İthaki Modern'in 100. kitabı Richard Powers’ın 'Her Şeyin Hikâyesi', ağaçlara saygı duruşu niteliğinde. Ağaçları kurtarmak için mücadele eden bir avuç insanın yaşadıklarını olağanüstü bir kurguyla anlatan roman, sanatla bilimin etkileyici birleşimi.
Ağaç, insanlığın -büyük bölümünün- aksine bilgelik yüklü. Kendisinden beklenmeyen maharetleri var: Türdeşiyle iletişim kurabiliyor, yardımlaşıyor, tehlikeye karşı uyarıyor, koruyor, kolluyor.
Rakam korkunç. Bilim insanları dünyada her yıl 15 milyar ağacın yok edildiğini söylüyor. İnsan nüfusunun neredeyse iki katı. İnsanın ulaşabildiği her yeri yemyeşil yaptığı günler efsanelerde kalmış. Şimdilerde insan eli, ulaşabildiği her yere kuraklık taşıyor. Oysa insan da bir fidan. Köklendikçe yaşama daha sıkı tutunan, bedeniyle can veren, çoğalırken dallanıp budaklanan, kendi ağacını -soyağacını- oluşturan bir canlı. Üstelik evrim sürecindeki en gelişmiş canlı -sözde-. Akıl ve irade sahibi. Yaşam amacı; hayatta kalmak ve üremek…
Ağaç da tıpkı insan gibi bir can. Bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık çağlarından geçiyor. Ve amacı insanla bir: Yaşamak, türünü devam ettirmek.
Her iki türün de doğumla ölüm arasında yaşadıkları birbirine paralel. Damarlarında dolaşan moleküller dahi (klorofil ve hemoglobin) neredeyse aynı. Ağaç, insanlığın -büyük bölümünün- aksine bilgelik yüklü. Kendisinden beklenmeyen maharetleri var: Türdeşiyle iletişim kurabiliyor, yardımlaşıyor, tehlikeye karşı uyarıyor, koruyor, kolluyor. Yerde sabit olduğu halde, doğal felaketler karşısında, dışarıdan hiçbir destek almadan hayatta kalmanın yollarını bulabiliyor. Ölümünü sezdiğinde bile neslini sürdürebilme güdüsüyle hareket ediyor, son bir gayretle tohum üretiyor. Yeşillerin var oldukları sürede dolaylı yoldan yaratabildiği büyük mucizeler var. Fotosentez gibi. İklimi yaratmak, besin sağlamak, hastalıklara çare olmak gibi…
Ağaçlar, insanlar üzerinde sağaltıcı bir etkiye sahip. Buna rağmen dünyanın yükünü taşıyan bu mucizevi varlıkların karşısındaki en büyük tehdit de yine insan, ne acı ki. Kendini aşırı önemseyen, açgözlülüğü dinmeyen, doyumsuz bir tür. Dünyanın dört bir yanına dağılmış bu canlı türü, her yıl milyarlarca ağacı yok ediyor, ormanları bozguna uğratıyor. En maliyetsiz kaynağı ağaç çünkü. Kesilen ağaçların sayısı yıldan yıla artıyor. İlk uygarlıkların ortaya çıkmasından bu yana yeryüzündeki ağaç sayısı neredeyse yarı yarıya azalmış. 6 trilyon ağaçtan geriye yarısı kalmış. 100 yıl içinde bunların yarısı daha yok olacak.
Peki, insan zannettiği gibi, yeryüzüne sihirler saçan o karmaşık yeşil, uluslardan daha mı önemli bu gezegen için? Varlığı daha mı anlamlı? Bunun ayırdına varmak için doğaya gerçekten bakabilmeyi bilmek, hiç olmazsa bilenlere kulak kabartmak gerekiyor. Bilim insanları, aktivistler ve çevreciler iklim krizinin pençesine düşen dünyanın ‘geri dönüşü olmayan noktaya’ hızla sürüklendiğini söylüyor. Çevre dostu yazarlar, kitaplarıyla konuya dikkat çekmeye çabalıyor.
