Günümüzde çocuk büyüten herkes bilir. Yazılı olmayan kuraldır: Çocukla sokağa çıktıysanız her zaman yolunuza bir uçan baloncu çıkar.
Bir süre sonra sürekli balon almaktan maddi ve manevi olarak yorulur, uçan baloncuların çıkacağı sokakları öğrendiğinizi düşünüp yolunuzu değiştirirsiniz; nafile. Yine çıkar.
“Hah bugün şanslı günümdeyim, hiç uçan baloncu yok” dersiniz, daha bu düşünce oluşum aşamasındayken uzaktan rengarenk, figürlü figürsüz balonlarıyla ve o çıldırtan gülümsemesiyle baloncu görünür.
“Ne var canım 100 lira, 150 lira, taş çatlasın 250 lira, alıver gitsin” demeyin. Bu işi kümülatif olarak düşündüğünüzde uçan balon bütçesi korkunç yerlere varır.
İşin kötüsü, kalıcı bir şey de değildir. Çocuğun eline bile bağlasınız günün sonunda uçar gider o balon. Bir mucize olup uçup gitmese de ertesi gün çıktığınızda evde kalmıştır ve sokakta yine aynı balon alma pazarlığı başlar.
Sonra bir gün aniden fark edersiniz. Yanınızdan rengarenk baloncu geçerken çocuğunuz hiç ilgilenmez. “Yaşasın görmedi” diye sevinir, çocuğunuzla göz göze gelmemeye çalışarak çaktırmadan hızlanırsınız. Bu durum birkaç kez tekrarlanınca anlarsınız ki çocuk büyümüştür.
Ancak uçan balon hayatınızdan tamamen çıkmaz. Doğum günlerinde süsleme yapmak, türlü çeşitli kutlamalarda kullanmak için hep oradadır. Sadece talep akla yakın bir yere oturmuştur. Seve seve almaya başlarsınız. Baloncular gözünüze düşman gibi görünmez artık.
Yapay zekâ alanını takip ediyorsanız siz de bir yerlerde okumuşsunuzdur. Bugünlerde, ama biraz çekingen ama biraz iddialı “yapay zekâ balonu patladı patlayacak” haberleri çıkıyor, makaleleri yazılıyor.
2000’lerin açılış partisi Dot.com balonunu, daha birkaç yıllık mazisi olan Metaverse çılgınlığını gören teknoloji sektörü buna da çok şaşırmaz gerçi. Bugünlerde türlü çeşitli raporlara ve analizlere yansıyan tedirginlik de aynı: Yapay zekâya o kadar para yatırıldı ama bunun bir geri dönüşü olacak mı acaba?
Bu noktada ünlü araştırma şirketi Gartner’ın “Yeni Teknoloji Hype Döngüsü” akla geliyor ve bir çocuğun büyüme sürecindeki uçan balon talep coşkusuna çok benziyor (Bu arada Hype’ı heyecan, coşku vb. gibi çevirebiliriz ama nedense bunların hiçbirinin kelimeyi tam karşılamadığını düşünüyorum. Çünkü hype’ın içinde ‘aldatmaca’ da var ve tek başına heyecan deyince bunu anlatamıyoruz. Furya kelimesi belki biraz karşılayabilir).
Gartner’ın hype döngüsüne göre yeni bir teknoloji başlangıçta büyük bir başarı gösteriyor ve dikkat çekiyor. İki yıl kadar önceki ChatGPT lansmanı tam da böyle bir şey. Bu büyük başarı beklentileri de patlatıyor ve her yerden bu alana yatırım akıyor. Gartner işte bu aşamaya da “Şişirilmiş Beklentilerin Zirvesi” adını veriyor.
Sonra bu abartılı beklentiler kısa sürede karşılanmayınca “Hayal Kırıklığı Çukuru” adı verilen yeni bir aşamaya geçiliyor. İşte genellikle balon patladı denen aşama bu. Batanlar burada batıyor.
Fakat daha sonra alan olgunlaştıkça bir aydınlanma eğilimi oluyor ve üretkenlik platosu denen yeni bir aşamaya ulaşılıyor.
