Ryan Giggs nefes aldı: Aile içi şiddet kabusu bitti
İspanyollar ‘yedide yedi’yle tamamladıkları Euro 2024’ü ‘şampiyon’ apoletiyle tamamladı. Bu süreçte ‘eski şampiyonlar’dan İtalya, Almanya ve Fransa’yı mağlup ettiler. Hak ediyorlardı, hak yerini buldu…
Bir tarafta icatçısı olduğu oyunun güzelliklerini unutmuş ama yarı final aşamasında hafızası az-biraz yerine gelmiş İngiltere, diğer tarafta turnuvanın başından beri sahaya güzellik ve gençlik yayan İspanya… Bu dengeler ve genel manzaralar eşliğinde start aldı ‘Euro 2024’ün dün gece Berlin’de oynanan final randevusu. Bu aşamaya geldikten sonra oyunun güzelliği geriye çekilip kazanma hırsı, doğal olarak da kontrollü futbol öne çıkıyor. Finalin ilk yarısında bu açıdan iki tarafın birbirini sürekli tarttığı ve ölümcül darbeleri ikinci 45’e bıraktıkları bir süreç izledik. ‘İberyalılar oyuna klasik 11’leriyle başlarken ‘Adalılar’da Kieren Trippier’nin yerine şampiyona boyunca sakatlığını yeni yeni atlattığı için çok az süre alan Luke Shaw ilk 11’deydi. Gareth Southgate, United’lı oyuncunun sol ayağını kullanma becerisine güvenmiş ve aynı zamanda Yamal’ı engelleyebileceğini düşünmüş olmalıydı. Hoş oyunun ‘Apertura’ kısmında terazinin iki tarafında da dengeyi bozacak hamleler pek görmedik.
İkinci yarıya İspanyollar zorunlu bir değişiklikle başladı ve takımın bir tür ‘beyni’ konumundaki Rodri (ki ‘turnuvanın oyuncusu’ seçildi) yerini Zubimendi’ye bıraktı. Çok geçmeden de Luis de la Fuente’nin talebeleri öne geçti. Sağdan Yamal sürüklediği akında topu ‘ekürisi’ Nico Williams’a aktardı, Bilbao’lu yetenek de ağları buldu. Devrenin başında gelen bu gol İspanya’ya hem moral-motivasyon aşıladı hem de ikinciyi arama adına sık sık oyunu karşı tarafa taşıma yıkma isteğini tetikledi.
Lakin Southgate’in öğrencileri uzun bir süredir ne zaman geriye düşseler tekrar skoru eşitleme ve daha sonra da öne geçme kabiliyetinde olduklarını göstermişlerdi. Turnuva boyunca sıkıcı oyununu kimi anlardaki parlamalarla bulduğu sayılar sayesinde unutturmaya çalışan ve “Önemli olan sonuçtur”a sığınan Britanyalılar bir kez daha aynı oyunu sahneye koyma çabasına girdi. Southgate, Hollanda maçında oyuna girip hemen sonra attığı golle ülkesini finale taşıyan Ollie Watkins’i bu kez daha erken sahaya sürdü, artı benzer şekilde Cole Palmer’ı da bir diğer ‘sihirli değnek’ kontenjanından oyuna dahil etti. Nitekim bu dokunuşlar karşılığını verdi, Oyarzabal’ın heba ettiği ve takımının eksik yakalanmasına neden olduğu bir pozisyonun akabinde İngilizler Palmer’la beraberliği yakaladı.
90. dakikada İspanya kalesinde inanılmaz pozisyon! Dani Olmo çizgiden çıkardı! 🤯#EURO2024 pic.twitter.com/MhpofhArMV
— TRT Spor (@trtspor) July 14, 2024
73’te gelen bu gol bütün bir Ada ahalisine “Futbol bu kez gerçekten evine dönüyor” hissiyatı yaşattı. Çünkü oyunun bu bölümünde maçı domine eden taraf Britanyalılardı. Derken İspanyollar bu aşamada tek çarenin hücumu denemek olduğunu düşündü, son 10 dakikada tekrar sazı ellerine aldılar ve önce Yamal’la son derece uygun bir fırsatı harcadılar (atsaydı başlığım hazırdı: Yamal’ım Yamal’ım, aslan Yamal’ım). Ardından da 86’da, yenen golde bence başlangıç hatası olan Mikel Oyarzabal organize ve estetik gelişen atakta bir anlamda son sözü söyledi ve ülkesini ‘şampiyonluk’ unvanıyla buluşturdu.
