Kıyamete doğru adım adım: 3. Dünya Savaşı ihtimali ve nükleer panik artık daha fazla konuşuluyor

Küresel krizlerin ortasında diplomasi sahnesi bir olasılıktan çokça bahsetmeye başladı: Üçüncü Dünya Savaşı. Dünyada nükleer tehlike ne kadar büyüdü? Durum ne kadar ciddi? İşte bu can alıcı büyük tartışmanın 'START'ı ve öyküsü.

Dünya 25 Haziran 2024
Bu haber 5 ay önce yayınlandı

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesiyle alevlenen 3. Dünya Savaşı tartışmaları İsrail’in Gazze’yi işgaliyle bir kez daha bir olasılık olarak karşımızda. Bir yanda İsrail’in sürdürdüğü savaşın Ortadoğu’ya yayılma endişesi, bir yanda da Rusya-Ukrayna hattında artan gerilim. Krizler sadece yaşandığı bölgelerde de kalmıyor, tüm dünyaya yayılıyor… Hal böyle olunca 3. Dünya Savaşı senaryoları da daha sık dillendiriliyor.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in “dünyada üç ya da dört ay gibi kısa bir süre içinde büyük bir çatışma yaşanacak” demesi, Trump’ın da Biden’ın dünyayı 3. Dünya Savaşı’na sürüklediğini söylemesinin ardından bir uyarı da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi. Bakan Fidan Habertürk canlı yayınında İsrail’in Gazze’deki katliamlarının ve Rusya-Ukrayna savaşının 3. Dünya Savaşı’na yol açabileceğini söyledi. Fidan “Dünya bu senaryoyu ciddiye almalı, böyle bir risk var” dedi.

Soğuk Savaş döneminin nükleer hayaleti

Silahlanma yarışının arşa çıktığı ve 3. Dünya Savaşı’nı tetikleyecek bir sürü krizin yaşandığı Soğuk Savaş döneminin ardından Dünya yine bir yarışın ve krizin içinde. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla sona eren Soğuk Savaş döneminin hayaleti hızla silahlanıp çok kutuplu olmaya giden dünyadaki liderlik yarışlarında kendisini yeniden göstermeye başladı. Soğuk Savaş dönemi boyunca “ha çıktı ha çıkacak” diye bahsedilen 3. Dünya Savaşı bugün bir kez daha ciddi bir senaryo olarak karşımızda.

Üçüncü Dünya Savaşı varsayımsal olarak nükleer silahların geliştirilmesi, test edilmesi ya da kullanılması sonucunda patlak verecek bir cihan harbi olarak düşünülüyordu. Gelinen noktada bu senaryonun ne kadar mümkün olduğu ortada. Rusya’nın Ukrayna’yı 2022’deki işgali sonrasında savrulan nükleer tehditler de Soğuk Savaş hayaletinin hala aramızda olduğunun göstergesi. Soğuk Savaş dönemi boyunca tetikte beklenen Üçüncü Dünya Savaşı 1962 yılında yaşanan Küba Füze Krizi ile çok yakına gelmişti. Tüm dünyanın kaderi Atlantik’te kopacak olası fırtınaya bağlıydı. Nükleer savaş ve “Armageddon” endişesi en son o yıllarda böyle bir korkuyla hissedilmişti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) uzun süren bu tansiyonun ardından yatışmış, herkes derin bir “ohh” çekmişti.

Bu olaylar, eski ABD Başkan Yardımcısı Henry A. Wallace’ın İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü 1943 yılındaki “Batı demokrasileri ve Rusya savaş bitmeden tatmin edici bir anlaşmaya varamazsa Üçüncü Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz olacağından çok korkuyorum” sözlerinin çok sonrasında yaşanmıştı. Evet, İkinci Dünya Savaşı sonrasında “tatmin edici bir anlaşmaya” varılamaması Soğuk Savaşı tetiklemişti. Şimdi ise aynı tatminsizlik SSCB’nin halefi Rusya ve günümüz ABD’sinin en büyük krizi. Ve bu krizin kılıcı da tüm insanlığın boğazında.

