99 milyon yıl önce genç bir teropod dinozor ansızın öldü, en azından kuyruğu ağaç reçinesinin içinde kalıp kehribara dönüştü. Bu kehribar tesadüfen bir pazar yerinde bulundu, önce bitki sanıldı ama sonra anlaşıldı ki dinozorun tüylü kuyruğu.
Uzak, çok uzak geçmişten kalan fosillerin en değerlileri, bir ağacın reçinesi içinde hapis kalmış, yani bir anlamda ‘zaman kapsülü’ne dönüşmüş olan fosiller. O reçine zaman için bugün adına ‘Kehribar taşı’ dediğimiz şeye dönüşüyor ama içinde sakladığı canlı örneği, sanki hala hayattaymış gibi milyonlarca yıldır bulunmayı bekliyor.
Böyle kehribar kaplı bir bitki bulmak başlı başına zor. Çünkü bu kehribar içinde gizli milyonlarca yıllık canlı örnekleri gerçekten çok nadir. Ama bir de, kehribar içinde bulup da bitki örneği sandığınız bir şeyin 99 milyon yıl önce yaşamış bir dinozorun kuyruğundan bir parça olması çok ama çok düşük bir ihtimalin gerçekleşmesi demek.
Fotoğrafta gördüğünüz tüylü “çiçeğin” aslında bir zamanların genç bir dinozorun kuyruğu olduğunu keşfettiklerinde paleontologların yaşadığı şaşkınlığı tahmin etmek kolay değil. Herhalde hazine bulsalar bu kadar sevinirlerdi.
Her şey 2015 yılında Lida Xing’in Myanmar’da bir pazarda bu kehribara rastlamasıyla başladı. Xing kehribarda bir şeyler olduğundan şüphelenip Dexu Paleontoloji Enstitüsü’ne haber verene kadar 99 milyon yıllık fosil satılmak üzere cilalanmıştı bile.
Araştırmacılar daha yakından inceleyince kehribarın içinde bitki değil genç bir coelurosaur’un tüylerle kaplı kuyruğu olduğunu anladı. Coelurosaurlar, Velociraptor ve Tiranozorlar gibi etçil dinozorlardan ziyade kuşlara benzeyen teropod, yani iki ayak üzerinde duran dinozorları da içine alan bir grup.
Xing’in işi bununla da bitmedi. Kehribarı çıkaran madencinin izini sürerek bunun Myanmar’ın Kachin eyaletinden çıkarıldığını öğrendi. 2016’da yayınlanan çalışmalarında Xing ve ekibi kehribarın içine bakmak için CT taraması ve mikroskobik gözlemlerden faydalanmıştı. O zamanlar kehribarın bir yavruya ait sekiz omurdan oluşan kuyruğu örttüğü öğrenilmişti. Araştırmacılar bunun genç bir dinozora ait olduğundan emindi. Çünkü modern kuşlarda ve yakın akrabalarında omurlar kuyruk kemiğiyle kaynaşır. Oysa bu örnekte kuyruk uzun ve esnekti.
O zamandan beri de kuyruğun yapısı hakkında daha çok şey öğrenmeye devam ediyoruz. Analizler tüylerin üst kısmının kestane-kahverengi, alt kısımlarının da soluk renkli ya da beyaz olduğunu gösteriyor. Ayrıca tüylerin merkezindeki gövde yapısı da iyi gelişmiş değil. Bu da modern tüylerde diken gibi ince dallanma yapılarının gövdeden önce evrimleştiğine işaret ediyor. Kuyruğun kök kısmına daha yakından bakıldığındaysa kemiklerin etrafındaki yumuşak doku tabakasının kanda bulunan hemoglobinden arta kalan demir izlerini koruduğu ortaya çıktı.
Çalışmanın yazarları dinozorun reçineye sıkışıp ölmüş olabileceğini düşünüyor. Talihsiz bir ölüm şekli olsa da en azından bitki olarak yaftalanarak mücevhere dönüşme olasılığından kurtulmuş oldu.
Ama paleontolojide ara sıra oluyor böyle şeyler. Mesela geçen yıl Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nin Mineraloji Koleksiyonu’nda 140 yıldır öylece duran “akik kayanın” aslında dinozor yumurtası olduğu ortaya çıkmıştı. Bu hatalardan öğrenecek bir şey varsa o da bir şeye her zaman ikinci kez alıcı gözle bakmak.