Kalan dakikalarda İngiltere can havliyle saldırdı ve beraberlik fırsatını da yakaladı ama Olmo kale çizgisi üzerinde çıkardığı topta bizim Samet Akaydın’a selam gönderirken rakibin beraberlik şansını da yok etti. Ama hayati önem açısından Mert Günok’un Avusturya maçındaki kurtarışı kategorisindeydi aynı zamanda…
Günün ilk finalinde kortta Carlos Alcaraz, Novak Djokovic gibi bir efsaneyi set vermeden yenerek Wimbledon Erkekler’de şampiyonluğa uzanmıştı. Gece İspanyollar adına bu kez futbol sahasında gelen zaferle kapandı.
İspanya tarihinde ilk kez ‘Avrupa Şampiyonu’ unvanıyla buluştuğunda takvimler 1964’ü gösteriyordu ve söz konusu finalde (ki mücadele Bernabeu’da oynanmıştı) İberyalılar, Sovyetler Birliği’ni 2-1 mağlup ederek zafere uzanmıştı. O dönemler ülke Diktatör Franco’nun zulmü altındaydı ve futbol sistemi ayakta tutan önemli ‘uyuşturuculardan’ biriydi. Artık öyle bir dünyaları yok, evet futbol hâlâ kimi ülkeler için gündelik dertleri unutma aracı ve siyasiler için kullanışlı bir aparat. Ama bu durum elbette İspanyollar için geçerli değil. Ayrıca onlar aradan geçen zaman içinde iki kez daha ‘Mutlu son’a ulaştı ve dünkü başarıyla birlikte ‘Dördüncü’ defa aynı mutluluğu yaşadılar ve kürsüyü birlikte paylaştıkları Almanların bir adım önüne geçtiler.
Meselenin asıl yakıcı tarafı İngilizler için geçerliydi. 1966’da kendi ülkelerinde düzenlenen turnuvada ‘Dünya Kupası’nı kazanmışlardı ve bu onların büyük organizasyonlardaki biricik başarılarıydı. Her turnuvaya yeni bir umutla başlayan Britanyalılar için dün hüsran hanelerine yeni bir sayfa eklendi. Bir önceki şampiyonayı İtalyanlarla birlikte düzenlemişler ve Wembley’de oynanan finalde ‘Azzuriler’e penaltılarla boyun eğmişlerdi. Aradan geçen süre içinde takım bir kez daha final gördü ve sonuç yine aynı oldu. Bu kez kupayı penaltılarla değil ama doksan dakika dahilinde rakiplerine kaptırdılar. Yani futbol bir kez daha evine dönemedi ve ne zaman döneceği belirsizliğini koruyor.
Sonuç? 3-0 kazandıkları Hırvatistan maçından itibaren göze hoş gelen bir oyun ortaya koyan İspanyollar nihayetinde ‘yedide yedi’yle tamamladıkları turnuvayı ‘yeni şampiyon’ apoletiyle tamamladı. Bu süreçte ‘eski şampiyonlar’dan İtalya, Almanya ve Fransa’yı mağlup ettiler. Hak ediyorlardı, hak yerini buldu… Bir ilginç nokta dün sahaya sürülen ilk 11’de ülke futbolunun iki dev firması Real Madrid ve Barcelona’dan sadece birer oyuncunun (Dani Carvajal ve Lamine Yamal) forma giymesiydi. Nedeni o iki büyük devin kadrolarında daha çok uluslararası yıldızlara yer vermesi elbet. Nihayetinde kızılabilir ama karşımıza çıkan manzara tıpkı demokrasilerde olduğu gibi futbolda da çarelerin tükenmediğini gösteriyor derim.