Yukarıdaki sözler Ukrayna Savaşı’nın başlamasından sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kademe kademe yükselttiği tehditleri gözler önüne seriyor. Ancak 2022 yılında başlayan savaştan öncesi var. Daha evvel ABD’yi etkileyecek kasırgalara karşı bile nükleer silah kullanmayı öneren eski ABD Başkanı Donald Trump son zamanlarda “barış neferi” gibi açıklamalarla gündemde. Ancak nükleer cephaneliği açanın da kendisi olduğunu hatırlamakta fayda var. İngiliz Guardian gazetesi 2018 yılında Donald Trump yönetiminin ‘kullanılabilir nükleer silah’ yapımı üzerine bir askeri programı açıklamaya hazırlandığını duyurmuştu. Trump 2019 yılında da ülkesinin Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Anlaşması’ndan çekildiğini açıklamış, bunu “Rusya’nın uzun zamandır süren ihlallerine” bağlamıştı.

Eski ABD Başkanı Donald Trump

Küresel nükleer silah kontrol mimarisinin parçalanması ihtimali Trump’ın bu adımıyla başlasa da, devamını da sonra göreve gelen ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya karşıtı politikaları getirdi. Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya-Batı çekişmesinde tehlikeli kopuşların adresi START anlaşmaları oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın ABD ile yapılan ve kıtalararası nükleer balistik füze kabiliyetlerini dizginlemeyi amaçlayan Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması’nı (START) askıya aldığını duyurması dünyanın gündemine Yeni START Antlaşması’nın gelmesine neden olmuştu.

‘Rusya’ya karşı bir koçbaşı’

Soğuk Savaş’ta nükleer silah stoklarını artırmak için yarışan ABD ve Sovyetler Birliği 1990’ların başından bu yana kazara nükleer füze kullanılmamasını sağlayacak bir kontrol mekanizmasına sahip. Ancak Rusya-Ukrayna savaşının birinci yıl dönümüne sayılı günler kala Putin Yeni START Antlaşması’na Rusya’nın katılımını askıya aldığını açıklamıştı. Putin Batı’yı “Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir koçbaşı ve eğitim sahası olarak kullanmakla” suçlamış, Batı’nın Ukrayna’ya artan askeri yardımının Rusya’nın daha sert tepkisine yol açacağı uyarısı yapmıştı.

ABD ile ilişkilerin gerilmesinin “tamamen ABD’nin hatası” olduğunu vurgulayan Putin “Elbette bunu ilk yapan biz olmayacağız ancak ABD (nükleer silah) testi yaparsa biz de yaparız. Hiç kimse küresel stratejik eşitliğin yok edilebileceği gibi tehlikeli bir yanılsamaya kapılmasın” demişti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Rusya’nın Yeni START Antlaşması’na katılımı askıya almasını “tüm nükleer silah kontrol mimarisinin çökmesi” olarak değerlendirip Rusya’yı kararını gözden geçirmeye çağırmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Moskova’nın kararını “gerçekten talihsiz ve çok sorumsuz” olarak nitelendirmişti.

Yıllar sonra tedirgin eden telaffuz: Armageddon

Nükleer silahları kontrol altına alan anlaşmalar bir bir geçerliliğini yitirirken ABD Başkanı Joe Biden da dünyayı diken üstüne getiren bir kelimeyi telaffuz etti: Armageddon.  Joe Biden Vladimir Putin’in Ukrayna’daki savaşı kazanmak için taktik nükleer silah kullanması halinde dünyanın “Armageddon” ile karşı karşıya kalabileceği uyarısı yapmıştı.

“Kennedy ve Küba füze krizinden bu yana Armageddon ihtimaliyle karşı karşıya kalmadık” diyen Biden Rusya Devlet Başkanı’na atıfta bulunarak “Oldukça iyi tanıdığım bir adam. Taktik nükleer silahların ve biyolojik veya kimyasal silahların potansiyel kullanımı hakkında konuşurken şaka yapmıyor, çünkü ordusunun önemli ölçüde düşük performans gösterdiğini söyleyebilirsiniz” ifadesini kullanmıştı.

Biden konuşmasında şunları da söylemişti: “Putin için çıkış yolunun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Çıkış yolunu nerede bulacak? Rusya içinde itibarını kaybetmekle kalmayıp önemli ölçüde güç de kaybediyor. Taktik nükleer silah kullanımının Armageddon ile sonuçlanmaması gibi bir şey düşünmüyorum.”

