20. yüzyılın en etkileyici entelektüel yazarlarından Susan Sontag'ın 'Yoruma Karşı' ve 'Vurgulanan Yer' adlı kitapları onun keskin zekasını yansıtan sanat, edebiyat ve kültür üzerine benzersiz yazılarıyla dolu. Sontag'a giriş için harika iki kitap.
ŞEHRİBAN ÖZCAN
Susan Sontag, 20. yüzyılın en etkileyici entelektüel yazarlarındandır. Eserlerinde kültürün çeşitli yönlerini sorgulayan derinlemesine eleştiri ve varoluşun karmaşıklıklarını irdeleyen bir yaklaşım sergiler. Sontag’ın bu yaklaşımı modern dünyanın ve insan psikolojisinin anlaşılması için önemli bir kaynaktır diyebiliriz. Eserlerinde, kendimizi temel modern sanat ve kültürün yorumlanmasına ilişkin geleneksel kabulleri sorgularken buluveririz. Ele aldığı konuları titizlikle incelerken, insanın evrensel deneyimlerine ve duyuşsal derinliklerine dokunan Sontag’ın edebi tarzı, keskin zekâsı, dili ustalıkla kullanımı ve zengin kültürel referansları dikkat çeker.
Karmaşık fikirleri açık ve etkileyici bir şekilde ifade eden Sontag’ın eserleri insan olma hallerine günümüzde de rehberlik eder.
Edebiyat dünyasında, Susan Sontag’ı entelektüel bir devrimin öncüsü olarak kabul etmek gerekir ki onun edebi etki merkezinde, sanatın doğası ve işlevi üzerine yapılan bir sorgulama yer alır. ‘Yoruma Karşı’yı okuduğumuzda kafamızda sanatın sadece zihinsel bir etkinlik olarak değil, duyuşsal bir deneyim olarak da algılanması gerektiği fikri oluşuverir.
Sanat eserlerinin salt anlamını çözmenin yanı sıra onları duyumsamak ve deneyimlemek gerektiği vurgusu dikkat çeken bir başka fikirdir. Edebiyatın ve sanatın sadece akıl yürütmeye değil, duyuşsal bir bağ kurmaya dayandığını ileri sürer. Her zaman sanatın ve kültürün sınırlarını zorlayan Sontag, bu sayede okuyucularının ufkunu genişletir; onlara düşünsel zenginlik ve derinlik sunar. Ayrıca, sanatın ve kültürün yorumlanmasıyla ilgili geleneksel bakış açılarına meydan okumakla kalmaz, sanat eleştirisinin doğasını da irdeler.
Sontag, eleştirel düşüncenin sınırlarını zorlarken, sanatın özgün deneyimine vurgu yapar. Ona göre eleştiri, sanat eserini değerlendirme veya yargılama aracı olmaktan çok, insanın sanatla ilişkisini güçlendirme yoludur. Böylece, Susan Sontag’ın modern düşünce dünyasına dönüşümsel bir etki bıraktığını söyleyebiliriz. Onun cesur ve çığır açıcı fikirleri, edebiyatın ve sanatın işlevine yeniden dokunuşlarda bulunmuştur. Böylece edebi düşüncenin, sanatın evrimine ilham kaynağı olmayı başarmıştır.
Ayrıca, ‘Yoruma Karşı’da kültürel yorumların ve eleştirilerin toplumsal, siyasi bağlamlarını da inceler. Sontag sanatın ve kültürün toplumsal, politik etkilerini araştırır; kültürel yorumların nasıl ideolojik ve önyargılı olabileceğini eleştirir. En önemlisi de kültürel yorumların sanat eserlerini belirli bir bakış açısıyla değerlendirip onların barındırdığı derin katmanları göz ardı ettiğine değinmesidir. Sontag’ın yazıları insan hakları, savaş, cinsiyet ve ideolojik çatışmalar gibi konuları ele alıp sanatın bu kavramlarla nasıl etkileşimde bulunduğunu inceler. Bu, Sontag’ın sadece eleştirmen olarak değil, aynı zamanda bir entelektüel ve aktivist olarak oynadığı önemli rolü daha da belirginleştirir.
