istememdeki niyet her zaman uyuşturucuyla ilgiliydi, tıpkı tüm bu yaşadıklarım gibi.”
Isınmak için yaktığı gazetelerin spor sayfalarına göz gezdirdiğinde, küçük yaştayken futbol oynadığı kişilerin fotoğraflarını milli formayla gördüğünü hatırlatıyor Nystrom, o zor günlerden unutamadığı anı olarak bunu aktarıyor…
Sokaklarda iki yıla bir süre yaşadıktan sonra bağımlılığından kurtulmanın bir yolu olmadığını düşünmeye başlayan Nystrom, yaşamını sonlandırma karar verdi: “Bu fikri artık durduramayacağımı biliyordum. Sabah olunca hemen para dilenmeye başladım. Ölüp ölmeyeceğimle ilgili ne kadarlık bir uyuşturucu alabileceğimi düşleyebileceğim kadar para topladım. Yıllardır hiçbir şeye bu kadar çaba harcamamıştım çünkü bir sonraki gün yaşamayacaktım… İkinci el giyim mağazasına girdim ve bir pantolon çaldım, Sonra da bir polo gömlek… Pespaye bir halde bulunmak istemiyordum. Elimde başımı ucuz bir motele sokabilecek kadar para kalmıştı, çünkü beni bulduklarında temiz olmak istiyordum. Son hatırladığım şey daha fazla bira almam gerektiğiydi. Ardından gördüğüm şey ise önümde duran iki sağlık görevlisi… Öncesinde adamın biri beni kucakladı. Ne kadar zamandır kucaklanmadığımı bilmiyordum. Beni sıkıca tutarken ‘Her şey iyi olacak. Nasıl olacağını bilmiyorum. Ama her şey iyi olacak’ dedi.”
Nystrom’ün hayatını kurtaran ve sarılan kişi, onu kontrol etmek için endişelenen bir motel resepsiyonistiydi…
İntihar teşebbüsünün ardından hastaneden taburcu oldu ve San Jose’deki bir klinikte tüm bunlardan kurtulmak adına rehabilitasyon sürecine girdi. Bu klinikte kurallar açıktı. Ona uyuyabileceği bir yatak ve yemek vereceklerdi, ama ikinci bir şans yoktu. Kurallara uymazsa ya da hata yaparsa kovulacak ve yine kendi başına kalacaktı. Nystrom, “Bugün eğer hayattaysam oradaki insanlar sayesinde” diyor.
O günlerde sarhoşluktan sızmak ya da aşırı doz uyuşturucu kullanımından bayılmak harici, normal şartlarda uyumanın verdiği hazzı uzun süre sonra ilk kez yaşadı. Ancak aynı zamanda vücudunun uyuşturucu olmadan bir yaşama uyum sağlamaya çalışırken hissettiği fiziksel acı duruyordu. Rehabilitasyon merkezinde aklının çelindiği günler de oldu. Binanın hemen arkasında devam eden bir partiye katılmayı düşündü. Fakat geçmişte beyni vücuduna hükmedemeyen Nystrom, bu kez odasında kaldı ve son şansını iyi değerlendirmeyi başardı.
Altı ay rehabilitasyondan sonra Nystrom, ABD Portland’da yaşayan bir kadınla tanıştı ve Oregon’a taşınmaya karar verdi. İlişkisi uzun sürmedi ancak orada bulduğu iş sürdü. 10 yıl boyunca Nystrom, İspanyolca konuşan hastaların tedavi sürecinde yönlendirilmesine yardımcı olarak çevirmen olarak çalıştı. Nystrom, yeni doğum yapmış olan Guatemala’lı bir kadına yardım ettiği zaman, “Bunu yapmam gerekiyor, topluma geri ödemeye böyle başlayacağım. ‘Sen olmadan başaramazdık’ dediklerinde, kendimi kabul görmüş gibi hissediyorum” diyor.
Yeni hayatındaki ilk dönemini şöyle anlatıyor: “Birkaç yıl boyunca yaptığım tek şey çalışmaktı. Çalışmak, çalışmak ve çalışmak… Herhangi bir sosyal hayatım da yoktu, çünkü vaktim yoktu. İnsanlarla tanışmak istemedim çünkü insanlarla nasıl konuşulacağını bilmiyordum. Normal insanların nasıl konuşmalar yaptıklarını bilmediğimi fark ettim.”
İşte tam da bu süreçte Nystrom, artık gerçek anlamda yaşama dönmek için bir şeylere ihtiyacı olduğunu fark etti. Futbolu denedi ama çocukluğundaki tutkusu yoktu. Triatlona merak sarsa da yüzmeyi hiç mi hiç sevmediğinden hemen bıraktı. Fakat bisiklet sürmek eğlenceliydi, En azından Nystrom bu konuda son derece iyiydi.
Bisiklet sporuna merak saran Nystrom, otuzlu yaşlarında olmasına rağmen bazen kendisinden 10 yaş daha gençleri yarışlarda ezip geçti. Başarı basamaklarını öyle hızlı ilerledi ki, bir yıl içerisinde birinci kategoriye, yani amatör düzeyin en üst seviyesine geldi. Nystrom’a şimdiye kadar başardığı şeyin kurtarılmış bir yaşam, hâlâ süren bir rehabilitasyon, iyi bir iş hayatı ve bisiklet sporuyla gelen tatmin edici bir sosyal ortamla ilintili olduğunu söylemek mümkün. Ancak Nystrom diğer insanlar gibi değil, bu yüzden bir sonraki adımının sporu biraz daha ciddiye almak olduğunu aktarıyor.
