Mustafa Orman, 'Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim'deki öykülerini uzun ve bitimsiz bir yas gibi yazmış. Bir çiçeğin dallarına su değdiğinde çıkan ses gibi incitiyor insanın kalbini. Kendine dönmek ve dünyayla yüzleşmek niyetine de okunabilir kitap.
Bitmeyen bir yas gibi yazmış yeni kitabını Mustafa Orman. ‘Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim’ erişilemeyen aşklar için ölüm ilanı niyetine okunabilir.
Orada kiraz ağaçlarından saklı bir cennetin adımlarında kendini yoran aşıkların gölgeli yalnızlığı, erişemiyor olmanın bütün ayrıntısı, yola çıkmanın ve yolda kalmanın sancısı, bir çiçeğin dallarına su değdiğinde çıkan ses gibi incitiyor insanın kalbini.
Gidip nereye saklanabiliriz ki, radyosuya tabuta girmekte inadı kırılamayan adamların futbola olan tutkusuna mı? Bu tutkunun sınır boylarında bir işe yaradığına tanık olup buna şaşırmaya mı? Ölüme yatmakla yeni bir hayata geçmek arasında kalanların vezgeçmedikleri tutkularına hayranlığa mı?
Şiire ait çok fazla cümle var kitapta, herhangi bir sayfada bile, herhangi bir paragrafta demek de abartı olmaz, bir yerden kalkıp bir yere gitmenin adı ‘gitmek’ olarak kabul edilse bile bunu söylemenin bir endamı, bir edası olsa gerektir.
Güle oynaya devlete teslim ettiğiniz çocuktan geriye düşler kalır. Sizden daha az yaşamış olduğunun gerçeği, evinizin oluk oluk akıtan damına çekilen bayrakla kapatılacak gibi olmadığından, hayatta kalmanın ve dönecek olmasının düşlerini kurabilirsiniz ancak. Sonra birileri gelip kapınızı çaldığında ve en yakınınız olan kişinin ölümünü ilan ederek “Vatan sağolsun” dedikten sonra konuşmanın ya da duymanın bir anlamı da kalmamıştır zaten.
Orada bir kemik yığını halindeki ayrıntı sizin evladınızın ya da abinizin yıllardan beri aradığınız sessizliği de olabilir. Bir yerde kimin neden öldüğü, kimin neden yaşadığı ya da bu yoksulluğa bağlı yaşamanın ne anlama geldiğini akıtan çatılardan, yıkık bacalardan, virane yalnızlıktan, okuma yazma bilmeyen annelerin kederinden, buzdolabının içinde sessizlikle bekleyen insanların toprağı özleminden bahsedilebilir.
Burada sözü yokuşa sürmenin ve acıyı kemirmenin bir anlamı olsa gerek. İnsanın avuçlarını ısırarak acı çetiği yerde yaylı çalgılar üvertüründen daha öte bir anlamı olsa gerek yaşadıklarımızın.
Mustafa Orman kitabın ilk öyküsünde, ilk öykünün ilk sözcüklerinde bizi ‘Yokuş Yola’ sürerek başlıyor: “Muş-Tatvan yolunda…” açılıyor öyküler ve kitap. Biz buradan Turgut Uyar’a giden selamı alıyoruz, belki ileride bir yerde ‘Bezik Oynayan Kadınlar’dan bazı kahramanlar da çıkar karşımıza, Seniha çıkar gelir.
Ellerinde eşini ve çocuklarını sevmenin bütün hünerini taşıyan bir insanın sınır boylarında insan kaçakçısı olduğunu aklımıza getirdik mi şimdiye kadar, emin değilim. Bu kaçakçının tersine bir iş yapıp iki aşık insanı bir araya getirmek için zamanı ve arkadaşlarını yorduğunu düşünmemişizdir zaten.
Yas da burada bitimsiz bir hal alıyor. “Duvardaki iki fotoğraf, gelecekte duvarda asılı birer silaha dönüşecekti” diyor Mustafa Orman. O silahın ne zaman paylayacağına bizi tanık etmek istiyor.
‘Derdin İncinmesin’ adlı ilk öykü kitabı üçüncü baskıya ulaşan, ‘Ovada Paldır Küldür’le 2020’de Fakir Baykurt Öykü Ödülü‘nü kazanan Mustafa Orman, yeni kitabında birbirinden uzun, birbirinden kısa 13 öyküyü iki bölümde aktarmış. ‘Lazkiye-Halep Yolunda Görmüş Olanın Yalnızlığı’ öyküsünü biraz daha uzatsa zaten kısa bir roman olacak kadar mesele var işin içinde. Hani yapamaz mı, yapar elbet. Törpülemiş, yontmuş, atmış, damıtmış ve yazmış yazacağını.
Herkes kendi otobüsünün camından akan görüntüye yaslıyor alnını kuşkusuz. Sınırı gizlice geçenlerle kaçakçıların sabahı aynı olabilir mi? Giden ve gelmeyen, ikindi ezanına müteakip sonsuzluğa uğurlanacak olan, kendi ölüm ilanında sevgilisini arayan aynı trajediyi mi çoğaltıyor? Soru çoğalıyor ve şiir nasipleniyor bundan. Bir kavuşmanın seyri öncesinde olan bitene tanıktır çocuklar da, neyse…
Tekrar edelim, uzun ve bitimsiz bir yas gibi örgülü saçların tenhadaki çığlığını yazmış Mustafa Orman. ‘Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim’ kitabında bizi yokluğun insana ait halleriyle terbiye etmenin başka kapılarını kurcalıyor sürekli.
Başlarda Kars’a gitmek gibi okumuştum, kendine dönmek ve dünyayla yüzleşmek niyetine okunabileceğine de ikna oldum. ‘Ev Öldü Ben Ağaçları Seyrettim’ kitabını bir kente, bir aşka ve bir ülkeye yakışmayanlar da okuyabilir.
Annem Gittiğinden Beri Çiçek Ekmiyoruz Bahçeye
Mustafa Orman
Everest Yayınları, 2024 (2. baskı)
öykü, 188 sayfa.