Eylemciler Boticelli’ye kıyamadı: Bu kez çorba atmadılar
Euro 2024 gruplarında ilk maçlar geride kalırken şampiyonada boy gösteren tüm ülkelerin milli marşlarını da seramonide dinledik. Kimisi aşina olduğumuz kimisini ise ilk kez duyduğumuz marşların ilginç hikâyeleri var.
Euro 2024 tüm heyecanıyla devam ederken her maçın başında ülkelerin milli marşlarını da bu futbol ritüelinin bir parçası olarak dinliyoruz. Pek çoğunun sözlerini anlamasak da ritmi insanı kendisine çekiyor. Grup aşamasında ilk maçlar tamamlanıp tüm takımları izledikten sonra aşinası olduğumuz marşlardan bazılarını hikâyesine göz atmak istedik.
Bu konuda en maharetlilerden biri kuşkusuz İtalya’nın milli marşı. ‘Inno di Mamali’ adlı beste, zaten marşlar konusunda oldukça parlak bir geçmişe sahip İtalyanların sembolü. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ulusal marş olarak kullanılmaya başlanan beste 2017’de ülkenin anayasasında da yerini aldı. İtalyanların kardeşliğine ve birliğinen vurgu yapan birazdan örneklerini vereceğimiz agresif marşlardan nispeten daha ılımlısı. Goffredo Mameli tarafından 1847’de bestelenen eser birleşik İtalya Krallığı’nın ilân edildiği 1861’den bu yana aslında bu birleşmenin de simgesi.
Hazır söz agresif milli marşlardan açılmışken turnuvada boy gösteren bir diğer ülkeye, Macaristan’a bakalım. Malumunuz bu yıl Türk-Macar Kültür Yılı olarak kutlanıyor. İki ulusun ilişkileri Osmanlı’dan da eskiye dayanıyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde fethedilen Macaristan, 1683’teki 2. Viyana Kuşatması’nın bozgunla sonuçlanması üzerine Osmanlı yönetiminden tamamen çıkmıştı. Sonrası tarih derslerinden de hatırlayacağımız Avusturya-Macaristan İmparatorluğu. ‘Himnusz’ adını taşıyan Macar milli marşı, aslında iki ülkenin yakınlığını pek de taçlandırmayacak sözlere sahip. Macarların tarih boyunca verdiği mücadeleleri anlatan marşta iki kez “vahşi Türk” ve bir kez de “vahşi Osmanlı” ifadeleri yer alıyor. Ferenc Kölcsey’in 1823’te yazdığı bir şiir olan marş, başlarda kiliselerde okunan bir duaydı. Ancak bir milli marş ihtiyacı hasıl olduğunda ‘Himnusz’da karar kılındı.
Şimdi rotamızı Macaristan’ın hemen batısına çeviriyoruz. Euro 2024’e katılan ülkelerden biri olan Avusturya’nın maçlarda dinlediğimiz milli marşının bestecisi bir dahi. Evet, eserin besteci Wolfgang Amadeus Mozart. Dahi besteci bu eseri 1791’de ölmeden 19 gün önce tamamlamıştı. ‘Land der Berge, Land am Strome’ (Dağların vatanı, Nehirlerin vatanı) adlı marş, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya’nın milli marşı oldu. Beste, aradan geçen 232 yılda bazı değişikliklere uğradı. Hatta bestecisinin mevcut düzenlemeyi yapan Johann Holzer olduğunu savunanlar da var. Ancak ne olursa olsun Mozart ismi, haliyle çok daha havalı. Ülkenin doğal güzelliklerini öne çıkaran marşın sözleri İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ülkenin yeni kimliğinin de bir yansıması. Dolayısıyla Macaristan ya da İtalya’ın aksine herhangi bir agresif söylem yerine pastoral tonların öne çıktığı bir eserle karşı karşıyayız.
Şimdi sırada sözleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra değiştirilmiş bir marş var. Bestecisiyse dahi müzisyenlerin hocası, senfonileirn ustası Joseph Haydn. Almanların milli marşından söz ediyoruz. Euro 2024’e evsahipliği yapan ülkenin marşı, 18. yüzyıla dayanıyor. ‘Deutschlandlied’ adlı marş, Kutsal Roma Germen İmparatoru 2. Franz için 1979’de Haydn tarafından bestelenmişti. 2. Franz sonrasında Avusturya-Macaristan imparatoru olarak da tac giyecekti. Sizi Avrupalıların bu karışık taht düzenleriyle daha çok boğmadan marşın hikâyesini anlatmaya devam edelim. Joseph Haydn’ın ‘Emperor Quartet’ adlı be eseri Prusya’nın da marşı olur. Birinci Dünya Savaşı sonrası yıkılan bu devletin yerine kurulan Weimar Cumhuriyeti’nde de marşın adı aynıdır ve sonrasında Naziler döneminde de. İşte besteyi tartışmalı kılan nokta da bu. O dönem ‘Almanya her şeyin üstündesin” ile başlayan sözler, Nazi rejimini hatırlattığı için İkinci Dünya Savaşı sonrası değiştirilmişti. Ancak günümüzde aşırı sağcı gruplar milli marşı o yasaklı sözleriyle söylemekte ısrarcı.
