Caz, yeniden İstanbul'da ilk kez seslendirildiği yerde. Cumhuriyetin ilk yıllarında Pera'daki kulüplerde kendisine yer bulan bu müzik İstanbul Caz Festivali kapsamında farklı mekânlarda yeniden hayat buldu.
31. İstanbul Caz Festivali son iki gününü şehrin iki yakasındaki gezmeli etkinliklerle noktalıyor. Dün akşam Meşrutiyet Caddesi’ni merkeze alan Pera’da Bir Caz Akşamı ile bu akşam festivalin kapanışına da tanıklık edeceğimiz Kadıköy’deki +1’li Gece Gezmesi müzikseverlere sadece müzik değil bir de keşif rotası vadediyor. Bu yıl dinleyicilerle ilk kez buluşan Pera’da Bir Caz Akşamı aslında bu tür için bir memlekete dönüş diyebiliriz. Zira Türkiye’de cazın ilk kez seslendirildiği yer Pera’ydı. Her şey burada başladığına göre cazın memleketi de pekâlâ burası olabilir.
Festival direktörü Harun İzer’le üç hafta önce yaptığımız röportajda söylediği söz çok etkileyiciydi. “Biz zaten hep buradaydık” Bu söz, şu sıralar “Beyoğlu geri mi dönüyor?” tartışmaları sorusuna verilen çok anlamlı bir cevaptı. Evet, Beyoğlu’ndaki kültür sanat mekânları bir bir kapandığında geride sadece Borusan Müzik Evi ve İKSV binası kalmıştı. Neyse ki o kötü günler geride kalıyor. Yeni müzeler, galeriler ve konser mekânları bir bir açılıyor. Daha açılacaklar da var. Pera’da Bir Caz Akşamı aslında bu geri dönüşün de bir kutlamasıydı bir nevi.
Salon İKSV, oradan da Meşrutiyet Caddesi’ne çıkıp önce Minoa ardından da Pera 77 ile kurgulanan bu rota cazseverleri tatmin edecek programı kadar bir geri dönüşün de sembolü. Pera’da Bir Caz Akşamı’nın konukları arasında Kristjan Randalu Absence Trio, Can Çankaya Trio ve Dilek Sert Erdoğan vardı. Üç farklı mekânda saat 20.00’de başlayan üç farklı oturumla geceyarısına kadar devam etti. Yani Salon İKSV’de sahne alan Kristjan Randalu Absence Trio, 20.00, 21.30 ve 23.00’te olmak üzere performansını üç kez tekrar etti.
Bu esnada İstanbul’a imzasını atan mimar Alexandre Vallaury’nin tarihi Union Française binasındaki Minoa Pera’da sahen alan Can Çankaya Trio da benzer bir programlamayla sahnedeydi. Son olarak da tıpkı Minoa Pera gibi yakın zamanda kapılarını müzikseverlere açan caz kulübü Pera 77’de ise Dilek Sert Erdoğan sahnedeydi. Üstelik bir caz efsanesi, Aretha Franklin şarkılarıyla. Böylece bir konseri takip eden müziksever performansın bitiminde en fazla beş dakika yürüyüp diğer konser alanında başlayan etkinliğe katılabildi.
Performanslara İstanbullular kadar şehre birkaç günlüğüne gelen ziyaretçileirn de katılımı oldukça değerli. Meşrutiyet Caddesi’nden oteline dönerken müziğin sesini takip eden yabancı ziyaretçiler bir anda kendilerini performansları dinlerken buldu. Bu yakanın insanı olarak karşıya pek alışamamış biri olarak rotaya seneye yeni mekânların da katılmasını umut ediyorum.