Dillerimizin Denizi Akdeniz: Dünya dillerini birbirine bağlayan Türkçe köprüsü

2 Haziran 2024
Bu haber 2 yıl önce yayınlandı

Louis-Jean Calvet, 'Dillerimizin Denizi Akdeniz' kitabında Türkçenin dünya dillerinin yayılıp iç içe geçmesinde önemli bir rol oynadığından söz ediyor. Akademik bir dili olsa da bilgiyle dolu, dillerin tarihine dair aydınlatıcı bir eser.

Ülkeler arasında sınırlar olsa da kültürler arasına sınır konmaz, konamaz. Bir zamanlar bir arada yaşamış insanları, bir haritada sınırlar çizerek ayıramazsınız. Dilleri, dinleri, yemekleri, şarkıları, hikâyeleri birbirine geçmiş, yıllarca birlikte kavrulmuş ve öze dönüşmüşlerdir. Fransız göstergebilimci ve dilbilimci Louis-Jean Calvet, ‘Dillerimizin Denizi Akdeniz’ kitabında sınırları çizilemeyen, çok dilli ve zengin bir Akdeniz’den şöyle söz ediyor:

“Akdenizli pasaportu yoktur ama Akdenizli kokular, renkler, tatlar vardır. Ortak bir DNA yoktur ama sürekli bir yüzleşme ve paylaşım vardır.”

Akdeniz’de birçok dil, din, gelenek, toplum birbiriyle yıllarca temas hâlindeydi. Yazar buna ‘sıvı kıta’ diyor. Bu yüzden Akdeniz’e ‘mare nostrum’ (bizim deniz) denmiş. Türklerin bu denize ‘Akdeniz’ demelerinin hikâyesi ise şöyle:

“Türkler ana yönleri renklerle tayin etmekteydi: Siyah (kara) kuzeyi, kırmızı batıyı, sarı doğuyu ve beyaz (ak) güneyi ifade ediyordu. 11. yüzyılda Anadolu’ya geldiklerinde güney denizi anlamında Akdeniz demişler.”

Calvet, insanlığın yazı diline geçişinin aslında günlük ihtiyaçlardan doğduğunu söylüyor.

“Mezopotomya yazısı ekonomik ve idari gereksinimlerden doğmuştur. Dini ya da entelektüel uğraşla ilgili değildir. Başlangıçta yazı şiir, edebiyat veya felsefe amacı taşımıyordu. Özellikle kentleşmeyle bağlıydı.”

İlk yazı, muhasebeyle ilgili tutulan hesaplar için ‘resimyazı’dır. Fenikeliler, ilk alfabeyi icat edenlerdir. Fenike alfabesi Yunanca, Arapça ve İbranicenin kaynağı olmuştur. Öküz yazmak için öküzün başını temsil eden bir resimyazı kullanıyorlarmış. Bu daha sonra Yunanca ve İtalik dillerde A sesi için kullanılır olmuş (Elif’in öküzü). Yunanca alfa, Arapça elif ve İbranice alef olmuştur. Fenike alfabesinde beta (ev) B harfine, gama (deve) C’ye dönüşmüştür.

Coğrafi olarak birbirine uzak ülkelerin dillerinde ortak kelimeler olduğunu duyunca şaşırıyoruz. Aslında dillerin tarihini ve nasıl yayıldıklarını öğrendiğimizde hiç de şaşırtıcı değil. Atın evcilleştirilmesiyle MÖ 5000-3000 arasında Hint-Avrupa dillerinin yayılması kolaylaşmış. Denizcilik alanındaki ilerlemeler sayesinde Yunanlar yayılmış. Denizcilik ve deniz ticareti dil ve kültürlerin uzak diyarlara taşınıp yayılmasında büyük bir etken.

Latince aslında köylü diliydi

Roma İmparatorluğu’nun dili Latince’nin ortaya çıkışını yazar şöyle ifade ediyor: “M.Ö. 5. yüzyılda Latince, Latium denen küçük bir bölgede konuşulan bir dildi. Latince aslında köylü dilidir. ‘Lirare’ çift sürmek, ‘delirare’ sabandan çıkarmak demek. Zamanla ‘delirium’ delilik, çıldırma anlamına gelmiş. ‘Felix’ bereketli demekken ‘felicity’ mutluluk, ‘pauper’ verimsiz demekken ‘poor’ yoksul anlamına dönüşmüş. ‘Villa’ çiftlik, kır evi anlamından ‘lüks ev’ anlamına geçmiş. Latince bir çiftçinin diliyken zamanla ihtiyaçlara göre evrim geçirmiş.”
Calvet, Türkçenin dünya dillerinin yayılıp iç içe geçmesinde oldukça önemli bir rol oynadığından da söz ediyor.

“Arapça ve Farsça sözcükler ‘iki döner plaka’ dediğim doğuda Türkiye ve batıda İspanya’dan geçerek yayılır. Türkiye bir ödünçleme tedarikçisi, Arapça ve Farsça sözcüklerin depolandığı bir ayrıştırma merkezidir.” Türkçe aslında bir köprü görevi görmekte.

Yazar dillerin nasıl yolculuk yaptığını ifade etmek için ‘miskin’ kelimesini örnek göstermiş: “Miskin sözcüğü, Akadca musknu (zavallı, köle) kelimesinden çıkıp önce Arapça ve Türkçede görülmüş, sonra tüm Akdeniz’i gezmiş. Gezerken de çeşitli anlamlar edinmiş. İspanyolca mezquino (fakir), İtalyanca meschino (yoksul, cılız), Portekizce mesquinho (cimri), Türkçede miskin (tasasız, tembel), Arapça miskîn (şefkatli, yazık!), Fransızcada mesquin (cimri, soysuz) anlamlarına geliyor. Bu sözcük Endonezya’ya kadar gitmiş.”
Sözcüklere sınır koyamıyoruz, ihtiyaca göre değişiyor, şekilleniyor, evrim geçiriyorlar.

Bu kitabı tüm dil, tarih ve etimoloji severlerin okumasını tavsiye ederim. Oldukça akademik bir dili olsa da bilgiyle dolu, dillerin tarihine dair aydınlatıcı bir eser.

 

 

Dillerimizin Denizi Akdeniz
Louis-Jean Calvet
Çeviren: Damla Kellecioğlu
Monografi Yayınları, 2024
inceleme, 304 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.