Eserlerinde edebiyat, sinema, müzik ve medya gibi birçok sanat formunu inceleyen Sontag, her birinin insanlar üzerindeki etkisine dikkat çeker. ‘Vurgulanan Yer’ kitabı bunun en güzel örneğidir. Aslında, Sontag’ın benzersiz bakış açısı, sanat eserlerini incelerken takip ettiği eleştirel yöntemi belirler. Yazılarında sanatın sembolik anlamları, görsel etkisi ve toplumsal önemi üzerine yaptığı derinlemesine analizler, okuyucularına sanatın çeşitli formlarını sezinletir.
‘Vurgulanan Yer’de Sontag’ın düşünsel evrimine tanıklık etmek, eserlerindeki tutarlı temaların ve tezlerin yanı sıra, zamanla değişen ve gelişen entelektüel yaklaşımın izlerini görmek mümkündür. Bu nedenle, ‘Vurgulanan Yer’ sadece sanat eleştirisiyle sınırlı kalmaz, bahsettiğimiz bu izlerin yansımasını da sunar. Eleştiri, Sontag’ın edebiyata yaklaşımının temel bir bileşenidir. Ona göre edebiyat eleştirisi; edebi eserlerin yapısını, temalarını, sembollerini analiz edip onların toplumsal, politik ve kültürel bağlamını da değerlendirir. Bu eleştirel yaklaşım, edebi eserlerin karmaşıklığını ve çeşitliliğini daha iyi anlamamıza yardımcı olurken okuyucuları edebi eserlerin derinliklerine dalmaya teşvik eder.
Sontag’a göre edebiyatın gücü, insanın dünyayı algılayışını değiştirmek ve insan doğasını anlamak için kullanılabilirken edebi eserler, okuyucuların düşüncelerini ve bakış açılarını farklılaştırabilir; insanın kendi dünyasını keşfetmesine yardımcı olabilir. Yani Susan Sontag’ın edebiyat felsefesi, sanatın insan deneyimine nasıl etki ettiğiyle ve estetik anlayışın derinliklerini anlama çabasıyla ilgilenir.
Sontag’ın eserlerindeki varoluşsal arayış, insanın kendi varlığında aradığı yanıtları bulma çabasıyla başlar. O, yaşamın ve ölümün anlamını, insanın evrendeki varoluş çabası üzerine yoğunlaşarak inceler. Felsefi düşüncenin derinliklerine inerken insanın varoluşsal kaygılarını ve bunlarla nasıl başa çıkabileceğini sorgular. Dolayısıyla, Sontag’ın eserleri varoluşçu felsefeyle yoğrulmuştur. İnsan kimliğinin sabit olmadığını ve tek bir katmandan oluşmadığını, evrilen bir yapı barındırdığını sağlam şekilde temellendirerek ileri sürer.
Sontag’ın estetik duyarlılığı, onun dünyayı algılama ve yorumlama biçimini belirler. Ona göre sanat ve estetik deneyim, insanın ruhunu besleyen, dünyayı anlamlandırmaya yardımcı önemli bir basamak yaratır. Sontag, sanatın gücünün insan deneyimini zenginleştirdiğine ve derinleştirdiğine, aynı zamanda estetiğin evrensel bir dili olduğuna ve insanları birleştiren bir güç olduğuna inanır. Ancak, Sontag için sadece estetik deneyim yeterli değildir; etik eylemler de hayati öneme sahiptir. Onun aktivist ruhu adalet, insan hakları ve toplumsal eşitlik mücadelesindeki kararlılığını yansıtır.
Sontag, güzellik arayışının ve estetik deneyiminin yanı sıra dünyanın acı gerçekleriyle yüzleşme ve bunlara karşı mücadele etme sorumluluğunu da taşıdığını savunur. Estetik duyarlılıkla etik eylem arasında bir denge kurmak önemlidir; çünkü güzellik sadece bir yönüyle gerçekliği yansıtırken etik eylem dünyayı değiştirmeye yönelik somut adımlar atmayı gerektirir. Edebi eserler ise okuyucuları duyuşsal ve düşünsel bir yolculuğa çıkarırken, onların dünya görüşlerini ve bakış açılarını genişletmelerine yardımcı olur.
Yani Sontag yaşama dair sanat, edebiyat, felsefe gibi birçok kavramı derinlikli süzgecinden geçirerek biz okuyucularıyla paylaşır. Edebi ve estetik olanı savunduğu kadar etik eylemi de savunan Susan’la hâlâ tanışmadıysanız ‘Vurgulan Yer’ ya da ‘Yoruma Karşı’ sizin için harika bir seçenek olacaktır.