Hayatta bir araya gelip anlamlı bir cümle oluşturacağını asla hayal etmeyeceğiniz isim ve kelimeler vardır. Geçen ocak ayına kadar, “Nicolas Anelka, Ümraniyespor ve CEO” kelimeleri benim için rahatlıkla bu grupta yer alabilirdi.
Fakat nasıl olduysa oldu, Nicolas Anelka Ümraniyespor’un yeni CEO’su olarak açıklandı. Hem CEO gibi, Türk futbol kulüplerinde çok çalışmayan bir yönetim kademesi, hem Süper Lig’te olmayan bir kulüp hem de bir dünya yıldızı Anelka. Neresinden baksanız birbirine benzemez bir üçlüydü.
Elbette Türkiye’ye ilk gelişi değildi ama Fenerbahçe’ye futbolcu olarak gelmek ayrı, Ümraniye’ye CEO olarak gelmek ayrı. Seviye bu aşamada Anelka için bir sorun olmadı. Fakat dünkü istifa açıklamasıyla anladık ki aslında seviye bir sorunmuş. Dolgun ücret vaadiyle geçici bir süre unutturulmuş.
İstifa haberini tıklayıp klasik bir veda açıklaması beklerken okuduğum zehirli ok gibi cümleler beni şaşırttı ilkin.
Açıklamanın bir finali var ki, zamanında Goethe’nin ‘Genç Werther’in Acıları’ kitabının Avrupa’da intihar salgını başlatıp ‘Werther Etkisi’ isimli sendroma ismini vermesi misali, bir istifa dalgası yaratıp ‘Anelka Etkisi’ sendromuna bile yol açabilir.
Instagram’da hikâye formatında, yani gayet yeni medya usulü verilen bu Türkçe istifa açıklamasını tane tane okuyalım:
“Kulübün kötü yönetimi, iletişim sorunu, ödenmeyen maaşlar, FIFA yaptırımı, üst düzey futbolun farklı vizyonu ve hepsinden önemlisi vaatlere ve taahhütlere saygı gösterilmemesi! Büyük adamlarla diğerleri arasındaki fark budur. Kendi seviyenizde çalışmanıza izin veriyorum… en iyi dileklerimle” (Not: Orijinal yazım biçimini hatalarıyla korudum)
Açıklamanın ilk cümlesinde zincirleme bir şekilde aktarılan Türk futbolunun kronik sorunlarını geçiyorum. Onlar şaşırtmıyor haliyle.
Siz de tahmin edersiniz ki bu açıklamada en çok “Kendi seviyenizde çalışmanıza izin veriyorum” ifadesi dikkatimi çekiyor.
İlk bakışta oldukça kibirli gelebilir. Ancak üzerine düşündükçe bu lafın ağırlığı, basit bir kibirlenmenin ötesine geçiyor.
Bir ayrılık açıklamasında bu kadar ağır bir sözün, bu kadar basitçe ifade edilmesine yakında rastlamamıştım. Küfre benzeyen hiçbir yanı yok ama etkisi nice küfürden daha ağır.
Anelka’nın kendisi mi yazdı yoksa iletişimciden destek mi aldı bilmiyorum ama bir iletişimci olarak kıskandım açıkçası. Seviyenin ne olduğunu hiç ifade etmeden seviye en fazla bu kadar iyi anlatılabilirdi.
Bir yerlerden istifa etsem de şöyle retorik parçalasam diye bir an aklımdan geçti ama hemen toparladım. Yalnız olmadığımı biliyorum.
Durun, sakın yapmayın, Anelka kendini kurtarır, olan size olur.
Nicolas Anelka’nınki ‘gürültülü’ bir istifa. Ancak bu gürültülü istifanın en çok “sessiz istifa” sürecinde olanları imrendirdiğini düşünüyorum.
İki yıl önce ABD’de en çok konuşulan iş terimlerinden biri olan “sessiz istifa” bir çalışanın işin gerekliliklerini minimum miktarda, yani kovulmayacak kadar yerine getirerek durumu idare etmesine deniyor.
Bu konuda tartışmalar olmakla birlikte kelimenin ilk kez 2022 yılında, Zaid Khan isimli bir TikTok kullanıcısının çektiği bir video ile dolaşıma girdiği tahmin ediliyor.
Gallup, özellikle pandemi sonrası ABD’de işgücünün %50’sini sessiz istifa edenlerin oluşturduğunu tespit etmişti. Derek Thompson gibi bazı yazarlar bu trendin sahte bir trend olduğunu, sahte değilse de en azından yeni olmadığını savundu. Bunu tükenmişlik sendromuyla açıklayanlar da vardı.
İsmine ister “sessiz istifa” diyelim, ister “tükenmişlik” diyelim, bu yazıyı okuyanların içinde de işini kovulmayacak kadar yapanlar olduğunu tahmin ediyorum. Eskiden vasat öğrencilerin karneleri için “5’ten şaşma, 6’yı aşma” diye bir yakıştırma yapılırdı. Tam o hesap.
Türkiye’de özellikle enflasyonun çok altında kalan ücretlerle ilgili olarak bir “sessiz istifa” sürecinin yaşandığını düşünüyorum. Asgari ücretlilerle daha fazla eğitim ve nitelik isteyen işlerde çalışanların ücretleri arasındaki makas daraldıkça bunun işe yansıması ‘sessiz istifa’ seviyesinde çalışma olabilir.
Bugün özensiz yapılan her işin ardında, hizmet sektöründe size asla gülümsemeden hizmet veren her çalışanın hikayesinde ‘sessiz istifa’ aranabilir. Eskiden tembellik deyip geçerdik oysa. ‘Asgari ücretle çalışmak zorunda kalan mühendis veya öğretmen’ olgusunun son derece normalleştiği bir ortamda ‘sessiz istifa’ bile lüks olabilir ayrıca.
Sizin de aklınızdan bir an istifa edip hayalinizdeki o küçük kitapçıyı, kafeyi, dükkânı açmak geçiyor olabilir. Değerinizin daha fazla bilineceğini umduğunuz başka bir işe geçmeyi de düşünüyor olabilirsiniz. Eğer böyle bir durum varsa, “sessiz istifa” sürecinizin çoktan başladığını veya yakında başlayacağını düşünmemeniz için bir sebep yok demektir.
Anelka gibi “kendi seviyenizde çalışmanıza izin veriyorum” aşamasına geçmeniz an meselesi olabilir. Yine de dikkatli olmak lazım. İnsanın istifa edeceği bir işinin olması bile bir seviye çünkü.
Cemal Süreya’nın günlüğüne yazdığı gibi tıpkı: “Bir an istifa etmeyi düşündüm, nerden?”
3 Kasım 2024 - En apolitik takılanlar bile kaçamaz: Teknolojik olan politiktir!
30 Ekim 2024 - Menendez Kardeşler Olayı: TikTok’tan Netflix’e Yeni Medya Yargısının Gücü
23 Ekim 2024 - Gülse Birsel’in dilemması
20 Ekim 2024 - “Yenidoğan çetesi” şüphelisinin sosyal medya profili, zamanımıza dair ne anlatıyor?