Melih Esen Cengiz: Ayasofya anılarla, duygularla dolu bir inanç yerleşkesi

13 Mayıs 2024
Bu haber 9 ay önce yayınlandı

İkinci Dünya Savaşı'nın sıcak günlerinde Ayasofya’da yaşanan gizemli olaylar etrafında gelişen 'Ayasofya'da Bir Çığlık'la okur karşısına çıkan Melih Esen Cengiz, "Ayasofya anılarla, duygularla dolu bir inanç yerleşkesi" diyor.

Melih Esen Cengiz

ECEM KODAK

‘Sizi Bir Osmanlı Yazı’, ‘Terk Edilmiş Manalar Cenneti’, ‘Kudüs’ün Güvercinleri’, ‘Marlene’in Yetimi’, ‘Paylaşılamayan Cinayet’, ‘Bir Kadın Bir Cinayet’ ve ‘Tiraje’ isimli kitaplarınızla tanıyoruz. Yeni romanınız Ayasofya’da Bir Çığlık kısa süre önce okurlarla buluştu. İlk geri dönüşler nasıl?
Henüz çok yeni ama konu fazlasıyla okurun ilgisini çekti. Benim kelimelerimle ‘eskiler’den bir kurgu olması, İkinci Dünya Savaşı ve Ayasofya’nın etrafında hikâyenin çatılması; daha fazla ayrıntıya girmeyip kitabı okumaya hazırlananın merakını sulandırmak istemediğim için, birçok daha ilginç kişilik, kültür ve hatta okyanusları aşan hayaller diyeyim. Galiba bu nedenle ilgiye mazhar olacak gibi. Bakalım.

‘Ayasofya’da Bir Çığlık’ta oldukça vurucu bir mekân seçimi yapmışsınız. Neden Ayasofya?
Tarihte yerlerini kalıcı ve sarsılmaz şeklide kazanmış şehirlerde bazı mekanlar ve yerler diğerlerine göre daha çok gerek turistlerin gerek tarihçilerin gerekse de kültür ve sanat insanlarının öncelikli çalışma tercihleri olmuştur. İstanbul şehrinde Ayasofya, At Meydanı, Topkapı Sarayı, Hürriyet Meydanı, Taksim Meydanı, Yıldız Sarayı gibi. Buralar daha çok tarihsel olaya sahne olmuş daha çok edebiyatçılara ve sanatçılara ilham vermiştir. O nedenle Ayasofya bana da uygun geldi. Önce doğu Roma-Bizans sonra Türk tarihinde ve kültüründe önemli kazanımlar elde etmiş büyük bir emek ürünü, anılarla, duygularla dolu bir inanç yerleşkesi.

Kitabın sürükleyici ve içine çeken bir hikâyesi var. Konusuyla ilgili okurlara ne söylemek istersiniz?
1943 yılında İstanbul’da mütevazi yaşamlarını sürdüren Türk yurttaşları. Bir anda bazıları kendilerini tarihin ve dünya siyasetinin hesaplaşmalarının içinde buluveriyorlar. Büyük bir rekabet yaşanıyor aslında. Ben çatışma diyemiyorum. Tutkuların, hayallerin ve mütevazi düşlerin hem birlikteliği hem de birbirlerine üstünlük kurmaya çalışmaları. Ve bu rekabetin üstünü kaplayan hem tarihin hem siyasetin hem de kültürün belki mecburen yan yana geldiği bir gizemler örtüsü. Çok iyi bildiğimiz ve içinde büyüdüğümüz, çoğu zaman hayran kaldığımız İstanbul sisi kaplı bir kurgu.

Spor camiasında da aktif rol alan birisiniz. Edebiyata ilginiz nasıl başladı?
Gençlik yıllarından beri bir şekilde edebiyattan kopmadım diyebilirim ama bir açıklık getirmeliyim. Beni yazmaya sinema tutkum teşvik etti. Önce senaryo denemeleriyle başladım. Yıllarca sürdürdüğüm Türk Sinematek Derneği ve Türk Film Arşivi üyeliklerimin bu heveslerimde katkısı fazla. Fenerbahçe’nin ilk yüzyılını anlatan ‘Asr-ı Fener’ çalışmasını derleyip yayına hazırladıktan sonra ve de sevgili kardeşim Kerem Alışık ile sunduğumuz televizyon programı ‘Asr-ı Fener’in bitmesiyle birlikte işleyebileceğim birikimlerimin fazlalaştığını hissettim ve yazmaya başladım. Sonra da bugüne geldik. Sekiz kitap, dört tiyatro oyunu ve senaryo çalışmaları.

Yayımlanmış pek çok kitabınız var. Şimdilerde ‘Tiraje’nin diziye uyarlanacağı konuşuluyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Romanlarımın sinemaya aktarılmaya uygun yazıldığını çok kişiden duydum. Beş altı yaşımdan beri izlediğim filmlerden, sinema tutkumdan dolayı her halde. Önce siyah beyaz sonra renkli filmlerin izleri kalıcı olmuş diyelim.
Şu anda birkaç çalışmama yurt dışında bir büyük dijital platform bakıyor. Çalışmalarımın daha çok uluslararası yapımlara uygun olduğu düşünülüyor. Bilemiyorum.
Evet, ‘Tiraje’ ile ilgili böyle bir düşünce var. Doğal olarak ekonomik daralma nedeniyle tüm yapımlar ve de kararlar gecikiyor ama ‘Tiraje’ iddialı bir dizi olarak çekilebilir. Veya uzun bir sinema filmi olarak. ‘Tiraje’ bir melodram. Yazarken zorlandım ama melodramlar her zaman okurların ve seyircilerin seçkilerinde önemli bir yer tutuyor.

Kitaplarınızda gerçekçi ve dramatik açıdan güçlü hikâyelere yer veriyorsunuz. Sanki yaşanmış gibi… Esinlendiğiniz olaylar oluyor mu? Konuyu nasıl seçiyorsunuz?
Kendi yaşamımdan kesitler olabiliyor doğal olarak çalışmalarımda. ‘Bir Osmanlı Yazı’, ‘Kudüs’ün Güvercinleri’ ve ‘Paylaşılamayan Cinayet’ romanlarım yaşamımdan alıntılara birer örnek. Ayrıca senaryosunu yazdığım, belki roman da olacak, ‘Ulrike Yaşıyor’ adlı çalışmamda da yaşamımdan birçok alıntı var. Bazen de bir kültür, son romanımdaki Karay Türkleri gibi veya İstanbul’umuzun büyüleyici mekanları, örneğin ‘Bir Kadın Bir Cinayet’ romanımda işlediğim Gülhane Parkı gibi.

Masanızda bekleyen yeni bir proje var mı?
Evet, üç tiyatro oyunu ve iki roman projesi var ama hangisi ne zaman tamamlanır bilemiyorum şu anda. Hevesim var hepsini yazmaya ama kısmet diyeyim.

 

Ayasofya’da Bir Çığlık
Melih Esen Cengiz
Altın Kitaplar, 2024
roman, 384 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.