Bisiklette işi biraz daha ciddileştirmek isteyen Nystrom, aradığı tutkuyu krosta buldu. Kros bisikleti, bisikletçilerin çoğunlukla arazi dışında, çamur ve kumdan oluşan parkurlarda mücadele verdiği bir disiplin. Dik yokuşlar, sıkı virajlar, yağmur, çamur, kar, toprak… Yaşamında bunca engeli aşan Nystrom için hangisi zorlu bir engel sayılır ki?
2022 Cyclo-Cross Dünya Şampiyonası’nın ABD’de, özellikle de Arkansas’ın Fayetteville şehrinde yapılacak olması Nystrom için adeta bir piyango oldu. Doğduğu ülke olan Kosta Rika’da hem ülkeye yeni bir sporu tanıtmak, hem de Arkansas’taki şampiyonaya katılmak için yoğun bir lobi çalışması yürüttü. Uzun uğraşlar sonunda bu çabasının karşılığını alan Nystrom, tüm maliyeti kendisinin karşılaması koşuluyla Kosta Rika’dan ülkenin ulusal formasını giyerek uluslararası rekabete katılma iznini almayı başardı.
Amatör bisiklette yaşadığı peri masalı, Dünya Şampiyonası’nda ne yazık ki sürmedi. Nystrom, erkeklerin elit yarışında sonuncu oldu ama en azından bitişe varmayı başardı, o artık Dünya Şampiyonası’nda klasmana giren bir profesyonel sporcuydu. Parkuru tamamladı ve tüm gezegene hikayesini duyurmayı başardı: “Birileri yarışta benden bir sonuç bekliyorsa, bisikletten hiç anlamıyor. Ama konu zaten bu değil. Ben 40 yaşında, 12 ila 15, hatta bazen 18 saat çalışan bir adamım, sırf bu çılgın fikri finanse etmek için…”
Bu ilham verici hikayeyle adını duyuran Nystrom, kros bisikletinin kalbinin attığı Kıta Avrupası’na, Belçika ve Hollanda’da yarışmak üzere üç kros bisikleti sezonunu boyunca davet aldı. Orada izleyicilerin ilgi odağı olan sporcu, “Hayranların pedal çevirirken bana verdikleri destek inanılmaz, gerçekten nefes kesici” diyor ve ekliyor: “Onlar paralarını ve zamanlarını gelip en iyinin en iyisini görmek için harcamalarını beklersin ama onlar bana destek veriyorlar. Bunun için çok minnettarım. Yarışmacılara özellikle minnettarım çünkü ‘Bu adam burada ne yapıyor?’ diyen bir kişi bile çıkmadı. Bana başlangıç çizgisinde bir yer verdiler. Bu benim için yarışlardan alacağım herhangi bir sonuçtan çok daha büyük.”
Felipe Nystrom’ün yolculuğu bir noktada kros bisikletinin dünyadaki en önemli sporcusu olan Mathieu van der Poel ile de kesişti. Kosta Rikalı, bir parkur esnasında hayranlarıyla ‘selfie’ çekinmek için durduktan sonra yanlışlıkla Van der Poel’in yoluna girdi. Hollandalı ise Nystrom’ü iterek yarışa devam etmek zorunda kaldı. Bu olay sonrası Van Der Poel’ün saçma bir romantizm yüzünden şampiyonluğu kaybedebileceğinden bahsedildi ve Nystrom için negatif yorumlar yapıldı. Fakat tüm bu yaşananlara karşı dünya bir numarası Hollandalı yıldızın cevabı çok net oldu, “Hayallerinden vazgeçmemeli.”
Bir zamanlar umutsuzluğun karanlığında çürümüş, her zerresiyle kırılıp paramparça bir hale dönüşmüş olan Nystrom, geçmişini inkar etmiyor. Geçmişteki uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla şimdiki bisiklet tutkusunun arasında, ne kadar uzak olursa olsun bir ilişki olduğunu şakayla karışık bir dille kabul ediyor: “Eskiden tüm paramı kaç gram uyuşturucu alabileceğim konusunda harcardım. Şimdi tüm paramı eksiltebileceğim gramları kaybetmeye çalışarak harcıyorum!” diyor, daha hafif ve teknolojik bisiklet ekipmanları satın alıp, daha rekabetçi olma çabasını anlatırken…
O artık bu sporun en ünlülerinden. Hollanda’da yarıştığı parkurun üzerinden yürüyerek geri dönmesi bir saatten fazla sürüyor çünkü yarış sırasında kendisini destekleyen ve onu tezahürat eden hayranlarla ‘selfie’ çekmek ve sohbet etmek için durarak, herkesin istediği kadar zamanını ayırarak o yollardan geçiyor. Felipe Nystrom, hayranlarının ilgisinden kafasını kaldırabildiği ilk anda büyük bir tevazuuyla şunu söylüyor: “Oralarda bir yerlerde benim geçip gittiğim acılı yollarda hala yürüyen birileri var. İşte ulaşmayı amaçladığım kişi tam olarak odur…”