“Silahlara vatandaşlar! / Birliklerinizi oluşturun! / Yürüyelim yürüyelim / pis kanları tarlalarımızı sulasın” bu sözler Fransızların marşı ‘La Marseillaise’ ait. Müziği marş formunun çok başarılı bir örneği olan ‘La Marseillaise’in sözleriyse şiddete davetkâr. Tam da bestelendiği dönem gibi. Fransız devrim subayı Claude Joseph Rouget de Lisle tarafından 1792’de bestelenen marş, olağanüstü bir dönemin eseri. Marş, hem Avusturya hem Prusya ile savaşta olan Fransa’nın Ren nehri kıyılarındaki muharrebelerinde askerlere moral vermek için bestelenmişti. Aslında başlangıçta bir marştan ziyade, halk ezgisi olarak Fransızların hayatına giren beste, kısa sürede çok benimsenince cumhuriyetin hem milli marşı hem de sembollerinden biri oldu. iki kez monarşiyle sekteye uğradığı dönemleri saymazsan 1792’den günümüze kadar geçen sürede bu eser Fransa Milli Marşı olarak kullanıldı. Çaykovski, Napoleon’un Moskova seferindeki yenilgisi için yazdığı ‘1812 Uvertürü’ bestesinin bir bölümünde ‘La Marseillaise’ de yer verir.
Sırada bestecisi bilinmeyen bir marş var. Bestecisi bilinmese de tıpkı ‘La Marseillaise’ ve ‘Deutschlandlied’ gibi tanınan bir diğer marşa geldi sıra; ‘God Save the King’. İngiltere’nin milli marşı olan bu beste, Kraliçe Victoria ve Kraliçe 2. Elizabeth dönemlerinden ‘God Save the Queen’ şeklinde seslendirilmişti. Bir sava göre marşın bestecisi 17. yüzyılın büyük müzisyenlerinden Henry Purcell’dir. Bir diğer iddiaya göre bu marş da Joseph Haydn imzalı. Bir kütüphane ya da tavan arasından tarihi bir belge çıkmadığı sürece bu iddialar varsayımdan öteye geçemeyecek. İngiltere’nin yanı sıra Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da da milli marş olarak bu beste kullanılıyor. Hatta sözleri biraz değiştirilmiş haliyle Liechtenstein’ın da marşı aynı. Kıbrıs İngiliz yönetimindeyken marş, Türkçeye de çevrilmiş ve “Yaşa kralımız, yaşa hakanımız” şeklinde seslendirilmişti. Efsane rock grubu Queen de bu marşı, bir konser sonu ritüeli olarak her performanslarının sonunda seslendiriyordu.