Amerikalı romancı ve üniversite profesörü Richard Powers, Türkçeye çevrilen ilk kitabı ‘Her Şeyin Hikayesi’nde kendi refahı uğruna doğada yarattığı tahribatın farkında bile olmayan insanlığın bu onulmaz hırsı için şöyle diyor: “İnsanlardan önemli hiçbir şey yok, son söz bu. İnsanın açgözlülüğünü dindirmek mümkün değil. Yavaşlatmak bile mümkün değil. Birazcık durmak bile bu türün yapabileceği bir şey değil.”
Oysa doğada, insanlığın dar görüşlü bilincinin ötesinde, çok daha bilinçli ve yaratıcı bir yaşam akıp gidiyor. Richard Powers’ın 2019’da Pulitzer Kurgu Ödülü’nü kazanan romanı ‘Her Şeyin Hikayesi’, bu yaşama biraz daha yakından bakabilmek için faydalanabileceğiniz en yeni kaynak.
İthaki Modern’in 100. kitabı olan ve modern edebiyatın başyapıtları arasında gösterilen ‘Her Şeyin Hikayesi’, sanılandan çok daha sosyal ve akıllı olan ağaçlara gerçek bir saygı duruşu niteliğinde. Powers, ağaçların tüm nimetlerinden faydalanan insanların, kendi uygarlıklarını kurarken bu mucizevi türün soyunu nasıl tüketmeye başladığını olabilecek en etkileyici şekilde anlatıyor eserinde. Ağaçları kurtarmak için canı pahasına savaş veren bir avuç insanın yaşadıklarını, yine ağaçları temel alan olağanüstü bir kurgu üzerinden aktarıyor. Bilimi sanatla ustalıkla harmanlıyor.
Doğa ile insan arasındaki bağa odaklanan ‘Her Şeyin Hikayesi’, sürükleyici bir romandan çok daha fazlası. Bilgilendirici bir belgesel: Kayın ağacından meşe palamuduna, titrek kavaklardan huş ağaçlarına, sekoyalardan akçaağaçlarına onlarca çeşidi daha yakından tanıyor, yükseklikleri futbol sahası uzunluğuna ulaşan devasa ağaçların tepesine tırmanıyor, toprağın altında şekillenen beyinleriyle yaptıklarına tanık olup hayranlık duyuyorsunuz kitabı okurken. Aynı zamanda harekete geçirici bir manifesto: Ağaçlar ve doğanın selameti için önce okuru, sonra tüm dünyayı kolları sıvamaya davet ediyor Powers. Hepimize sorumluluk düştüğünü hatırlatıyor.
İnsan türündeki en büyük kusurlardan biri, gözünün önündekini görmemek. Oysa gerçekten bakmaya başladığında, görebileceği büyük mucizeler var. Yazarın da esas amacı bu işte, insanların ağaçları ‘görmesini’ sağlamak:
“Ağaçları gören yok. Meyvelerini, yemişlerini, kerestelerini, verdikleri gölgeyi görüyoruz. Onlara biblo muamelesi yapıyor, sonbaharda döktükleri yaprakları çok güzel buluyoruz. Yolu tıkayan engeller ya da kayak yolunu bozan şeyler görüyoruz onlarda. Yok edilmesi gereken karanlık, tehlikeli yerler görüyoruz. Damımızı delmek üzere olan dalları görüyoruz. Kâr mahsulü görüyoruz. Ama ağaçlar bizim için görünmez.”
Richard Powers, “Dört milyar yıllık yaşamın yarattığı en muhteşem şeylerin yardıma ihtiyacı var” diyor ve ekliyor: “Ağaçlar uzun zamandır seslerini bize duyurmaya çalışıyor.” O sesi duyabileceğiniz epik bir roman ‘Her Şeyin Hikayesi’. Aynı zamanda yaşamın ve ölümün, sadakatin ve ihanetin, yalanın ve gerçeğin, görünenin ve görünmeyenin, hayata dair her şeyin hikâyesi…
Dipnot:
Richard Powers’ın kitabının Türkiye’deki okurlara hatırlatacağı yakın tarihten bir olay da var: Ağacı, yeşili, toprağı korumak amacıyla başlatılan Gezi Parkı eylemleri. Powers’ın her biri ayrı roman olabilecek denli derinlikli edebi kahramanlarının yaşadıkları, Gezi’yi bilenlere tanıdık gelecek.