Dünyayı Nasıl Değiştirdik: Çocuk merakı, hayal gücü ve hayret etmenin gücü

3 Eylül 2024
Bu haber 4 ay önce yayınlandı

Alman bilim yazarı Stefan Klein, 'Dünyayı Nasıl Değiştirdik?' kitabında ilk taş aletlerden günümüzde hayatımızı kolaylaştıran teknolojik aletlere kadar insan zihninin dünyayı nasıl şekillendirdiğini sorguluyor. Keşfetmenin ilk koşulu hayret etmek...

“İlham ne olursa olsun, daima ‘bilmiyorum’dan doğar.” Wislawa Szymborska
Çocukken hepimiz büyüklere saçma gelen sorular sorarız. Yetişkinlerin ezberden öğrenip de hayal gücünü ve sorgulamayı yitirdikleri, kuru zihinleriyle yaşadıkları bir dünyada çocuklar her sabah keşfetmek için heyecan duydukları yepyeni bir dünyaya uyanır. Etraflarındaki her şey yenidir. Müthiş bir hevesle ve keşif açlığıyla doludurlar. Özellikle okul öncesi dönemde, yani örgün öğretimin henüz zihinlerimizi tek tipleştiremediği çağda, çocuklar inanılmaz bir ölçüde yaratıcıdır. Okula başladıktan sonra geleneksel düşünme, ergenlik döneminden sonra ise başkalarından utanma, başkaları ne düşünür diye yaşama eğilimi gösterirler. Toplumda fikirleriyle fark yaratan kişilere ne zaman bakarsanız o çocuk ruhun kaybolmadığını görebilirsiniz. Çünkü bu insanlar hayret etme özelliklerini yitirmemişlerdir.

Alman bilim yazarı Stefan Klein, Dünyayı Nasıl Değiştirdik? kitabında ilk taş aletlerden günümüzde hayatımızı kolaylaştıran teknolojik aletlere kadar insan zihninin dünyayı nasıl değiştirdiğini ve yeniden nasıl inşa ettiğini sorguluyor. Tabii ki bireysel zekâ bunun için yeterli değil, diyor yazar. İnsanların birbirleriyle olan etkileşimi, yıllar içinde üst üste biriken bilgi ve deneyimler yaratıcılığı körüklüyor. “Varlığımızı taklit yeteneğimize borçluyuz… kimse kendi başına düşünmüyor.”

İcat yapmak insanların aklına nereden gelmişti? Ateş yakmayı nasıl buldular? Kav mantarının şapka zarının altından şapka etini çıkarıp küllü suda kaynatmışlar, idrarda beklettikten sonra kavın alev aldığını fark etmişler. Neandertaller ve daha önceki dönemde yaşayanlar bu bilgiyi biliyordu. İnanılır gibi değil!

“İnsanlar artık kontrol altına aldıkları ateşle sadece dünyayı değil, kendilerini de değiştirmişlerdir…Bilgisayarlara ve uzay yolculuğuna giden yol tencerede başladı.”

Yuvalarını inşa eden termitlerin ve örümceklerin yaratıcılık ve iş planları genlerinde yazılıdır. Onların aksine insan, doğada deneme yanılma yöntemiyle, hayal gücüyle ve birbirleriyle etkileşime girerek, birbirlerinden ilham alarak tasarlar. 
Yazar Klein, dille ilgili enteresan bir bilgi aktarıyor. Dilin, düşünme şeklimizi etkilediğinden söz ederek aborjinlerden örnek veriyor.

“Bir şeyin sağımızda ya da solumuzda olması bize son derece doğal gelirken Avustralya kültüründeki birçok insan bunlara karşılık gelen kavramlardan yoksundur. Aborjinler bir yer tarif etmek istediklerinde, ana yönleri bilmek zorundadırlar. Güneye baktığınızda kalbiniz doğu tarafındaki göğsünüzde atar, tam tersi yöne döndüğünüzdeyse batı tarafında atar.”

Varlığımızı yaratıcılığa borçluyuz. Dünyayı bir çocuk gibi renkli, hayal gücünün coşkusuyla, yeni bakış açılarından görmeyi öğrenmek zorundayız. Charles Baudelaire’in dediği gibi, “Deha, istenildiğinde tekrar kavuşulan çocukluktan başka bir şey değildir.” Dünyayı değiştirmeye devam edebilmek için yeri geldiğinde biz de değişmeyi, hayret etmeyi yeniden öğrenmeliyiz.

Dünyayı Nasıl Değiştirdik? –
İnsan Aklının Kısa Bir Tarihi
Stefan Klein
Çeviren: Sema Özgün
Say Yayınları, 2024
bilim, 269 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.