Armageddon nedir? Dünya’nın sonu geldiğinde yapılacağı söylenen büyük kıyamet savaşının adı bu.

Peki hangi ülkede ne kadar nükleer başlık var?

Dünyada dokuz ülkenin nükleer savaş başlıklarına sahip olduğu biliniyor (Omar Zaghloul – Anadolu Ajansı).

ABD: 5 bin 244
Rusya: 5 bin 889
Çin: 410
İngiltere: 225
Pakistan: 170
Hindistan: 164
İsrail: 90
Kuzey Kore: 30

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) 2023 raporuna göre dünyada 12 bin 512 nükleer savaş başlığı var. Rusya 5 bin 889 nükleer savaş başlığıyla nükleer güce sahip ülkeler arasında ilk sırada. Rusya’yı 5 bin 244 başlıkla ABD ve 410 nükleer başlıkla Çin takip ediyor. Fransa’nın 290, İngiltere’nin 225, Pakistan’ın 170, Hindistan’ın 164, İsrail’in 90, Kuzey Kore’nin ise tahminlere göre 30 nükleer savaş başlığı var. Rapora göre, dünyadaki nükleer savaş başlığı sayısı azalmaya devam etse de bu özellikle ABD ve Rusya’nın kullanılmayan savaş başlıklarını tasfiye etmesinden kaynaklanıyor. Aktif savaş başlıklarının sayısının küresel ölçekte azaltılmasının geciktirildiği görülüyor ve sayı tekrar artıyor.

ABD ve Rusya’nın nükleer savaş başlıklarını, füze, uçak ve denizaltı fırlatma sistemlerini ve nükleer silah üretim tesislerini yenilemek ve modernize etmek için kapsamlı programlara sahip olduğu biliniyor. Çin’in Ocak 2022’de 350 olduğu düşünülen nükleer savaş başlıklarının sayısı Ocak 2023’te 410’a yükseldi. Çin’in nükleer gücü tam olarak bilinmezken rapordaki değerlendirmelerin önemli kısmı ABD Savunma Bakanlığının verilerine dayanıyor.

Nükleer silahlanmaya yapılan yatırım artıyor

Nükleer Silahların Yasaklanması Takibi ve Uluslararası Nükleer Silahları Kaldırma Girişiminin (ICAN) hazırladığı raporlarda ise nükleer silaha sahip dokuz ülkenin 2019-2022 döneminde nükleer silah geliştirmek için yaptığı yatırımlar yayımlandı. Verilere göre dünya genelinde nükleer silah yatırımları 2019’da 72,9 milyar, 2020’de 72,6 milyar, 2021’de 82,4 milyar, 2022’de 82,9 milyar doları buldu. Dört yılda yatırımların 10 milyar dolar artması dikkat çekici.

Nükleer silahlara en çok yatırım yapan ABD’yi sırasıyla Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, Hindistan, İsrail, Pakistan ve Kuzey Kore takip etti. ABD nükleer silahlara 2019’da 35,4 milyar dolar yatırım yaptı, 2020’de 37,4 milyar, 2021’de 44,2 milyar, 2022’de 43,7 milyar dolar harcadı.

Çin’in harcamaları 2019’da 10,4 milyar dolardı, 2020’de 10,1 milyar dolara, 2021 ve 2022’de 11,7 milyar dolara yükseldi. Rusya, bu silahlar için 2019’da 8,5 milyar, 2020’de 8 milyar, 2021’de 8,6 milyar, 2022’de 9,6 milyar dolar harcama yaptı.

İngiltere’nin nükleer silahlar için 2019’da 8,9 milyar, 2020’de 6,2 milyar, 2021 ve 2022’de 6,8 milyar dolar harcadığı görülüyor. Fransa nükleer silahlara 2019’da 4,8 milyar, 2020’de 5,7 milyar, 2021’de 5,9 milyar, 2022’de 5,6 milyar dolar yatırdı. Hindistan’ın bu silahlar için kasasından 2019’da 2,3 milyar dolar çıkarken bu miktar 2020’de 2,48 milyar, 2021’de 2,3 milyar, 2022’de 2,7 milyar dolar oldu.