Bugünlerde yapay zekâ alanında da teknoloji sektörünün çok kez deneyimlediği bu döngünün bir kez daha yaşanıp yaşanmayacağı konuşuluyor.
Tek bir müşterisi olan bir uçan balon satıcısını düşünelim. Eğer çocuğun 2-6 yaş arasındaki talebine göre beklentiye girerse o balon şişer şişer ve sonra hayal kırıklığı çukuruna düşer. Sonra yine bir dengeye girer. Çünkü dediğim gibi doğum gününden bekarlığa veda partilerine (bride to be) kadar talep hep sürecektir. Ancak hiçbir zaman bir çocuğun erken yaşlarındaki kadar olmaz.
Yapay zekâ balonu ve patlama ihtimaline yönelik çok sayıda makale ve rapor okudum. Tek bir tanesini tavsiye etmem gerekirse, New York Times’tan da bildiğimiz Casey Newton’ın Platformer isimli bloğunda yazdığı makale olur.
Newton bu makalede “yapay zekâ balonunun içinde olmamızın üç nedeni ve olmamamızın dört nedeni” şeklinde ilginç bir paradoks çıkarmış. Özetle diyor ki “bir balonun içinde olsak bile, dot-com balonunun internetin sonunu getirmemesi gibi, bunun da yapay zekâ konusunda son söz olmasını beklemeyin. Bazen şu anda çok pahalı veya çok güvenilmez görünen teknolojiler geriye dönüp bakıldığında yalnızca çok erken görünmektedir.”
Bu bakış benim de aklıma çok yatıyor. Çünkü yapay zekâ geliştirmek her açıdan çok maliyetli bir iş ve yeterince yatırım alması için bunun bir “hype” olması kaçınılmazdı.
Hype olunca da ister istemez abartılı beklentiler ve yer yer aldatmacalar işin içine girdi. Genel yapay zekâ (AGI) anlatısına da hep bu şüpheyle yaklaşıyorum. İşte şimdi bunların gerçekçi olmayanları eleniyor ya da zamana bırakılıyor. Nefesi yetenler için artık geri dönüş yok.
Yapay zekâ alanı için bunu en iyi Google CEO’su Sundar Pichai açıklamış: Yetersiz yatırım riski, aşırı yatırım riskinden daha büyük.
Peki bu iş uçan balonla, “panik yok sadece biraz erken” demekle atlatılacak kadar küçük mü?
Açıkçası rakamlara bakınca bunları yazması kolay da sindirmesi zor. Çünkü yapılan bir tahmine göre üretken yapay zekânın mevcut yatırımları hak etmesi için yılda 600 milyar dolar gelir üretmesi gerek. Önümüzdeki yıllarda bu rakam 1 trilyon dolar olarak güncellenecek.
Şu an Nvidia gibi çip üreticilerinden başka bu işte öyle gelirlere ulaşan yok. “Bize ne kardeşim ne Wall Street yatırımcısıyız ne de yapay zekâ alanında girişimimiz var?” diyenler olabilir. Bunları “yapay zekâ balonu patladı abi” gibi geyiklere erken kapılmayalım diye yazmak istedim.
Yapay zekâ balonunun bu kadar şişmesi ne kadar acayipse, hemen “tamam balon patladı bu işin gideceği daha fazla mesafe yok” diye peşin yargı üretmek de o kadar acayip. Her şeyin bir vakti var. Çocuklar büyüyor işte, uçan balon talepleri bile makul bir zemine oturuyor.
Bu arada, konum verileriyle eğitilerek uçan balon satıcılarının rotalarını tahmin eden ve sizi çocukla birlikte oraya yönlenmekten kurtaran bir yapay zekâ uygulaması geliştirsek iş yapar mı acaba?
Bu alandaki görünmez ama büyük talebi kaçırmayalım derim. Bugüne kadar uçan balona ödediğim meblağı çıkarsam yeter.
Gerçi iş fikrini keriz gibi ulu orta yazdım artık, o da hayal oldu. Uygulamayı geliştirip de batan olursa sorumluluk kabul etmiyorum.