“Yiğit bir prensiyim ben / Özgür Oranj’ın / sadakatimi adadım ben İspanya Kralı’na” bu sözlere sahip marşın İspanya’ya ait olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sürekli bir biçimde kullanılan en eski marşlardan biri olan 1626 tarihli bu beste Hollanda Milli Marşı. ‘Wilhelmus’ adlı marş, Hollandalıların ulusal kahramı Oranjlı Wilhelm’den bahsediyor. “Peki İspanyollar ne alâka?” diye sorabilirsiniz. 17. yüzyılın ilk yarısına kadar İspanyol toprağı olan Hollanda, Vestfalya Barışı ile 1648’de bağımsızlığını ilân etmişti. O tarihe kadar bu topraklar İspanyollara aitti. Daha doğrusu Avusturya’yı yöneten Habsburgların İspanya koluna. Karşımızda yine Avrupalıların karmakarışık krallıkları. Marş, Oranjlı Wilhelm önderliğinde bağımsızlığını ilan eden Hollanda’nın hem kendilerini hem de krallarını yüceltmeyi amaçlıyor. Bunu yaparken de İspanyol hükümdarına sadakatini de vurgulamayı ihmal etmiyor. Marşın girişindeki bu kısım, günümüzde Hollanda’da tartışılan konulardan biri olma özelliği taşıyor. Hollanda Altın Çağı olarak anılan 16. yüzyılda cumhuriyet tecrübesi yaşasa da Hollandıla, günümüzde hem bu marşa hem de monarşi köklerine bağlı kalmayı tarcih ediyor
Şimdi sırada Polonya Milli Marşı ‘Mazurek Dąbrowskiego’ var. Beste, Edward Elgar’ın ‘Polonia’ adlı bestesine de ilham olmuştu. ‘Jeszcze Polska nie zginęła’ (Polonya henüz ölmedi) olarak da bilinen milli marşı, artık varolmayan Yugoslava da ‘Hej Slaveni’ adıyla kullanmıştı. Hatta iki ülke arasındaki spor müsabakalarında aynı marş iki kez farklı söz ve tempoyla çalınıyordu. Marş, 1797 yılında Napoleon’un İtalya Seferi’ne katılan Polonya Lejyonu için bestelenmişti. Hatta marş tam olarak da İtalya toprakları içinde bestelenmişti. Bestecisi bilinmeyen eserin sözleriyse Jozef Wybicki’ye ait. “Marş marş Dubrovski, İtalya’dan Polonya’ya” sözleriyle bilinen marş, özellikle iki ülke arasındaki müsabakalarda gerginliğe de neden olabiliyor.
Rotamızı Akdeniz’in batısına çeviriyoruz. Euro 2024’ün favorilerinden İspanya’dayız. ‘Marcha Real’ yani Kraliyet Marşı olarak adlandırılan eser, bilinen en eski milli marşlardan biri olma özelliği taşıyor. Marş 1761 tarihinde bir genelgeyle kabul edilmiş. Manuel de Espinosa de los Monteros imzası taşıyan beste hakkında 19. yüzyılda ortaya atılan bir iddia marşı bir nebze gölgelemişti. İddiaya göre Monteros, besteyi hayranı olduğu Prusya Kralı Büyük Frederick’e ithaf etmişti. Bu iddianın besteciyi karalamak için ortaya atılan bir iddia olduğu sonradan ortaya çıksa da İspanyollar bir süre bu durumdan büyük rahatsızlık duymuştu. Eserin günümüzde kullanılan düzenlemesi Perez Casas’a ait. Ancak 1997 yılına kadar Casas’a ve sonrasında da vârislerine herhangi bir telif ödemesi yapılmamıştı. Alınan bir kararla 1997’de bestecinin ailesine 781 bin euroluk telif ödemesi yapıldı.
Britanya adasının kuzeyindeyiz. Turnuvada yer alan bir diğer ülke olan İskoçya adına maç önü ‘Flower of Scotland’ adlı beste çalındı. Ancak bu, ülkenin milli marşı değil. Daha doğrusu İskoçların henüz resmi bir milli marşı yok. ‘God Save the King’i kullanmama konusunda mutabık olan İskoçlar, yernine çalınacak marşı konusundaysa bir türlü fikir birliği kuramıyor. Şu sıralar ‘Flower of Scotland’ çalınsa da yapılan anketlerde ‘Scotland the Brave’ de milli marş için güçlü adaylardan biri. Milli marş seçimi konusunda halkın eğilimini merak eden hükumet ve çeşitli araştırma kuruluşları sık sık bu konuda anketler düzenlemekte. ‘Braveheart’ ve ‘Ölü Ozanlar Derneği’ filmlerini izleyenler ‘Scotland the Brave’e aşina. Bakalım İskoçların nihai kararı ne olacak?
En özeli en sona sakladık. Bestecisi Mehmet Akif Ersoy’un “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” dediği eseri Kurtuluş Savaşı yıllarında düzenlenen bir yarışmada birinci olup seçilmişti. Aslında Mehmet Akif Ersoy, birinciye para ödülü verileceğinin duyurulması sonrası yarışmaya katılmaktan vazgeçmişti. Ancak etrafındakilerin de baskısı sonucu, eser, yarışmada yerini almış ve birinciliği kazanmıştı. Anayyasanın değiştirilmez maddeleri arasında yer alan ‘İstiklal Marşı’ bir ulusun başkaldırışının destansı bir anlatımıdır. 10 kıtadan oluşan marşı sadece ilk iki kıtası resmi davetlerde, açılışlarda ve spor müsabakalarında okunmakta. Bestesi Osman Zeki Üngör’e ait marşın bir versiyonu daha vardı. Marş ilk kabul edildiğinde kullanılan hâli Ali Rıfat Çağatay’ın imzasını taşıyan bir besteydi.