Alain Delon’dan radikal karar: ‘Sanatla’ olan ilişkisini kesiyor!
88 yaşında hayatını kaybeden Alain Delon sinemadaki başarılarının yanı sıra derin sanat tutkusu ile de biliniyordu. Yıllar içinde titizlikle oluşturduğu koleksiyonunda Rembrandt Bugatti gibi önemli sanatçılar vardı. Parolası ise daima tutkuydu.
Sinema tarihinin en büyük jönlerinden Alain Delon 19 Ağustos günü 88 yaşında hayata veda etti. Tüm dünya ona veda ederken birbirinden unutulmaz rollerini hatırlasa da o sıkı bir sanat koleksiyoneriydi de. Delon yıllar içinde kendisini etkileyen, konuştuğunu hissettiği çizim, portre ve heykeli dahil etti koleksiyonuna.
Birçok popüler insan tutkularını gözlerden uzak yaşamayı tercih ederken Delon sanat ve at yarışı gibi iki diğer tutkusunu açık açık yaşamaktan çekinmedi. Bir yandan setlerdeydi, bir yandan müzayedelere katılıyordu. Delon’un koleksiyon yolculuğu Temmuz 1969’da Albrecht Dürer’in son çizimlerinden birini 7 yüz bin franka satın almasıyla başladı. Bu parça başlangıçta çizimlere odaklanan, daha sonra Jean-François Millet ve Théodore Géricault gibi 19. yüzyıl Fransız sanatçılarının eserlerini de içerecek şekilde genişleyen bir koleksiyonun ilk adımıydı. Sonrasında Delon modern hayvan heykellerine, özellikle Rembrandt Bugatti’nin eserlerine de ilgi duymaya başladı.
Bu bilgiler Delon’un koleksiyoner kimliği ve tutkusuna yakından şahit olan ve 1980’lerin sonlarında Sotheby’s’te çalışırken Delon ile tanışan Elizabeth Markevitch’in ArtnewsPaper için kaleme aldığı yazıdan.
Markevitch’e göre Delon’u ticari kaygıları önde tutan koleksiyonerlerden ayıran sanata duyduğu derin tutkuydu. Bunu felsefesi haline getirmişti Delon. Hatta bir keresinde Markevitch’e de bunu anlatmış, “Ne aldıysam tutkuyla aldım, yatırım için değil” demişti.
Markevitch 1990 yılında Delon’un Paris’teki Galerie Didier Imbert’de koleksiyonunun retrospektif bir sergisini düzenlemesine yardımcı olan isimlerdendi. Oyuncunun koleksiyonunu iyi biliyor, seçimlerini yakından takip ediyordu. Hatta 1992’de Delon’u koleksiyonundan Fauvist dönemine ait bir Braque eserini İsviçre’deki Musée Gianadda’da bir sergi için ödünç vermeye ikna eden de Markevitch olmuştu. Eser Leonard Gianadda’nın ilham verici bir fikriyle şarap şişesi etiketi olarak bile kullanıldı. Delon’un koleksiyonundaki eserlerinin bir müze ortamında sergilenmesinden son derece gurur duyuyordu. Zira bu onun koleksiyonunun derinliğini ve kalitesini gözler önüne seriyordu.
Delon’un sanat bilgisi koleksiyonu kadar etkileyiciydi. Oyuncu film çekimleri arasında müzeleri ziyaret eder, sürekli olarak anlayışını genişletirdi. Kendini sanata ve sanatı anlamaya adamış bir insan olarak görüyordu. Yine Markevitch’e bir sohbetlerinde “Bir sanatçıya veya döneme aşık olduğumda içine dalarım, her şeyi okurum ve hakkında konuşabilirim” demişti. Markevitch “Delon’un koleksiyonculuğa yaklaşımı hayata yaklaşımıyla paralellik gösteriyordu; tutkulu, çeşitli ve tavizsiz” diyor.
Alain Delon’un koleksiyonu sadece genişliğiyle değil, derinliğiyle de dikkat çekiyordu. Delon büyük ihtimalle en iyi Rembrandt Bugatti koleksiyonunu bir araya getirdi; Bugatti hak ettiği değeri görmemiş bir heykeltıraştı. Bakın Markevitch Delon’un koleksiyonunu nasıl anlatıyor:
“Delon’un sanat koleksiyonunu bir araya getirirken sergilediği cesur ve sınırsız yaklaşımı onun diğer koleksiyoncuları ve kurumları geride bıraktığı anlarda da görülebiliyordu. Delon’un hikayesi gerçek koleksiyonculuğun sadece sanat eseri edinmekle ilgili olmadığını, bilgi, güzellik ve kendini ifade etme arayışını da içerdiğini hatırlatıyor.”
Delon koleksiyonunun çoğunu hayattayken satmayı tercih etti. 1990’larda ve 2007’de birçok eserini satışa çıkarması, onun hayata karşı yaklaşımının bir yansımasıydı aslında. Sevdiği sanat eserlerinin dağılmasını başkalarına bırakmak yerine, bunu kendisi yapmayı tercih etti.
Delon’un sanat koleksiyonu 8.8 milyon dolara satılmıştı. Bonhams Paris tarafından düzenlenen, 83 eserden ikisi hariç tamamının alıcı bulduğu müzayede satış öncesi tahmini ikiye katlamıştı. Müzayedenin en yüksek rakamlı yapıtı Raoul Dufy’nin Le Havre’daki sahil beldesinde gezinen insanları gösteren, 1966 tarihli ‘La baie de Sainte-Adresse’ tablosuydu. Tablo 1.1 milyon dolara satılmıştı.