İsrail nükleer silah geliştirmek için 2019’da 1 milyar dolar, 2020’de 1,1 milyar dolar, 2021 ve 2022’de 1,2 milyar dolar harcama yaptı. Pakistan’ın nükleer silah yatırımları 2019 ve 2020’de 1 milyar dolar olarak tespit edilirken bu sayı 2021’de artarak 1,1 milyar dolara çıktı, 2022’de tekrar 1 milyar dolar seviyesine düştü. Nükleer silah tartışmalarının odağındaki Kuzey Kore’nin nükleer silah yatırımlarının 2019’da 600 milyon, 2020’de 667 milyon, 2021’de 642 milyon, 2022’de ise 589 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

1941’den bu yana dillendirilen olasılık

Üçüncü Dünya Savaşı her ne kadar son zamanlarda gündeme getirilse de aslında terminolojiye Soğuk Savaş’ın en başında, hatta daha İkinci Dünya Savaşı bitmeden girmişti. Kavramı erken benimseyenlerden biri Time Dergisi’ydi. İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü, hatta savaşın doğu cephesinin açıldığı 1941 yılında yayımlanan yazıda Nazilerden kaçarak ABD’ye giden Nazi mültecisi Dr. Hermann Rauschning anlatılıyordu. Rauschning Nazilerin düşeceği öngörüsünde bulunamasa da Üçüncü Dünya Savaşı ihtimali için şunları söylüyordu: Birleşik Krallık ve ABD Avrupa’da üstünlüğü elde edebilir, bu da Üçüncü Dünya Savaşı’nda kendi şartlarında savaşabilmelerinin önünü açabilir.

Bu yazıdan çok değil yaklaşık bir buçuk yıl sonra yine Time Dergisi Üçüncü Dünya Savaşı ihtimalini gündeme getiriyordu. Bu kez dönemin ABD Başkan Yardımcısı Henry A. Wallace’ın sözleriyle… Mart 1943’te yayımlanan yazıda Wallace’ın şu açıklamaları yer alıyordu: “Üçüncü Dünya Savaşı’nın tohumlarını atıp atmayacağımıza 1943’te ya da 1944’te karar vereceğiz. Batı demokrasileri ve Rusya savaş bitmeden tatmin edici bir anlaşmaya varamazlarsa Üçüncü Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz olacağından çok korkuyorum.”

Sonra, Üçüncü Dünya Savaşı tohumlarının ekilmeye başlandığı İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Yalta Konferansı’ndan o tarihi fotoğraf yayımlandı…

II. Dünya Savaşı’nda “Üç Büyük” olarak adlandırılan Müttefik Devletler’in liderleri Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Josef Stalin // Fotoğraf: US government photographer

O dönem dünya bu fotoğrafa çok anlam yükledi. Altı yıllık karanlığın ardından bir barış temsiliydi belki de. Ancak günümüzden yola çıkarak analiz yapmak gerekirse Wallace’ın korkularında haklı olduğunu belirtebiliriz. Taraflar gerçekten de tatmin edici bir anlaşmaya varamamıştı. Bu yüzdendendir ki Yalta Soğuk Savaş’a açılan kapı olarak da değerlendiriliyordu.

Özellikle Soğuk Savaş’ın başlamasıyla beraber Sovyet karşıtı Batılı basın konferansta İngiltere ve ABD liderliğinin SSCB’ye ödün verdiğini, savaşın ardından Kızıl Ordu denetiminde bulunan ülkelerde sosyalist rejimlerin inşa edildiğini ve “demokrasinin” ortadan kaldırıldığını savunmuştu.

Sonrasında gelişenler de Batı – Rusya hattında gelinen durumun öncülüydü. SSCB’nin günümüzdeki halefi olan Rusya Sovyet dönemiyle ilgili önyargıyı omuzlarında hep taşımak durumunda kaldı. 2022 yılında Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla da çanlar Üçüncü Dünya Savaşı için çalmaya başladı.

Putin'in satır aralarındaki nükleer kriz: Olay örgüsü aynı peki ya sonu?Putin’in satır aralarındaki nükleer kriz: Olay örgüsü aynı peki ya sonu?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.