Batı ülkelerinde de, Türkiye’de de insanı kilosundan (bodyshaming) ve yaşından (ageshaming) utanır hale getirmek olukça yaygın.
Bunu yapmak için insanın kilosuyla yaşıyla direkt açıkça alay ediliyor olunması da gerekmiyor..
Moda, yaşam stili hakkında çıkan tüm dergilerde tüm programlarda kilo sorunu hiç olmayan genç kadınlar yıllardır hep ön planda olunca, normal olan zayıf ve genç kadınla özdeş tutulur oluyor.
Bunun sonucunda da biraz kilosu olan, biraz yaş alan kadın bile ‘anormal olduğu’ düşüncesiyle depresyona kadar varabilecek bir ruh haline itilebiliyor.
Bir ara XL size mankenler ile gerçekleştirilen defile yapılmıştı. O gün ne kadar da mutlu olmuştum. Benim kilo sorunum olmadığı halde kilolu mankenleri podyumda görmek nerdeyse estetik faşizm boyutuna gelmiş bu bakış açısına vurulan bir darbeydi ve iyi gelmişti bana.
Ama tüm kadınlar bile defilede, dergilerde vücudu fit ve genç kız görmek istediklerinden body ve age shaming yapan baskıların ortadan silinmesi bir türlü mümkün olamıyor.
Şu anda Türkiye’de ve dünyada virüs gibi yayılan estetik yaptırma modası direkt bence bir toplumsal suç olması gereken bu tavırlarla ilgili.
Kilo almış da olsa, yaş da alsa kendi vücuduyla uyumlu ve rahat olan kadınlar bile bir türlü rahat bırakılmıyor ve onlara da kendilerine empoze edilen bir ölçüyü tutturmaları içn baskı yapılıyor.
Tabii, bunun temelinde yatan ekonomik boyut da çok önemli. Kadını belli kiloda kalmaya ve genç görünmeye iten baskıcı ideoloji bu işten büyük paralar kazanılması yolunu da açmış durumda.
Bence bu aslında kadın vücudu üzerine yapılan bir sınıf savaşı gibi. Örneğin ben kilo almasam da daha yaşlandığımda direnmek için katiyen estetik yaptırmayarak bu savaşta kendi safımı tutmaya kararlıyım. Bizde durmadan yeni estetikli fotoğraflarıyla gündem olan kadınları anlamakla birlikte onları aynı zamanda vücut faşizmine yenilmiş kurbanlar olarak da da görüyorum.
Şuna artık eminim. Kendi vücuduyla yaşıyla ruh uyumunu sağlayan her kadın bence güzeldir. Kimsenin moda dergilerinde empoze edilen ölçülere uyma zorunluluğu gayet tabii ki yok.
Biliyorum bunu demek gerçekleştirmekten daha zor çünkü bizi bu konuda asıl üzen üstümüzde istemeden de olsa baskı yaratabilen yakın arkadaş çevremiz. Bu yüzen bu faşist baskıya karşı en azından yakın arkadaş çevremizde örgütlenerek karşı çıkmaya başlamalıyız.