'Hayallerim, Aşkım ve Sen', sinemanın büyüsüne kapılan ve bununla yaşayan ve hayal kuran insanlara saygı duruşu sunan bir film. Bugünlerde artık sinema hayal mı kurduramıyor yoksa hayal kuracak seyirci mi kalmadı, konuşmak gerek!
‘Muhsin Bey’, ‘Üç Arkadaş’, ‘Bereketli Topraklar Üzerine’, ‘Sürü’, ‘Anayurt Oteli’, ‘Gurbet Kuşları’, ’10 Kadın’, ‘Vesikalı Yarim’, ‘Yılanların Öcü’, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’, ‘Kadın Hamlet’… Hatırlayabildiğim kadarıyla İstanbul Film Festivali’nin restore ettirip gösterdiği Türk sinemasının klasiklerinden bazıları bunlar.
Bu yıl da Atıf Yılmaz’ın ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ restore edildi ve dün Atlas 1948 Sineması’nda Türkan Şoray’ın da katılımıyla filmin restore edilmiş hali gösterildi. 80’lerden sonra Türk sinemasında, sinemaya odaklanan filmler çekme eğilimi vardı. ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ de o filmlerden.
Aslında 12 Eylül’ün sonucu bu eğilim. Her şeyin üzerinden geçtiği gibi sinemanın da üzerinden geçen bir askeri darbe 12 Eylül. Sinemacılar da mecburiyetten biraz içlerine kapanıyor. Ve kendi dünyalarını anlatan filmler çekiyorlar. Tabii kendi dünyaları da sinema! Nesli Çölgeçen’in pek kıymeti bilinmeyen Özcan Özgür’ün muhteşem bir performans sergilediği ‘Kardeşim Benim’, gözden düşen bir aktörün dramını anlatır. Sonra yönetmen karakterler ortaya çıkar. Ali Özgertürk’ün kadersiz filmi ‘Su da Yanar’da Tarık Akan, Ömer Kavur’un ‘Gece Yolculuğu’nda Aytaç Arman’dır yönetmenler. Sonrasında Yavuz Turgul’un ‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ gelir. Büyük bir darbe sonrasında yaşanan bir değişim ve bu değişime ayak uydurmaya çalışan yönetmenlerdir bunlar.
Atıf Yılmaz’ın ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ filmi daha çok seyirci hayranlığı üzerinden sinema büyüsünü anlamaya ve anlatmaya çalışan bir film olarak bu filmlerden ayrılır aslında. Bu bakış aslında sonradan yönetmen olarak karşımıza çıkacak film senaristi Ümit Ünal’a aittir.
Ünal film sürecini “1987 kışında, 22 yaşında, sinemada yeni bir şeyler yapma heyecanıyla doluydum. Henüz iki senaryo yazmıştım. O yılların Türk sinemasında filmler yıldız oyuncularına göre tasarlanırdı. Atıf Yılmaz benden bir ‘Türkan Şoray projesi’ istediğinde çok heyecanlanmıştım. Türkan Şoray, sinema tarihinde yerini almış, adına bir tribute yapılabilecek o büyük yıldızlardandı. Onun sinema geçmişine, yarattığı renkli karakterlere saygı duruşu olabilecek, onun serüveniyle kendi gençlik heyecanlarımı ve hayal kırıklıklarımı birleştirecek bir hikâye hayal ettim. Senaryoyu çok kısa bir zamanda yazdım ve askere gittim.
Atıf Yılmaz her senaryoda yaptığı gibi bir kez daha üstünden geçmiş. Birkaç diyalog haricinde fazla dokunmamış ama benim ‘Bir Kadının Bütün Yüzleri’ olarak önerdiğim ismi ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ yapmış. Bu ismi ilk duyduğumda hiç sevmemiştim, yine de iyi ki değiştirmiş. Askerlik dönüşü çok güzel çekilmiş bir filmle karşılaştım. Başka yönetmenler için yazdığım senaryolar içinde en sevdiklerimden biridir” diyerek anlatır.
‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ 1987’de Antalya Film Festivali’nde yarışır. Yarışan filmler arasında ‘Muhsin Bey’, ‘Anayurt Oteli’, ‘Asiye Nasıl Kurtulur?’ gibi yapımlar vardır. Film ‘Muhsin Bey’ ve ‘Anayurt Oteli’nden sonra üçüncü film seçilirken Türkan Şoray En İyi Kadın Oyuncu ödülü alır.
Ve bugün… ‘Hayallerim Aşkım ve Sen’ sinemanın büyüsüne kapılan ve bununla yaşayan insanlara saygı duruşu sunan bir film. Seyircinin, oyuncuların yarattığı sinemasal personaya samimiyetle inandığı dönemlerden alıyor ilhamını. Bugün sinemayla hatta filmlerle çok farklı bir ilişki kuruyor seyirci. O samimi bakış yok. Ya sinemacılar hayal kurduramıyor ya da hayal kuracak bir seyirci kalmadı artık! Ama bir zamanlar sinemada hayal vardı işte ‘Hayallerim Aşkım ve Sen’ de bunun sağlam bir kanıtı!