Merkez Bankası faiz oranlarını neden indirmiyor?
IMF Başkanı Kristalina Georgieva erken faiz indirimleri sonucu enflasyon riskinin tekrar gündeme gelebileceğini söyleyerek merkez bankalarının gevşeme çağrılarına direnmesi gerektiği uyarısında bulundu.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva merkez bankalarının faiz oranlarını çok erken düşürme eğilimine direnmeleri gerektiğini söyledi. Gelecek hafta dünyanın dört bir yanından politika yapıcılarının bir araya geleceği IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları öncesi katıldığı etkinlikte “2020’ler: Çalkantılı mı, Ilık mı, Dönüşümcü mü? Zayıf Küresel Ekonomi İçin Politika Tercihleri” başlıklı bir konuşma yapan Georgieva, merkez bankalarını faizleri erken düşürmelerinin enflasyonun yeniden canlandıracağı ve yeni bir sıkılaştırma dönemi riskini artıracağı konusunda uyardı.
Faiz artışlarının ardından enflasyon oranlarının düşürülmesi yönünde kaydedilen ilerlemeyi kutlayan ancak para politikasının çok erken gevşetilmemesi konusunda uyarıda bulunan IMF Başkanı, “Gerektiğinde, politika yapıcılar erken faiz indirimi çağrılarına direnmelidir. Erken gevşeme yeni enflasyon sürprizlerine yol açabilir ve bu da parasal sıkılaştırmanın devamını gerektirebilir” dedi.
İlk önce fiyat istikrarının geri getirilmesi gerektiğini vurgulayan Georgieva, enflasyonun 2022 ortalarında zirveye ulaştığını anımsattı. Gelişmiş ekonomilerde manşet enflasyonun, 2023’ün son çeyreğinde, 18 ay önceki yüzde 9,5 seviyesinden yüzde 2,3’e gerilediğini hatırlatan Georgieva, “Bu eğilimin 2024’te de devam etmesini ve büyük gelişmiş ekonomi merkez bankalarının yılın ikinci yarısında faiz indirimine başlaması için gerekli koşulları yaratmasını bekliyoruz” dedi.
Georgieva, çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere bazı merkez bankalarının gevşemeye başladığına işaret ederek, ancak özellikle gelişmiş ülkelerin hala beklemede olduğunu dile getirdi.
IMF Başkanı küresel büyümeye ilişkin orta vadeli görünümün tarihsel ortalamanın oldukça altında kaldığını da belirterek, rotada bir düzeltme olmazsa “durgun ve hayal kırıklığı yaratan” bir on yıla doğru gidildiğini bildirdi. Şokların daha sık yaşandığı ve belirsizliğin arttığı bir dünyada, iyi politika tercihlerine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Georgieva, doğru politika tercihlerinin yapılmasının dünya ekonomisinin geleceğini belirleyeceğine işaret etti.
Georgieva, gelecek hafta yayımlanacak Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda ABD ve birçok gelişmekte olan piyasa ekonomisindeki güçlü faaliyetler nedeniyle küresel büyümenin marjinal olarak daha güçlü olduğunun görüleceğini belirtti.
Öngörülen küresel resesyon ve stagflasyon döneminden kaçınıldığının altını çizen Georgieva, hala endişelenecek pek çok konunun olduğunu, küresel ortamın daha zorlu hale geldiğini ve jeopolitik gerilimlerin dünya ekonomisinin parçalanma riskini artırdığını kaydetti.
Georgieva, küresel mali krizden bu yana büyüme beklentilerinin yavaşladığına ve enflasyonun tam olarak yenilmiş olmadığına dikkati çekerek, mali tamponların tükendiğini ve borçların artmasının birçok ülkede kamu maliyesi için büyük zorluk teşkil ettiğini anlattı.
Salgının izlerinin hala devam ettiğini söyleyen Georgieva, 2020’den bu yana küresel üretim kaybının yaklaşık 3,3 trilyon dolar olduğunu bildirdi.
Georgieva, gelişmiş ekonomiler arasında ABD’nin, artan verimlilik artışının da yardımıyla en güçlü toparlanmayı yaşadığına işaret ederek, buna karşılık, euro bölgesindeki faaliyetlerin yüksek enerji fiyatlarının ve zayıf üretkenlik artışının kalıcı etkilerini yansıtacak şekilde çok daha kademeli bir şekilde toparlandığını ifade etti.
Küresel büyümeye ilişkin orta vadeli görünümün tarihsel ortalamanın oldukça altında, yüzde 3’ün biraz üzerinde olduğunu kaydeden Georgieva, “Rotada bir düzeltme olmazsa gerçekten de durgun ve hayal kırıklığı yaratan bir on yıla, ‘ılık yirmilere” doğru gidiyoruz. Bu noktada politika yapıcılar bir seçimle karşı karşıya. İhtiyacımız olan şey ‘dönüşümcü yirmiler'” diye konuştu.